Yemen devrimcileri ve Arap Baharı devrimcileri

Liderleri BM Güvenlik Konseyi tarafından yaptırım listesine alınan Ensarullah Hareketi’nin işi çok zor; ancak ulusal dinamiklere dayandığı için Arap Baharı devrimcilerine göre çok daha korunaklı ve sağlam bir zemine sahip.

Yemen, 21 Eylül’den itibaren sadece yöneticilerin değişmesiyle sınırlı olmayan köklü değişimlere zorlanıyor.

21 Eylül’den itibaren, Yemen’i sadece yönetici değişiklikleriyle sınırlı kalan ‘Arap Baharı’ devrimlerinden farklı kılan ve kelimenin gerçek anlamıyla devrime zorlayan en önemli aktör, Husilerin Ensarullah Hareketi ve onun siyasi davranışları.

2010 yılının aralık ayında Tunus’ta başlayıp 6 ülkeye yayılan ve ‘Arap Baharı’ adı verilen isyanlar, Bahreyn ve Suriye dışındaki 4 ülkede öngördüğü devrim hedefine ulaştı.

Zeynelabidin bin Ali’nin ülkeyi terk ettiği 14 Ocak 2011, Hüsnü Mübarek’in çekildiği 11 Şubat 2011, Ali Abdullah Salih’in istifa ettiği 23 Şubat 2011 ve Kaddafi’nin linç edildiği 20 Ekim 2011 bu dört ülkedeki Arap Baharı devrimcilerinin zafer tarihleri oldu.

Arap Baharı devrimcileri ve devrim perspektifi

‘Arap Baharı devrimcilerinin’ sadece yerel iktidar sahipleriyle çelişkisi vardı; onların sistemleri ile ve onları destekleyen bölgesel veya uluslar arası sistemle herhangi bir çelişkisi yoktu.

Tüm devrim perspektifleri, devirdikleri iktidarlara ait mekanizmaları kullanarak ülkede kendi ideolojik ve siyasi programlarını uygulamaktan ibaretti.

Devrim sürecinde halkın çoğunluğunun Müslüman olmasını iktidarlarının garantisi olarak gördükleri için serbest seçimleri ve sandık demokrasisini vurguladılar.

Ancak selefi İslamcılığa özgü ‘cahili toplum-tevhidi toplum, inananlar-inanmayanlar’ klişelerine sahip oldukları için toplumdaki çağa özgü ayrışmaları okumaktan uzaktılar.

Halbuki Mısır’da, selefîlerin veya Abdulmunim Ebu’l Futuh gibi İhvan kökenli siyasi liderlerin Mursi iktidarına ve Tunuslu selefîlerin Nahda iktidarına destek olmaması, bu çağda ‘inananlar ile inananlar’ arasındaki siyasi ilişkinin bile farklılaştığının ispatıydı.

Arap Baharı devrimcileri ve ulusal bilinç

Arap Baharı devrimcileri, gerek devrim sürecinde gerekse iktidarda, yerel, bölgesel ve uluslar arası sistemle uyumlu oldular. İktidarı halka karşı güçlü kılan mevcut yerel sisteme dokunmadılar, örneğin Camp David bölgesel düzenine karşı çıkmadılar ve böylece iktidarlarıyla ilgili olarak uluslar arası sisteme garanti verdiler.

Arap Baharı devrimcileri yabancı güçleri iç işlerinde karar verici olmaktan uzak tutacak bir ulusal bilince sahip değildi.

Arap Baharı devrimcileri ulusal bilinç açısından eski iktidarlardan farklı kılan tek şey, onların kendi iktidarlarına daha zayıf yabancı aktörleri ortak kılmasıydı.

İktidarına ABD ve Suudi Arabistan’ı ortak eden Hüsnü Mübarek’in 30 yıl, iktidarına Katar ve Türkiye’yi ortak eden Muhammed Mursi’nin ise sadece 1 yıl iktidarda kalabilmesinin sebebi buydu.

Arap Baharı’ndan bugüne kalan

2011’de 6 ülkeyi etkisine alan Arap Baharı serüveninde bugünkü tablo şöyle:

Mısır’da 2013’teki halk destekli askeri darbe ile Tunus’ta ise 2014’te serbest seçimlerle eski rejim seçkinleri yeniden iktidarda.

Libya, şimdilik Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından desteklenen Tobruk hükümeti, Katar ve Türkiye tarafından desteklenen Trablus hükümeti ve IŞİD tarafından desteklenen Derne’deki Ensaru’ş Şeria Emirliği şeklinde 3’e bölünmüş durumda.

Suriye’de iç savaş Bahreyn’de ise gösteriler devam ederken, Yemen’de ikinci devrim süreci yaşanıyor.

Yemen: Arap Baharı devriminden 21 Eylül devrimine

Yemen, Arap Baharı devrimciliğinin Tunus ve Mısır’dan sonra zafer kutladığı 3. ülkeydi.

Ancak eski rejimleri güncelleyerek yeniden iktidar yapan sonuçları bakımından aslında Arap Baharı devrimciliği açısından hem bir ilk, hem de bir modeldi.

Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez İşbirliği Örgütü, Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’i yetkilerini yardımcısı Abdurrabbih Mansur Hadi’ye bırakarak çekilmeye ikna etti ve Yemen halkı 23 Şubat 2011’de devrim kutlaması yaptı.

Yemen devrimi hiçbir şeyi değiştirmemek için yöneticiyi değiştirmeyi öngören bir modeldi ve bu model, 3 Temmuz 2013’teki halk destekli askeri darbeyi destekleyerek Mısır’daki eski rejim seçkinlerine iktidar yolu açan Suudi Arabistan tarafından üretilmişti.

Ancak 21 Eylül 2014, Yemen’in başkent Sana’daki Suudi Arabistan ve ABD büyükelçilikleri tarafından yönetilmeye devam edilmesini öngören bu devrim modelinin son kullanma tarihine işaret ediyor.

Husilerin çağrısıyla eylül başından itibaren düzenlenen kitlesel gösteriler 21 Eylül’de yönetim kontrolünü kaybetmesi sonucunu doğurdu ve Cumhurbaşkanı Abdurrabbih Mansur Hadi, Ensarullah liderliğindeki devrimcilerle ulusal uzlaşma anlaşması imzalamak zorunda kaldı.

Yönetici değiştirmeyen devrim

23 Şubat 2011’de Cumhurbaşkanı Salih devrilmiş; ama 21 Eylül 2014’te Cumhurbaşkanı Hadi devrilmemiş olsa da 23 Şubat 2011 Yemen tarihine statükonun korunmasının, 21 Eylül 2014 ise  devrimin tarihi olarak geçecek gibi gözüküyor.

Bunun sebebi, 2011’de Suudi Arabistan’ın, 2014’te ise Yemenli siyasi grupların belirleyici olması ve 21 Eylül’e öncülük eden Ensarullah Hareketi’nin iktidara değil sistemin değişmesine öncelik vermesi.

Ensarullah Hareketi Lideri Abdulmelik Husi, 21 Eylül sonrasında yaptığı açıklamasında hiçbir partinin tek başına Yemen’in sorunlarını çözemeyeceğini belirterek tüm kesimlerin yer alacağı ulusal birlik hükümeti kurulması çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı A. Mansur Hadi tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Halid Mahfuz Bahah 7 Kasım’da ulusal birlik hükümeti kabinesini açıkladı.

Kabinedeki 34 bakanın partilere göre dağılımı şöyle:

Ali Abdullah Salih liderliğindeki Halk Kongresi Partisi: 9 bakanlık. 6 partinin koalisyonu niteliğindeki Ortak Buluşma Koalisyonu: 9 bakanlık, Ensarullah 6 bakanlık, Bağımsızlık yanlısı Güney Yemen Hareketi: 6 bakanlık, cumhurbaşkanı kontenjanı: Savunma, Maliye, İçişleri ve Dışişleri gibi kilit bakanlıkların bulunduğu 4 bakanlık.

Ensarullah Hareketi Lideri Abdulmelik Husi, kabine listesi hazırlanmadan önce hükümette kendi paylarına düşen bakanlıkların Güneylilere verilmesini istemişti.       

BM Güvenlik Konseyi’nin Ali Abdullah Salih hakkında yaptırım kararı alınmasından sonra Cumhurbaşkanı Hadi’yi genel sekreterlikten ihraç eden Kongre Partisi, kabineyi boykot kararı aldı.

Ensarullah Hareketi de hakkında yolsuzluk suçlamaları bulunan kişilere yer verilmesine tepki göstererek kabinenin yenilenmesini istedi.

Bakanlık dağılımı, eski rejim seçkinlerinin yönetim kademelerindeki rolü ve başta Suudi Arabistan ve ABD olmak üzere uluslar arası etkenler, şu an Yemen’in hala gerçek bir devrimden çok uzakta olduğunu düşündürüyor.

Ancak hep dışlanan ve ötekileştirilen güneyliler ile Husilerin siyasi alanda ilk kez belirleyici olmaya başlaması ve iktidara değil sistemin değişmesine öncelik vermeleri, Yemen’de yapısal bir değişimin başlangıcı olabilir.

Yemen’deki 21 Eylül devrimcileri ile Arap Baharı devrimcilerini birbirinden ayıran en önemli fark da bu.

Arap Baharı devrimcileri yerel bölgesel ve uluslar arası sistemle uyumlu oldukları için iktidara kolay geldiler; ancak güven veremedikleri için de kolay gittiler.

Liderleri BM Güvenlik Konseyi tarafından yaptırım listesine alınan Ensarullah Hareketi’nin iktidar önceliği olmasa bile işi çok zor; ancak ulusal dinamiklere dayandığı için yerel destekten çok dış desteğe dayanan Arap Baharı devrimcilerine göre çok daha korunaklı ve sağlam bir zemine sahip.



Makaleler

Güncel