Tahran zirvesi, İdlib operasyonunun parolası

img
Tahran zirvesi, İdlib operasyonunun parolası YDH

Asıl mesele, Batılıların ve Amerika’nın İdlib’deki teröristlere karşı savaşı hangi mantıkla önlemeye çalıştığıdır.




YDH-İran’da yayımlanan Maşrık gazetesi, İdlib’le ilgili hazırladığı dosyada Amerika ve Batılı müttefiklerinin Suriye’ye yönelik tehditlerinin terörle mücadeleyi durduramayacağını yazdı.

***

İdlib bölgesinin kurtarılmasının önemi, bunun Suriye krizinin sona ermesine yapacağı etki, terörist grupların elindeki yerlerin Suriye haritasından silinecek olması, bu grupların asli destekçileri olmakla birlikte terörle mücadele iddiası taşıyan bazı tarafların sesinin yükselmesine neden oldu.

Bu çerçevede Amerikan Başkanı Donald Trump, son yazdığı twitinde İdlib bölgesine başlayacak olan operasyon konusunda uyarıda bulundu.

Trump’un “Suriye ordusunun kimyasal silah kullanması ihtimaline karşı gösterdiği keskin ve hızlı tepki” şeklinde nitelenen tehditkar üslubu, uluslararası toplumun Suriye ordusunun terörist gruplara yönelik son operasyonu başlayacakken gösterilen tek tepki değil.

Beyaz Saray, dün yaptığı açıklamasında muhtemel İdlib savaşının sonucunda kimyasal silah kullanıldığı bahanesiyle Washington ve müttefiklerinin Suriye’ye yeni bir saldırı yapabileceği ihtimalini uzak görmedi.

Ancak asıl mesele şu: Bu muhtemel saldırının buyotu, hatta Beyaz Saray’daki karar vericilerin engellerinin ötesine dahi geçse İdlib savaşının nihai sonuçlarında bir değişiklik yaratamayacak.

Suriye devleti daha önce de Amerika ve Batılı müttefiklerinin sürekli savurduğu tehditleri, hatta yaptıkları askeri saldırıları tecrübe etmişti.

Şam’daki Doğu Guta bölgesinin, ülkenin güneyinin ve Humus kırsalının terörist grupların işgalinden kurtarılması sırasında Suriye’ye iki defa saldırı yapıldı. Ancak bu saldırılar, silahlı gruplara karşı yapılan operasyonların bütünsel sürecini sona erdiremedi.

Şunu belirtmek gerekir ki İdlib operasyonunda yaşanan gecikme Amerika ve Batılı müttefiklerinin tehditlerinden kaynaklanmıyor.

Suriye devleti benzer operasyonlarının tamamında askeri seçenek için hazırlıklarını yaparken çatışmaları en asgari düzeye indirecek siyasi çözüm yollarını da kullanıyor ve böylece silahlı gruplarla müzakerelerden olumlu sonuçlar almaya ve onlara silahlarını bıraktırmaya çalışıyor.

Ancak bu kez durum biraz farklı. İdlib’deki teröristler eğer silahlarını bırakmaya razı olursa Suriye içerisinde kalamayacak ve başka bir yere gitmek zorunda kalacaklar.

İdlib’deki terörist gruplar ve onların çatışma mahiyetleri

Öte yandan İdlib’deki terörist grupların çoğu, Suriye devletiyle her türlü müzakereyi reddeden bir mahiyete sahip.

Bu grupların yerleşik bulunduğu bölgenin haritasına bakmak, onları daha iyi tanımaya yardımcı olabilir.

Ahraru’ş- Şam örgütü

Bu örgüt, Suriye’de İslam şeriatına dayalı bir devlet kurmayı hedefliyor. Düşünsel köken ve kimlik olarak Müslüman Kardeşler’in Suriye koluna yakın olan örgüt, Türkiye ve Katar’la güçlü ilişkilere sahip.

Söz konusu örgüt, “Tevhit Tugayları”, “Ahrar Şam Tugayları”, “İslami Fecir Hareketi”, “Talia İslami Cemaati” ve “İman Tugayları” adlı örgütlerin birleşmesinden oluşuyor. Militanlarının sayısının 20 bin civarında olduğu iddia ediliyor. Militanlarının büyük çoğunluğu Suriye vatandaşlarından oluşuyor.

2017’de Nusra Cephesi liderliğindeki Heyet-i Tahrir Şam kurulduğunda Ahrar Şam’ın liderlerinden Haşim eş-Şeyh, bu örgütten ayrılarak Heyet-i Tahrir Şam’a katıldı ve askeri komutanlığını üstlendi.

Heyet-i Tahrir Şam

El Kaide’nin Suriye kolu ve eski adı Nusra Cephesi olan örgütün liderlik ettiği Heyet-i Tahrir Şam, İdlib bölgesindeki en güçlü örgüt olarak biliniyor. İdlib’deki en fazla bölge bu örgütün kontrolü altında bulunuyor.

Örgüte liderlik eden Nusra Cephesi, adını değiştirmeden önce el-Kaide’nin Suriye kolu iken el-Kaide’den ayrıldığını açıkladı ve ismini Fethu’ş- Şam (Şam’ın Fethi Cephesi) şeklinde değiştirdi.

Ancak Astana görüşmelerinin başlamasından ve bazı muhalif grupların bu görüşmelere katılmasından sonra Nusra Cephesi bu gruplara karşı çıktı. Nureddin Zengi adlı grup da Şam’ın Fethi Cephesi’ne katıldı ve yeni koalisyonun adı “Heyet-i Tahrir Şam” oldu.

Nureddin Zengi örgütü

Bu örgüt, 2011 sonlarında Halep kırsalında Tevfik Şihab adlı bir kişi tarafından kuruldu. Örgüt militanlarının sayısının 7 bin civarında olduğu söyleniyor.

Bu örgüt önceleri kendisini Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı olarak tanıtıyordu. Özgür Suriye Ordusu’nun devlete yönelik saldırılarının çoğuna katılmıştı.

Kurulduğu günden beri birçok değişim geçirdi, birçok farklı grupla ittifaklar yaptı. Örneğin 2015’te Nusra ve Ahrar Şam liderliğinde Kurulan Fetih Ordusu’na katıldı. İdlib’in ele geçirilmesinde rol oynadı.

2017 başlarında Astana süreci başladığında eski adı Nusra Cephesi olan “Şam’ın Fethi Cephesi” ile ittifak kurup İdlib’deki en büyük ve güçlü örgüt olan Heyet-i Tahrir Şam’ın bileşeni oldu.

Bundan kısa bir süre sonra da Heyet-i Tahrir Şam içindeki ihtilaflar sebebiyle ondan ayrılıp Ahrar Şam’a katıldı.

Özgür İdlib Ordusu

Bu örgüt, 2016’da Özgür Suriye Ordusu’nun “13. Tugay”, “Kuzey Tugayı” ve “Sukur el-Cebel Tugayı” adlı üç kolunun birleşmesiyle meydana geldi. Örgütün oluşturulma sebebi Özgür Suriye Ordusu’nun Suriye’nin kuzeybatısındaki üç kolunu birleştirmek olarak açıklandı.

Feylak eş-Şam (Şam Kolorduları)

Bu grup, “ılımlı İslamcı” diye tabir edilen 19 grubun birleşmesiyle oluştu. Bu örgütün önemli bir bölümü, Müslüman Kardeşler örgütünün Suriye koluna bağlıdır.

Ceyşu’l Mücahidin (Mücahitler Ordusu)

Bu grubun militan sayısının yaklaşık olarak 1000 kadar olduğu, Özgür Suriye Ordusu’na bağlı olduğu ve IŞİD’e karşı savaşmak için kurulduğu belirtiliyor.

Fursan el-Hak (Hakkın Süvarileri)

Bu örgüt, 2012’de kuruldu. Militan sayısının yaklaşık olarak 2 bin civarında olduğu söyleniyor. Örgüt, İdlib’de Özgür Suriye Ordusu’nun bir parçası olarak bulunuyor. Bu grubun Kefer Nubul bölgesinde etkin olduğu belirtiliyor.

Festakim Kema Ummiret (Emrolunduğun Gibi Dosdoğru Ol)

Özgür Suriye Ordusu’na bağlı olan örgütün 2 bin civarında militanının olduğu tahmin ediliyor.

Sukur eş-Şam (Şam Kartalları)

Müslüman Kardeşler örgütü kökenine sahiptir, azınlıkların haklarına riayet eden bir İslam devleti kurmayı hedeflediğini ifade etmiştir. Ebu İsa lakaplı “Ahmed İsa Ahmed Şeyh” adlı şahıs örgütün liderliğini üstlendi.

Örgütün militan sayısının yaklaşık olarak 6 bin civarında olduğu söyleniyor. Bu örgüt 2015’te Ahrar Şam’a katıldı; 2016’da bu örgütten ayrıldı; ancak 2017’de tekrar Ahrar Şam’a katıldı ve bu kez kendi kararlarında biraz daha bağımsız olduğu açıklandı.

Ceyşu’l İzze (İzzet Ordusu)

Bu grup da Özgür Suriye Ordusu’na bağlıdır ve ÖSO bünyesinde Hama iline bağlı Gab Ovası bölgesinde faaliyet gösteriyor.

Liva el-Hak (Hak Tugayı)

Nusra Cephesi’ne yakındır, militan sayısının yaklaşık olarak 2 bin olduğu tahmin ediliyor.

Cundu’l Aksa (Aksa Ordusu)

Bu grup, IŞİD’den ayrıldıktan sonra Nusra Cephesi’ne (Heyet Tahrir Şam) katıldı. Bin kadar militanı olduğu tahmin ediliyor.

Türkistan İslam Partisi

Çin’in kuzeybatısında el-Kaide sempatizanlarının kurduğu ilk örgüttür. Suriye’ye girdikten sonra terörist gruplar arasında özel bir yer edindi.

Ceyşu’l Badiye ve Ceyşu’l Melahim (Çöl Ordusu ve Destanlar Ordusu)

Bu iki grup, Nusra’nın el-Kaide’den ayrıldığını açıklamasından sonra 2017’de bu örgütten ayrıldı.

İdlib’in güney ekseninin kendilerinin operasyon merkezi olduğunu açıkladılar. Her iki grup da Türkistan İslam Partisi’ne olumlu bakıyor. Türkistan İslam Partisi’nin faaliyetlerini kendi hedefleriyle aynı istikamette görüyor.

Silahlı gruplar arasındaki iç çatışma sebepleri              

Bu silahlı gruplardan bazılarının temsilcilerinin Suriye sorununun çözümü için yapılan siyasi müzakerelerde yer alması, Nusra (Şam’ın Fethi) Cephesi gibi örgütlerin bu gruplarla çatışmaya başlamasına neden oldu.    

Şam’ın Fethi Cephesi, 2016 yılının sonlarından itibaren bölgedeki diğer gruplara karşı savaş başlattı ve İdlib’in büyük bir bölümünü ele geçirdi. Nureddin Zengi gibi bazı gruplar da Şam’ın Fethi Cephesi’ne katıldı ve böylece daha büyük bir koalisyon olan “Heyet-i Tahrir Şam” bu şekilde ortaya çıktı.

Onlara nispetle daha ılımlı diye nitelenen gruplar da Heyet-i Tahrir Şam’ın bölgedeki yayılmasını durdurabilmek için Ahrar Şam etrafından toplanmaya başladı. Bu iki kamp 2016 yılı sonlarından beri birbiriyle çatışıyor.

Türkiye’nin Astana sürecindeki çabaları

Türkiye, Suriye devletinin muhtemel operasyonunu önlemek için bu iki kamp arasında birlik yaratmaya çalıştıysa da onları bir bayrak altında toplamayı başaramadı.

Ahrar Şam, kendi militanlarının hayatını kurtarmak için devletle müzakerelere daha açık; ancak Heyet-i Tahrir Şam hiçbir şekilde müzakereyi kabul etmiyor.

Batılıların teröristlerle savaşı önleme mantığı

Asıl mesele, Batılıların ve Amerika’nın İdlib’deki teröristlere karşı savaşı hangi mantıkla önlemeye çalıştığıdır.

Teröristlerin büyük bir bölümü, siyasi müzakereyi kabul etmedi ve savaş için hazırlık yaptığını açıkladı. Bunlar silah bırakmayı kabul etmedikleri gibi Suriye’den çıkmayı da reddediyorlar.

Böylesi bir durumda Suriye devleti nasıl bir karar verebilir? Suriye topraklarında teröristlerin bulunmasına, dışarıdan silah desteği alarak başka kentlere saldırmalarına izin mi vermeli yoksa ülkesini onlardan temizlemeli mi?

Suriye savaşı ABD için gelir kaynağı

Amerikalılar, Suriye savaşının bitmemesi ve silah sattığı Suudiler sayesinde kasasını doldurmak için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Teröristlerin son kalesi olan İdib, işte bu açıdan onlar için çok önemli.

İdlib operasyonu için diplomatik hazırlıklar

Diğer bir konu da İdlib operasyona hazırlık bağlamında Astana görüşmelerine üye ülkelerin cumhurbaşkanları Cuma günü Tahran’da bir araya gelecek.

Toplantıda İdlib’in kurtarılmasına yönelik genel yaklaşımlar belirlenecek. Silahlı grupların Suriye devleti ile görüşme konusundaki uzlaşmaz tutumu dikkate alındığında öyle gözüküyor ki bu toplantıdan sonra Suriye ordusu İdlib’i geri almak için operasyona başlayacak.   

Gözlemciler, Trump ve müttefiklerinin tehditleri konusunda onların ellerinin boş olduğunu ve Suriye içindeki süreci etkileyebilecek durumda olmadıklarını düşünüyor.

Amerika Suriye planında defalarca yaşadığı başarısızlığın ardından Kürtlerin bulunduğu yerlerin dışında Suriye’de karar verici bir güce sahip değil.

Bu yüzden de azami düzeydeki medya kampanyaları ile teröristlerin Suriye’deki mevcudiyetlerinin devamını sağlamaya ve kendi güçlerinin Suriye’deki varlığını devam ettirmeye çalışıyor.

Bu durum, hem Amerika’nın Suriye’deki üslerinin korunması hem de Arap rejimlerinden Suriye ile ilgili haraç almayı sürdürmesi bakımından Washington için çok önemli.

Suriye’ye karşı savaş seçeneği, iddia mı gerçek mi?

Uzmanların çoğu, Amerika’nın tehditlerini askeri saldırıya dönüştürme ihtimalini uzak görüyor; ancak bu ihtimal gerçek olsa bile tıpkı geçmiştekiler gibi sınırlı olacak.

Hatta Amerika’daki analistler de bunun hiçbir faydasının olmadığını itiraf ediyor ve bunun sadece Trump’ın prestijini korumaya yarayacağını söylüyor.

İdlib’deki silahlı grupların çoğu, Amerika ve Avrupa’nın bile terör örgütü listesinde yer alıyor.

Uluslararası alanda da terör örgütü olarak kabul edilen silahlı grupları ülkesinden temizlemek Suriye devletinin hakkıdır.

Suriye devleti bu gruplar ya müzakereyi ve silah bırakıp İdlib’den çıkmayı kabul eder ya da onlara karşı askeri seçenek kullanılır diyor.

Amerika, Batı ve Arap rejimlerinin İdlib operasyonunu önlemek için çıkardığı zorluklar ise onların terörü destekleyen gerçek mahiyetlerini ortaya koyuyor.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel