• 01/01/70 - 02:00
  • Yazar: Admin
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- İran’dan yayın yapan Asriran adlı internet sitesi, Tahran Milletvekili Ali Mutahhari ile hükümet yanlılarının Ayetullah Haşimi Rafsancani’yi siyasi sahneden silmeye yönelik çabaları üzerine bir röportaj yaptı.




    YDH- İran’dan yayın yapan Asriran adlı internet sitesi, Tahran Milletvekili Ali Mutahhari ile hükümet yanlılarının Ayetullah Haşimi Rafsancani’yi siyasi sahneden silmeye yönelik çabaları üzerine bir röportaj yaptı.

     

    Tanınmış İslam alimi ve filozof Ayetullah Murtaza Mutahahri’nin oğlu olan Tahran Milletvekili Ali Mutahhari’nin yaptığı açıklamalar, İran’da seçimlerden sonra yaşanan tartışmaların arka planının anlaşılmasına yardım edecek değerlendirmeler içeriyor.

     

    - Bazı aşırı muhafazakarlar, Rehber’in tavsiyelerine rağmen Haşimi Rafsancani’nin saygınlığını korumaya pek niyetli gözükmüyorlar. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?

     

    - Sanıyorum bu kişiler, “Haşimi’yi devrimden silme” tezini uygulamaya çalışıyorlar; fakat yanlış yapıyorlar ve bunu başaramayacaklar.

     

    - Bunlar, velayet-i fakihi kabul ettiklerini iddia eden kişiler, peki Rehber’in Haşimi’nin saygınlığının korunması yönündeki açık tavsiyelerini neden görmezden geliyorlar?

     

    - Bunlar, velayet-i fakihi kendi çıkarlarını temin ettiği ölçüde kabul ediyorlar. Bu kişiler, seçim olaylarına insaflı bir şekilde bakmalıdırlar. Her halükarda bu seçimlerde Sayın Haşimi’ye zulmedildi ve kendisine savunma hakkı verilmedi. Kur’an, Allah’ın kendisine zulmedilenler dışında sesini yükseltip kötü sözler söyleyenleri sevmediğini buyuruyor. Bu seçimlerde ve ondan sonra Sayın Haşimi’ye zulmedildi. Onun adalet isteme ve kendini savunma hakkı var.

     

    - Bu kişilerin Haşimi’yi silemeyeceklerini söylediniz. Neden?

     

    - Çünkü öncelikle Haşimi’nin çok güçlü bir halk tabanı var. İkinci olarak da Haimi’nin halkın haklarını savunma konusundaki tutumu doğru bir tutumdu.

     

    - Bu şartlar altında bunların, velayeti kabul ettikleri yönündeki iddialarıyla Haşimi’ye yönelik saldırıları bir araya getirilebilir mi?

     

    - Hayır, gerçekten de bunlar bir araya getirilebilecek şeyler değildir. Rehber, üç erk başkanına ve Düzenin Yararını Belirleme Başkanı’na hakaret edilmemesini buyurdu. Fakat bu beylerin Sayın Haşimi’ye hakaret ettiklerini görüyoruz. Dolayısıyla bunların, bu davranışları konusunda cevap vermeleri gerekiyor.

     

    - Yaklaşık on yıl önce “velayetin sükutu” tezi gündeme getirildi. Bu güçlerin bu tez doğrultusunda Rehber’in tutumları hakkında birtakım çıkarsamalarda bulunuyor olmaları mümkün müdür? Yani şu an veli-yi fakih, Haşimi’yi eleştirmeyi maslahata uygun görmüyor; dolayısıyla biz onun yerine Haşimi aleyhine tavır takınabiliriz diyor olabilirler mi?

     

    - Elbette, “velayetin sükutu” tezini söz konusu edenlerin o dönemde tam olarak ne görüşe sahip olduklarını bilmiyorum. Fakat bu sözü doğru kabul edersek artık Rehber’e bağlılığın bir anlamı kalmayacaktır. Çünkü bu durumda biz Rehber’in emirlerini canımızın istediği şekilde tefsir ve tevil edeceğiz. Bu teze eğer bir izah getirilebilirse o da şöyle olabilir. Bir konuda açık bir hüküm veya söz bulunmaz ve Rehber’in de o konuya girmesi kesinlikle doğru olmaz ve başkalarının o konuya girmesinde bir sakınca bulunmazsa ancak o zaman böylesi bir tez anlaşılır olabilir.

     

    - O halde siz “velayetin sükutu” tezini velayete tabi olmakla çelişen bir şey olarak mı görüyorsunuz?

     

    - Ben o çıkarımı kabul etmiyorum. Zira Rehber’in sözünün nassı ortadadır. Birileri kalkıp onu tevil edemez yani nass karşısında içtihat yapılmaz.

     

    - Rehber, reform döneminde (Hatemi’nin cumhurbaşkanlığı dönemi) bir defasında eğer bir şey söyleyecek olursa onu açıkça söyleyeceğini, hiçbir şeyi gizli söylemeyeceğini vurgulamıştı.

     

    - Evet kesinlikle bu şekildedir. Kaldı ki kendisi böyle bir şey söylememiş olsa bile bizim için esas alınması gereken şey birilerinin özel görüşmeleri ya da duydukları değil, onun sözleri olmalıydı. Aksi takdirde pratikte Rehber’in görüşü esas alınmış olmayacaktır.

     

    - Siz, genel anlamda şu an hala Haşimi Rafsancani’yi İslam Cumhuriyeti nizamında bir güç merkezi olarak görüyor musunuz?

     

    - Evet, o bir güç merkezidir ve bu fitne sona erecek ve o Rehber’in yanında kalmaya devam edecektir. Ben, Haşimi ile Rehber’in birbirinin yanında olması gerektiğine inanıyorum; aksi takdirde nizam zarar görür.

     

    - Haşimi hala bir güç merkezi ise peki o halde neden o, bu şekilde saldırılara maruz kalıyor ve kimse de bu saldırıları önlemiyor?

     

    - Evet bu hükümet destekçilerinin insafsızlığından kaynaklanıyor. Elbette ben onları ilkeci (usulgera) olarak görmüyorum, onları üçüncü bir akım olarak görüyorum. Maalesef şu an gücü ellerinde bulunduruyorlar, iktidardalar, gurura da kapılmış bulunuyorlar ve Sayın Haşimi’ye insafsızlık ediyorlar. Fakat ben bu durumun çok uzun süreceğini sanmıyorum. Bu, halkın kabul edebileceği bir durum da değildir. Bunun bir süre daha gitmesi mümkün; ama bu durum çok da payidar olamayacak.

     

    Haşimi’yi silmeyi tasarlayanların tezi, onun devrimden silinmesidir. O münazara [Ahmedinejad’ın Musevi ile televizyonda yaptığı ve Ayetullah Rafsancani ve ailesini mali yolsuzlukla suçladığı tartışma programı] biçimi de bu doğrultudaydı ve bu projenin içinde yer alıyordu. Bazı dostlar da Rehber’i savunduğunu zannederek bu tuzağa düştü.    

     

    - Bu projenin icrası için bu iki kişiyi destekleyen şahıslar veya gruplar kimlerdir?

     

    - Görünen o ki bazı siyasi şahsiyetler, bazı hassas makamları ellerinde bulunduranlar, onların çoğu iyi niyetliler ve inançları doğrultusunda hareket ediyorlar; ama gerekli basirete ve derin bakışa sahip değiller. Ahmedinejad ve Meşşai bu projeyi uygulama konusunda birlikte hareket ediyorlar. Onlar Haşimi’yi silebileceklerini düşünüyorlar; ama ben bu projenin sonuca ulaşmayacağını düşünüyorum.

     

    - Yani sizce Haşimi, Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığının ikinci döneminde de Düzenin Yararını Belirleme Kurulu’nun başkanlığında kalabilecek mi?

     

     - Evet o, bu makamda kalacak ve geçmişteki gibi etkili bir yönetici olacak. Haşimi olmazsa basireti az olanlar, güç tutkunları ve devrimin cahil dostları Rehbere zarar verir. Onun Cuma namazı hutbesi, Sayın Yezdi’nin düşündüğünün aksine Rehber’e yardımdı.

     

    - Haşimi ile Rehber arasındaki ilişki konusunda içeride ve dışarıda iki tahlil bulunmaktadır. Birinci tahlile göre Rehber çeşitli gerekçelerle, Haşimi’nin tedrici olarak güç merkezinden uzaklaştırılmasını tercih ediyor. Rehber Cuma namazı hutbesinde kendisiyle Haşimi arasındaki ihtilaflara değinmiş ve kendi tutumunun Ahmedinejad’ınkine daha yakın olduğunu söylemiştir. İkinci tahlile göre ise Rehber, Haşimi’nin siyasi güç açısından zayıflamış olmasına rağmen nizam için ikinci bir Muntezeri olmaması için sistem içerisinde kalmasını istiyor. Siz bunlardan hangisine katılıyorsunuz?

     

    - Ben Rehber’in kendi görüşünün Ahmedinejad’ın görüşüne daha yakın olduğuna ilişkin sözünün daha çok onun ekonomi ve yönetim anlayışına yakın olduğunu kastettiğini düşünüyorum. Tüm alanlarda Sayın Ahmedinejad’ın görüşünün Rehber’in görüşüne daha yakın olduğunu değil. Esasen Sayın Ahmedinejad mütefekkir bir adam değildir ki çeşitli alanlarda görüş sahibi olsun.

     

    - Zahiren dış politikada da Ahmedinejad’ın görüşü Rehber’in görüşüne daha yakın gözüküyor.

     

    - Benim Rehber’in sözlerinden anladığım kadarıyla onun yakınlığı ekonomi yönetimine ilişkin görüş ve tercihlerine yöneliktir.

     

    - Rehber’le ilgili bu iki tahlil konusunda sizin Haşimi’nin siyasi geleceği konusundaki görüşünüz nedir?

     

    - Ben hiçbirini kabul etmiyorum. Bence Rehber, hala Haşimi’nin siyasi sahnede kalmasını istiyor; ama belki Haşimi’nin bazı tutumlarından dolayı kırgın olabilir. Örneğin Haşimi’nin cumhurbaşkanlığı tenfiz törenine katılmamış olmasına kırılmış olabilir. Ama sanıyorum o da Sayın Haşimi’nin seçim münazaraları sırasında zulme maruz kalmış olmasından dolayı bunu açıklanabilir buluyordur. Nitekim konuşmasında da Ahmedinejad’ın hatasına değinmişti.

     

    Haşimi’nin tenfiz törenine katılmaması Rehber’e değil, Ahmedinejad’ın özür dilememesine yönelik bir itirazdı. Bundan 8 yıl önce Sayın Haşimi’nin çocuklarının ekonomi faaliyetlerinin şeffaf olması gerektiğini isteyen ilk kişi bendim. Ama Sayın Ahmedinejad, bu meseleyi seçimlerde daha fazla oy toplamak için bir araç olarak kullandı.

     

    - Bu durumda siz aslında Rehber’in Haşimi’nin sistem içerisinde kalmasını istediğini belirten ikinci tahlile katılıyorsunuz.

     

    - Rehber, Haşimi’nin sistem içerisine kalmasını ciddi bir şekilde istiyor, nizam için ikinci bir Muntezeri’ye dönüşmemesi için değil. Bence Rehber, gerçekten Haşimi’nin sistem içerisine güçlü ve etkili olmasını istiyor.         

       

    - Öyle görünüyor ki “Yeşil Hareket”in Haşimi tarafından mahkum edilmemesi, aşırı muhafazakarlar için pahalıya mal oluyor. Haşimi ile aşırı muhafazakarlar arsındaki çekişme “Yeşil Hareket”in konumu üzerinde bir etki bırakıyor mu?

     

    - Yeşil Hareket iki kısım olarak değerlendirilebilir. Onlardan bir kısmı ifade özgürlüğü, geniş çaplı tutuklamalar, seçimlerden sonra şiddete başvurulması ve basının susturulması gibi halkın toplumsal haklarının ayaklar altına alınmasına itiraz ediyorlar. Bu itirazları ilkeciler [Usulgera/Türkiye’de muhafazakar diye tanınan kesim] dile getiriyor.

     

    Fakat Yeşil Hareket’in ikinci kısmı İslami yönetime, dinin toplum idaresine müdahalesine ve İslam Devrimine karşı olan bir grup Batıcıdan oluşuyor. Onlar Batı demokrasisi, Batılı hayat tarzı peşindeler. Onlar ortaya çıkan bu fırsattan yararlanıp Yeşil Hareket içerisine girdiler ve İslam Devrimi’nin esaslarına aykırı olan sloganlar ürettiler.

     

    İslam Devrimi’nin taraftarlarının tamamı bu gruba da onların sloganlarına da karşılar ve onları fırsatçı olarak niteliyorlar. Fakat itiraz edenlerin itirazlarının çoğu yetkililerin onlara uygun cevaplar vermesine yöneliktir.

     

    Radyo Televizyon kurumunun onların görüşlerini de yansıtması gerekir. Sayın Haşimi Yeşil Hareket’i anayasa çerçevesinde hareket eden birinci kısımdakileri göz önünde bulundurduğu için mahkum etmiyor. Yoksa ikinci grubun reddedildiği son derece açıktır. Hiç kimse onları teyit etmemektedir. Örneğin “İran Cumhuriyeti” sloganı İslam Devrimi’ne ilgi duyan hiç kimse için kabul edilebilir bir şey değildir. Gerçi İran Cumhuriyeti de İslam Cumhuriyeti’nin ta kendisidir; çünkü İslam, İran milletinin en önemli unsurlarından biridir.

     

    Çeviren: Alptekin Dursunoğlu

     

    

    Makaleler

    Güncel