Maduro ile Suriyeli bilim adamına yapılan suikastlar arasında bağlantı var mı?

img
Maduro ile Suriyeli bilim adamına yapılan suikastlar arasında bağlantı var mı? YDH

Londra’dan yayın yapan Rey el-Youm internet gazetesi, Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile Suriyeli bilim adamı Dr. Aziz Esber’e yönelik yapılan terörist saldırıların kaynağının aynı olduğunu öne sürdü.




YDH- Rey el-Youm gazetesi, baş yazısında şu ifadelere yer verdi:

Pazar günü, biri Güney Amerika ülkesi Venezüella’da diğeri de Suriye’de olmak üzere iki suikast yapıldı.

Birincisinde Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro, bir askeri tören sırasında insansız hava aracı ile yapılan saldırının hedefi oldu; ancak saldırıdan yara almadan kurtuldu. İkincisinde ise Suriye Bilimsel Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Aziz Esber, Hama iline bağlı Masyaf kentinde otomobiline düzenlenen bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Bu iki saldırı arasında belki doğrudan bir ilişki olmayabilir; ancak şurası kesin ki bu saldırıların failleri, mesafenin uzaklığına rağmen doğrudan veya dolaylı olarak aynı öğretmeni takip ediyor. O da her ne kadar resmi yetkilileri bu saldırılarla ilgilerini reddetmiş olsa da Amerika ve onun müttefiki olan İsrail’dir.

Amerikan Devlet Başkanı Donald Trump, Venezüella Devlet Başkanı Nocolas Maduru ve hükümeti ile önceki Devlet Başkanı Hugo Chavez’e yönelik düşmanlığını hiçbir zaman gizlemedi.

Bunun sebebi bu liderlerin solcu olması değil; onların ve ülkelerinin Filistin meselesi gibi Ortadoğu’daki adil olmayan meselelere ilgi göstermeleri, İsrail’in ırkçı politikalarına ve Amerika’nın İran’a uyguladığı ambargolara karşı çıkmalarıdır.  

Maduro, Amerika’nın büyük komplolarına rağmen Venezüella’da yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Washington’un desteklediği askeri darbeler de onun hükümetini deviremedi. O, ülkesinin Tel Aviv büyükelçiliğini İsrail’in Gazze saldırılarına tepki olarak kapattı ve İran İslam Cumhuriyeti ile güçlü ilişkiler kurdu. Kendinden önceki Devlet Başkanı Hugo Çavez’in dostu olan İran’a ziyarette bulundu.

Dolayısıyla bu suikastın arkasında Amerikan güvenlik servisinin bulunması şaşırtıcı değil. Bu iş, doğrudan veya Venezüella’ya komşu olan Kolombiya’daki piyonları yahut Venezüella’nın kendi içindeki aşırı sağcılar aracılığıyla dolaylı olarak yapılmış olabilir. Yoksa kim insansız hava aracına sahiptir ve onu patlayıcı ile donatarak Venezüella Devlet Başkanının konuşma yapacağı yere gönderebilir?

Suriyeli füze uzmanı bilim adamını hedef alan ikinci suikasta gelince... Biz bu saldırıda Amerika ve İsrail’e bağlı tarafların parmağının olduğunu uzak bir ihtimal olarak görmüyoruz.

Çünkü, Dr. Azzi Esber’in başkanlığını yaptığı Suriye Bilimsel Araştırmalar Merkezi, Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlıdır ve İsrail savaş uçakları burayı defalarca bombalamıştır. Ayrıca Amerika, bu merkezi kimyasal silah, özellikle de sarin gazı üretmekle suçlamış ve bu merkezi yaptırım listesine almıştır.

Suriyeli füze uzmanı bilim adamına yönelik suikast, Mossad’ın Filistinli liderlere yaptığı suikastları hatırlatıyor. Örneğin Vedi Haddad, Gassan Kenafani, Ebu Ali İyad, Ebu Yusuf en-Neccar, Kemal Nassar, Kemal Udvan, Yahya Ayyaş, Şeyh Ahmed Yasin, Yaser Arafat vb. gibi listenin üst sıralarında olan liderlere yapılan suikastları hatırlatıyor.  

Bugünlerde, İsrail ve Amerikan piyonları İranlı ve Iraklı bilim adamlarına terör saldırıları yapmakla meşguller. Bu da bir Arap veya İslam ülkesinin işgalci İsrail rejimi karşısında nükleer caydırıcılık gücüne ulaşmasını önlemek adına koordineli bir program dahilinde yapılıyor.

Şu anda Washington ve Tel Aviv’deki ırkçı rejimler sebebiyle bizler bu tür suikastların artmasından endişe ediyoruz. Özellikle de Suriye’de rejimi devirme ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozma planı ile Güney Amerika’daki Amerikan karşıtı milli solcu yönetimleri devirme planının başarısız olmasından sonra...    

Dünyanın kaderine hakim olan tek büyük ülke sıfatıyla Amerika’nın gücünün azalmaya ve Rusya ile Çin’in gücünün hızla artmaya başlaması stratejik dengeleri hızla değiştiriyor ve dünyanın tavanındaki siyasi, ekonomik ve askeri güç dengesini radikal bir şekilde dönüşüme zorluyor. Bu da Washington ve Tel Aviv’de öngörülebilir bir gelecek için alarm zillerinin çalmasına neden oluyor.  

   Çeviri: YDH        

 



Makaleler

Güncel