• 04/02/11 - 01:00
  • Yazar: Alptekin Dursunoğlu
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- Yakındoğu Haber Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, İslamcı grupların siyasal gelişmelere ilişkin yaklaşım biçimlerini değerlendirdi.




    YDH- Yakındoğu Haber Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, İslamcı grupların siyasal gelişmelere ilişkin yaklaşım biçimlerini değerlendirdi.

     

    Bu soruyu İslamcı gruplar neden vaiz, şeyh, propagandist, “abi” ve “lider” ürettiği kadar alim, düşünür, filozof, gazeteci, analist ve akademisyen yetiştiremez şeklinde sormak da mümkün.

     

    Müslüman toplumların yazılı geleneğinin nesir değil, şiir ağırlıklı olması, bu toplumların kültürel ikliminin akıl ve bilgiden çok, kalbin ve duyguların rehberliğinde inşa edilmiş olduğuna delil teşkil eder mi bilinmez; ancak “güç” olarak gördüğü “bilgiyi” medeniyet algısının merkezine yerleştirmiş olan Batı ile hesaplaşma iddiasındaki İslamcıların Batılılardan bilgi üretimi bakımından –niteliği bir yana- sayfa sayısı kıyaslamasında bile çok gerilerde olduğu açıktır.

     

    Sadece Amerika’da ve yine sadece İslami ilimlerle ve Müslüman toplumlarla ilgili yapılan araştırma ve üretilen bilginin hacmiyle İslam dünyasının tamamında bu konularda yapılan araştırma ve üretilen bilginin karşılaştırılması bile ABD ile İslam dünyasının hâlihazırdaki durumunun sebebini açıklar niteliktedir.

     

    Dönelim sorumuza. İslamcılar, elbette kendi bağlamlarında son derece değerli ve önemli olmasına rağmen neden vaiz, şeyh, propagandist, “abi” ve “lider” ürettiği kadar alim, düşünür, filozof, gazeteci, analist ve akademisyen yetiştiremiyor?

     

    Yaklaşık 6 yıldır yayında olan ve bölgeyle ilgili gelişmelere ilişkin haber ve analizleri aktarmaya çalışan “Yakındoğu Haber”e gelen -çoğunluğunu İslamcıların oluşturduğu- okuyucu yorumlarının ve tepkilerinin bu sorunun sadece “neden siyasi analist yetiştiremiyorlar?” kısmının cevabına ilişkin önemli ipuçları sunduğunu düşünüyorum.

     

    Yakındoğu Haber’e gelen yorumları ve şahsıma yöneltilen övgü, sövgü ve eleştirileri göz önünde bulundurarak “İslamcı” zihin yapısının siyasal gelişmelerle ilgili olarak şu tür tutumlar sergilediğini gözlemliyorum.

     

    1- Analiz, tartışma, konuşma ve yazma boş ve faydasız birer gevezelikten ibarettir. Elbette doğrudan bu şekilde ifade etmeseler de bu düşüncede olanlar, savaş, işgal vb. yakıcı sorunların yaşandığı bölgelerle ilgili haber ve analizlere ilişkin şu tür yorumlar yapıyorlar: “Siz rahat koltuklarınızda oturup sadece ahkam keserken…”, “Klavye başında akıl vermeyi bırakıp…”, “Bizler (aslında siz) zaten sadece konuşup, yazıp, ahkam kesmeyi biliriz…”, “Tabi, bol keseden yazmak ve akıl vermek kolay…”    

     

    2- Haber veya analizin doğruluğunun veya yanlışlığının ölçütü bizim duymak istediğimiz şeyleri bize aktarmasından ibarettir. Türkiye’deki İslamcı gruplar, bölgedeki dini, toplumsal ve siyasi akım veya çevrelere mezhebi, ideolojik, örgütsel ve hatta etnik sempatiler beslemektedir. Onların sempatisini destekleyen veriler içeren bir analiz “Yüreğinize ve elinize sağlık harika bir yazı…”, “Mükemmel bir yazı…”, “Enfes bir yorum ve değerlendirme…”, “Çok güzel, gerçekçi ve başarılı bir tahlil…” vb. içeriğe ilişkin hiçbir ifade içermeyen taltifkar sözlerle ödüllendirilir.

     

    Yazıda sempatilerle çelişen veriler bulunduğu zaman ise “İşgal taşörönü ve aynı zamanda da mezhebini dininden üstün tutan çetecileri aklamaya çabalıyorsunuz…”, “Son derece tarafgir ama acıdır içi o kadar da yere basmayan bir makale…”, “Adınız uzman....yazınıza gelince üzülerek ifade edeyim uzman kaleminden çıkmış bir yazı değil…”, “Hoca seni tanıttığı için, gerçek mahiyetin ortaya çıktığı için allaha şükürler olsun…”, “yazıklar olsun size”, “kimden para alıyorsunuz…” vb.  [yazım ve Türkçe yanlışları yorumculara aittir.] ifadeleriyle hakaretler edilir.

     

    3- Bir analizin doğruluğunun ve sunduğu verilerin önemi yoktur. Bizim onu maslahata uygun bulup bulmadığımız önemlidir. Hatta habere koyduğunuz analize ilişkin fotoğraftan bile anlamlar çıkarıp bunun “maslahata uygunluğunu” tartışan bu tür kişiler, analizin içeriğini zımnen kabul ederler; ancak bunu kendi tayin ettikleri maslahata uygun olmadığını “Amerika’nın ve İsrail’in yaptıkları ortadayken, şimdi bu tür şeyleri burada yazmaya ne gerek var…” gibi ifadelerle eleştirirler.

     

    4- Sizin analizinizin iç bağlamı, sunduğu veriler ve iç tutarlılığı beni ilgilendirmiyor, ben sizin hangi tarafta durduğunuzla ilgileniyorum. Övgü veya sövgü cephesinde yer alanlara göre daha analitik olmaya çalışan bu kişiler ise bir gelişmenin dönemsel durumunu analiz etmek için yazdığınız bir yazıyı, kendi öznel değer yargılarına uygun bulurlarsa alkışlarlar. Ancak kendi öznel değer yargılarıyla paralellik kuramadıklarında ise yazıyı tek boyutlu olmakla eleştirerek ve aslında gelişmenin dönemsel durumunu incelediği için yazının iç bağlamıyla hiçbir ilgisi bulunmayan tarihsel süreçlerine göndermelerde bulunarak bundan bir değer yargısı çıkarır ve sizi de bu değer yargısını paylaşmaya davet ederler.

     

    Örneğin siz yazıda bölge ülkelerinin siyasi mimarisindeki ortak çarpıklıkları belirttikten sonra bu ortak çarpıklıkların her ülkede aynı sonuçları doğuracağına ilişkin matematiksel bir kesinlik bulunmadığını belirtir ve her ülkedeki gelişmeyi kendi şartları ve dinamikleri ile açıklamaya çalışır, buradan da bir kavramlaştırmaya gidersiniz. Ancak bu kişiler, sizin bölge ülkelerinin iç dinamikleri ve şartlarıyla ilgili sunduğunuz verilerin doğruluğu veya yanlışlığıyla ve dönemsel gelişmeleri bir kavramsal kategori içerisinde incelemeye çalışan yazının iç tutarlılığıyla ilgilenmezler. Onlar söz konusu ülkenin siyasal yapı bakımından ne kadar çarpık olduğuna ilişkin zaten bilinen şeyleri kendi tecrübelerini de katarak tekrarladıktan sonra “başına kurşun sıkılan 13 yaşındaki çocuğun, mushafları parçalanan ömeriye camisinin…” ajitasyonlarıyla sizi taraf olmaya çağırırlar.

     

    Soru: İslamcı gruplar neden siyasal analist yetiştiremiyor?

     

    Siyasal analiz, verili şekliyle köşe yazılarından, propaganda metinlerinden, söylevlerden farklı bir şeydir. Bilimsel bir disiplin gerektirir. Siyasi analist incelediği malzeme konusunda seçici davranmamaya azami ölçüde riayet etmeye çalışan kişidir. Siyasi analizin başarısı, zengin nesnel veriler sunmasına, bu verileri tutarlı bir şekilde açıklamasına, özgün kavramlaştırmalar yapmasına ve yönlendirici sonuçlar üretmesine bağlıdır.

     

    Cevap: Çünkü İslamcı gruplar, siyasal analizin sadece yönlendirici sonuçlarıyla ilgileniyorlar.

     

    Son dönemde moda olan bir tabirle bilgi sahibi olmadan bilinç sahibi olmaya çalışıyorlar. Bu yüzden de siyasi gelişmelerle ve siyasi aktörlerle olan ilişkilerini ya taraftarlık veya karşıtlık üzerine kuruyorlar. Dolayısıyla hep nesne olabiliyorlar. Ancak işin tuhaf yanı bu nesneliklerini, kültürel üretkenlik konusunda kendilerinden çok daha vahim durumdaki solculara özenerek ideolojik bir elitizmle açıklıyor ve benimsiyorlar.

     

    Alptekin Dursunoğlu

    [email protected]