İslami Cephe’den ‘Uyanış Konseyi’ çıkma ihtimali ve Cenevre-2

Irak işgalinden sonra el-Kaide ile birlikte hareket eden Sünni aşiretlerin 2006 yılından itibaren Uyanış Konseyleri adı altında el-Kaide’ye karşı savaşan milis güçlere dönüştürülmesi modeli Suriye’de güncellenmek isteniyor.

2013 yılının eylül ayı, Suriye krizinde önemli bir dönüm noktası oldu. Silahlı gruplar arasında daha önceleri ‘ganimet paylaşımı’ yüzünden yaşanan küçük çaplı çatışmalar eylül ayından itibaren geniş çaplı ve sistemli hale geldi.

Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) gövdesini oluşturan gruplar, 25 Eylül’de ABD tarafından ‘devrime siyasi liderlik’ misyonuyla yeniden yapılandırılan Ulusal Koalisyon’u[1] tanımadığını açıkladı.[2]

Bu gelişme, üçüncü yılına giren vekalet savaşındaki ‘vekillerin’ ‘asıllarına’ açıkça isyan mesajıydı; çünkü Dostlar Grubu’nun istihbarat yetkililerinin de katıldığı bir toplantıyla 8 Aralık’ta Ulusal Koalisyon’un askeri kanadı olarak kurulan ÖSO genelkurmayının[3] içi boşalmış oluyordu.

Dostlar Grubu, diasporada örgütlediği siyasi grupları Suriye halkının demokratik değişimine liderlik eden ‘ılımlı muhalifler’[4]; silahlı grupları ise ‘Suriyeli vatansever subayların ılımlı muhalefeti’[5] olarak niteledi ve 100 binden fazla kişinin ölümüne neden olan iç savaşa verdiği desteği ‘demokratik değişim’ ve ‘ılımlılık’ kavramlarıyla açıkladı.  

Ancak 25 Eylül’deki gelişme sadece Dostlar Grubu’nun yapılandırdığı örgütleri işlevsiz kılmakla kalmadı, Dostlar Grubu’nun bu örgütler aracılığıyla sürdürdüğü savaşın ‘demokrasi ve ılımlılık’ kavramları üzerine bina edilmiş ‘meşruiyet’ gerekçesini de ortadan kaldırdı.  

Çünkü ÖSO genelkurmayına mensup örgütlerin Ulusal Koalisyon’u tanımadığını açıklayan 25 Eylül tarihli bildirisinde ABD tarafından terör örgütü listesine alınan Nusra Cephesi’nin de imzası bulunuyordu ve Dostlar Grubu’nun ‘ılımlı’ nitelemesiyle pak de bağdaşmayan ‘İslam devleti kurmak’ gibi mesajlar yer alıyordu.

Neden eylül ve neden isyan?

Eylül ayını Suriye’deki vekalet savaşının seyrini değiştiren bir dönüm noktası haline getiren gelişme, Şam yönetiminin kimyasal silahlarını teslim ederek dış müdahaleyi seçenek dışı bırakmasıydı.

ABD’nin Doğu Guta’ya yönelik kimyasal saldırıdan Suriye yönetimini sorumlu tutarak müdahale yönünde kararlı adımlar atması, Suriye’de ‘devrim’den yana olan herkesi umutlandırmıştı.

TUİK verilerine göre haziran (2013) ayında Türkiye’den Suriye’ye gönderilen 3.6 tonluk silah ve mühimmatın, müdahale beklentilerinin zirveye çıktığı eylül ayında “29 tona fırlaması”[6] ABD müdahalesi ile devrim umudunun sadece sahadaki silahlı gruplarla sınırlı olmadığını teyit ediyordu.

Devrim umudunu müdahaleye bağlayan silahlı grupların devrim sonrasına erteledikleri iç hesaplaşmayı erkene alması, silahlı gruplar arasındaki dengenin cihatçılardan yana ve ÖSO aleyhine, sahadaki toplam askeri dengenin ise Suriye yönetimi lehine gelişmesine neden oldu.

Sert güçte de yumuşak güçte de el-Kaide belirleyiciliği

Silahlı gruplar arasındaki güç dengesinin cihatçı gruplar lehine gelişmesinin en önemli nedenlerinden biri, bu grupların savaş motivasyonunu dini söylemler üzerine kurmuş olmasıydı.

‘Dostlar Grubu’ tarafından ‘ılımlı muhalefet’ argümanıyla yapılandırılıp desteklenen Ulusal Koalisyon, radikal dini söylemlerin egemen olduğu sahaya liderlik edebilecek yeterlilikten yoksundu.

“Suriyeli vatansever subayların ılımlı muhalefeti” diye desteklenen ÖSO ise cihatçı gruplardan daha baskın bir savaş motivasyonu üretebilecek durumda değildi.

Silahlı gruplar arasındaki iç savaş, birbirine yakın grupların ittifakını zorunlu hale getirirken, ittifakların mimarisinde en baskın savaş motivasyonu üreten el-Kaide’nin söylemlerinin belirleyici olduğu görüldü.

El-Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’de bir İslam devleti kurmak için kendine en yakın örgütlerden başlamak üzere tüm örgütleri biata zorlaması, silahlı gruplar arasında iç savaşı başlatmakla kalmadı; diğer tüm örgütleri de varlıklarını ve hedeflerini İslamcılık üzerinden tanımlamak zorunda bıraktı.

Suriye’deki muhalif gruplar arasında eylül ortalarında başlayan iç hesaplaşmada en zayıf halkayı Dostlar Grubu’nun liderlik rolü verdiği Ulusal Koalisyon ile onun askeri kanadı olarak yapılandırılan Özgür Suriye Ordusu oluşturuyordu.  

Çünkü varlığını başta ABD olmak üzere Dostlar Grubu’nun desteğine borçlu olan Ulusal Koalisyon da onun askeri kanadı olan ÖSO genelkurmayı da kendisini sahada belirleyici olmaya başlayan İslamcılık üzerinden tanımlayabilecek durumda değildi.

Savaşın devamı Dostlar’ın ikna edilmesine bağlı

Ulusal Koalisyonu ve ÖSO’yu yeniden yapılandırarak 2013 yılı boyunca savaş seçeneğine ağırlık veren Amerika’nın eylül sonrasında siyasi çözüme yönelmesinde ve herkesi Cenevre-2 Konferansına ön şartsız katılmaya çağırmasında sahadaki dengenin el-Kaide silahına ve söylemine göre şekillenmesinin etkisi oldu.

Bununla birlikte başta Suudi Arabistan olmak üzere Dostlar Grubu’nun Körfez kanadının her şeye rağmen Batı kanadını savaş seçeneğinde tutma çabası son derece açık. Batı tarafından ‘ılımlı muhalifler’ olarak desteklenen Ulusal Koalisyon ve ÖSO’nun içinin boşalması pahasına 22 Kasım’da kurulan ‘İslami Cephe’nin[7] Katar veya Suudi Arabistan operasyonu olduğunu düşünen muhalifler var.[8]

Uzun bir süredir Suriye dosyasından çekildiği görülen Katar’ın siyasi çözüm ve Cenevre-2 konusunda açıkça destekleyici bir tutumu yok; ancak Suriye’ye silah ve militan desteğinde bulunmayı sürdürdüğüne hatta Saddam dönemi subayları aracılığıyla militanlara askeri eğitim verdirdiğine dair haberler söz konusu.[9]

 ‘İslami Cephe’ içerisinde yer alan İslam Ordusu’nun doğrudan Suudi istihbaratına bağlı olması, Tevhit Tugayları ve Sukuru’ş- Şam’ın da Katar tarafından desteklenmesi, İslami Cephe’nin Körfez’in operasyonu olduğu iddiasını destekliyor.

İslami Cephe’ye Uyanış Konseyleri rolü

Suudi Arabistan ve Katar’ın ÖSO’nun içinin boşaltarak el-Kaide söylemine sahip ‘İslami Cephe’ kurması, iki açıdan anlamlı gözüküyor.

1- ÖSO mevcut haliyle ne sert ne de yumuşak güç bakımından el-Kaide ile baş edebilecek yeterliliğe sahip değil. El Kaide ile ancak onun yumuşak gücüne yani söylemine sahip paralel bir alternatifle karşı konabilir. Bu alternatif de İslami Cephe’dir.

2- Silahlı gruplar arası dengede el-Kaide’nin askeri cephelerde ise Suriye ordusunun üstün olduğu bir konjonktürde siyasi çözüm için Cenevre-2 Konferansına gitmek üçüncü yılına giren vekalet savaşında yenilgiyi kabul etmek demektir. Dolayısıyla da başta ABD olmak üzere Dostlar Grubu’nun Batılı kanadının savaş seçeneğinde tutulması gerekmektedir.

Irak işgalinden sonra el-Kaide ile birlikte hareket eden Sünni aşiretlerin 2006 yılından itibaren Uyanış Konseyleri adı altında el-Kaide’ye karşı savaşan milis güçlere dönüştürülmesi modelinin Suriye’de güncellendiği ve İslami Cephe’ye Uyanış Konseyi olma rolü verildiği iddia ediliyor.

Robert Ford başkanlığındaki bir ABD heyetinin çok yakında İstanbul’a gelerek İslami Cephe temsilcileriyle görüşeceğine ve el-Kaide’nin artan nüfuzuna karşı İslami Cephe’nin silahlandırılması konusunun ele alınacağına dair el-Cezire haberi[10] bu iddiayı destekleyen bir gelişme oldu. 

Ancak 14 Aralık’taki haberini İslami Cephe’den bir kaynağa dayandıran el-Cezire ertesi gün yayımladığı haberinde İslami Cephe’nin Amerikalılarla görüşeceğine ilişkin haberi yalanladığını duyurdu.[11]

ABD ile İslami Cephe arasında gerçekten bir görüşme söz konusu olmuş muydu, yoksa bu el-Cezire aracılığıyla bir nabız ölçme girişimi miydi?

El-Cezire, İslami Cephe tarafından bir gün sonra yalanlanacak bir haberi neden İslami Cephe’den bir kaynağa dayandırmıştı?

Bu sorular akla üç ihtimali getiriyor.

1- İslami Cephe el-Cezire aracılığıyla ‘Uyanış Konseyleri’ rolü konusunda ABD’nin nabzını ölçmek istedi.

2- ABD, el-Cezire aracılığıyla Uyanış Konseyi rolüne hazır olup olmadığını anlamak için İslami Cephe’nin nabzını ölçmek istedi.

3- Katar, el-Cezire aracılığıyla her iki tarafın da nabzını ölçmek istedi.

Eğer gerçekten İslami Cephe ile ABD arasında görüşme yönünde bir gündem varsa bile hangi ihtimal doğru olursa olsun ABD’nin görüşmeyi doğrulamaması ve İslami Cephe’nin yalanlaması, İslami Cephe’nin mevcut şartlarda Uyanış Konseyi rolü oynayabilecek durumda olmadığını gösteriyor.

 Bu durum ise Dostlar Grubu’nun Batılı üyelerine tek çıkış yolu olarak Cenevre-2’yi işaret ediyor.

 



[1] YDH. 11 Kasım 2012. Doha’dan koalisyon çıktı http://www.ydh.com.tr/HD10995_dohadan-koalisyon-cikti.html

[2] Bugün gazetesi. 25 Eylül 2013. 10 muhalif grup SMDK'yı tanımadığını açıkladı. http://dunya.bugun.com.tr/esed-cok-sevinecek-haberi/805668

[3] Hürriyet. 9 Aralık 2012. Antalya'da çok gizemli Suriye toplantısı. http://www.hurriyet.com.tr/planet/22107261.asp

[4] BBC Türkçe. 13 Ekim 2013. 'Suriye'nin Dostları ılımlı muhalefeti desteklemeli'. http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/10/131022_suriye_dostlari_toplantisi.shtml

[5] Dışişleri Bakanlığı resmi web sitesi. 3 Ekim 2013. Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun CNNTürk Televizyonuna Verdikleri Özel Mülakat. http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-ahmet-davutoglu_nun-cnnturk-televizyonuna-verdikleri-ozel-mulakat_-3-ekim-2013_-ankara.tr.mfa

[6] Tolga Tanış, Hürriyet. 15 Aralık 2013. Suriye’ye silahın belgesi.  http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25361801.asp

[7] YDH. 22 Kasım 2013, Suriye’deki cihatçılar ‘İslami Cephe’de’ birleşti http://www.ydh.com.tr/HD12444_suriye-deki-cihatcilar--islami-cephe-de-birlesti.html

[8] Behiye Mardini, İlaf. 27 Kasım 2013. مصادر معارضة: قطر تلعب الورقة الإسلامية في سوريا http://www.elaph.com/Web/news/2013/9/838893.html

[9] Hüseyin Murtada, el-Ahed. 11 Aralık 2013. ضباط بعثيون عراقيون يشرفون على تدريب المسلحين من سورية إلى اليمن فباكستانhttp://www.alahednews.com.lb/essaydetails.php?eid=89207&cid=76

[10] El-Cezire. 14 Aralık 2013. لقاء مرتقب بين "الجبهة الإسلامية" السورية وموفد أميركيhttp://www.aljazeera.net/news/pages/ffb89ad2-c128-4317-8d6f-413cc1e8b655

[11] El Cezire. 15 Aralık 2013. "الجبهة الإسلامية" بسوريا تنفي لقاء موفد أميركيhttp://www.aljazeera.net/news/pages/f6ffd04b-de9b-4c00-9b62-54ebd64a5865



Makaleler

Güncel