Suriye’de Alevi darbesi senaryosu

Suriye’yi haftalar içerisinde devrim beklentisinin söz konusu olduğu 2012 şartlarına döndürdükten sonra zafer umudunu Alevi darbesine bağlamak güçlü bir konum ifade etmiyor.

Mart sonundan bu yana askeri gelişmeler Suriye devletinin aleyhine şekilleniyor olsa da, Suriye karşıtı uluslararası cephe, hala sadece Şam yönetiminin iç dinamiklerine dayalı bir ‘zafer senaryosu’ üretebilecek durumda.

Londra’da yayımlanan Suudi el-Arab gazetesinin Batı ile Rusya’nın Alevileri Beşar Esed’a darbe yapmaya teşvik ettiğine dair haberi,[1] hem sahadaki askeri gelişmelerin hem de öngörülen zafer senaryosunun niteliğine ilişkin fikir veriyor.

2012 şartları ve savunma konumu

Suriye’deki vekalet savaşının stratejik hedefi olan ‘devrim’, ‘yıldırım harekatına’ dayalı bir taktik plana göre tasarlanmıştı.

Nitekim 18 Temmuz 2012’de Şam’daki ulusal güvenlik binasına düzenlenen bombalı saldırıyla savunma bakanı da dahil olmak üzere tüm üst düzey güvenlik yetkilileri ortadan kaldırılmış ve saldırıdan birkaç ay önce CIA koordinasyonu ile silahlandırılan gruplar aynı gün başta Halep ve Şam olmak üzere kent merkezlerini hedef almıştı.

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Bu süreci artık yıllarla değil, aylarla veya haftalarla ifade etmek gerekir"[2] diyerek Şam yönetimine ömür biçerken hazırlanan yıldırım harekat planına duyduğu güveni ifade ediyordu.

Ancak Suriye yönetiminin orduyu sınırlardan ve kırsallardan kent merkezlerine çekmesi, ‘yıldırım harekatın’ başarılı olmasını önledi. Bununla birlikte sınırlarda oluşan boşluk, militan ve lojistik akışının sürmesine ve çatışmaların yıllara yayılan bir ‘yıpratma savaşı’na dönüşmesine neden oldu.

2013 şartları ve saldırı konumu

Suriye ordusu, 2013 yılı ortalarına kadar kent merkezlerini ve kırsallardaki askeri üslerini korumaya öncelik verdi, dolayısıyla bu süre boyunca hep savunma konumunda kaldı. Ancak Hizbullah’ın 2013 yılının haziran ayında Kusayr bölgesinde, 2014’te de Kalamun ve Halep’te savaşa dahil olması, Suriye ordusuna saldırı avantajı da kazandırdı.

Suriye ordusunun savunma konumundan saldırı konumuna geçmesini kolaylaştıran bir diğer faktör de ABD’nin Doğu Guta’daki kimyasal saldırı gerekçesiyle önce askeri müdahaleye hazırlanıp sonra bundan vazgeçmesi oldu.

Çünkü dış müdahaleden umudunu kesen silahlı grupların 2013 yılının eylül ayından itibaren kendi içlerinde hakimiyet savaşına başlaması Suriye ordusu üzerindeki baskısının hafiflemesine ve ordunun saldırı üstünlüğü kazanmasına neden olmuştu.

2014 yılının ikinci yarısı, Suriye’ye siyasi ve diplomatik alanda da benzersiz bir fırsat sundu. IŞİD’in 2014 yılının haziran ayında Irak’taki kazanımlarıyla yarattığı bölgesel tehdit, Suriye’deki vekalet savaşına liderlik eden Dostlar Grubu’nun, eylül ayından itibaren ‘IŞİD karşıtı uluslararası koalisyona’ dönüşmesine neden oldu.

Amerikalı liderler, bu gelişmelerin ardından Suriye’de vekalet savaşı yoluyla sonuca ulaşmanın fantezi olduğunu[3] belirterek siyasi çözüme dümen kırabileceklerinin[4] mesajını verdi.

Uluslararası alandaki bu farklılaşma terörle mücadele konusunda Suriye devleti ile işbirliği zemini oluşturmadı; ama Suriye ordusunun saldırı pozisyonunu bir üst aşamaya taşımasına yarayacak sonuçlar yarattı.

2012’de savunma konumunu, 2013 ortalarında saldırı konumuna yükselten Suriye ordusu, 2014 ortalarından itibaren ise sonuç alıcı üstünlük kurmaya başladı.

2012 şartlarına dönüş

Suriye’de yaklaşık üç ay öncesine kadar Şam, Kuneytra ve Dera kırsalının bulunduğu güney cephesinde ve Halep kırsalındaki kuzey cephesinde Suriye ordusunun lehine gelişen askeri şartlar, mart sonundan itibaren bariz bir şekilde tersine döndü.

Suudi koalisyonunun Yemen saldırılarına başlamasından 3 gün sonra İdlib kenti, Suudi Arabistan ve Türkiye tarafından örgütlenen Nusra merkezli Fetih Ordusu tarafından ele geçirildi.

Kuzey cephesindeki bu yeni durumla eş zamanlı olarak IŞİD, Tedmur kentini ele geçirip Halep kırsalına yüklenmeye başlarken Dera kırsalındaki en büyük askeri üssünü kaybeden Suriye ordusu, güney cephesinde Suveyda’da bile savunma konumuna döndü.

Son iki buçuk ay içerisinde, Suriye ordusunun Hizbullah’la birlikte Kalamun’da sürdürdüğü operasyonların dışında saldırı konumunda olduğu neredeyse hiçbir cephe kalmazken savunma konumunu sürdürdüğü Deyr ez-Zor ve Haseke cephelerinde de mevzilerini koruyor olması başarı olarak gözükmeye başladı.

Zafer umudu Alevi darbesinde

Suriye’nin yeniden 2012 yılı şartlarına dönüştürülmesinde en temel etkenin Salman koalisyonu olduğundan kuşku yok.

Zira Yemen müdahalesinin de gösterdiği gibi Suudi Arabistan artık 2012 ve 2013 yıllarının aksine Katar gibi ‘rakip’, Türkiye gibi de ‘sorunlu’ müttefiklerini kurduğu oyuna dahil etmekte zorlanmıyor.

Peki Salman koalisyonunun Suriye’yi 2012 şartlarına döndürerek ulaşmak istediği stratejik hedef ne olabilir?

Bunun cevabını el-Arab gazetesinin ‘Batı ile Rusya’nın Alevileri Beşar Esed’a darbe yapmaya teşvik ettiğine’ dair haberinde aramak mümkün.

Habere dikkat çeken hususlar şunlar:

1- Alevi darbesi Batılıların fikri ve bunun arka planını da ABD’nin er ya da geç Şam’la müzakereye oturma iradesi oluşturuyor.

2- Suriye ordusu tüm cephelerde kaybederken, hem güney hem de kuzey cephelerinde ilerleyen muhalif gruplar Şam’ı hızlı bir şekilde düşürmeyi hedefliyor.

3- Suriye ordusu her şeye rağmen güçlü bir direniş gösteriyor ve sahadan kolayca çekilmeye yanaşmıyor. Şu andaki yenilgiler, diğer kentlerde de yenilginin kabul edileceği anlamına gelmiyor. Öte yandan siyasi bir çözüm bulunmadan savaşın sona ermesi de mümkün gözükmüyor.

4- Rusya da Beşşar Esed zayıfladıkça kendisinin Suriye’deki etkisinin azalmaya başladığını düşündüğü için Alevilerin yapacağı bir darbeye sıcak bakıyor. Ayrıca başta Ukrayna olmak üzere Batı ile olan sorunlarında uzlaşma sağlayabilmek ve Suriye’de barışın sağlanmasında ve geçiş sürecinde rol sahibi olabilmek istiyor bu yüzden de Batılılara Alevilerin yapacağı bir darbeyi destekleyeceği mesajını gönderiyor.

5- Rusya ve Batı artık aynı pozisyonda yer alıyor ve Alevi darbesinin bir an önce gerçekleştirilmesini istiyor; çünkü artık şöyle düşünüyorlar: “Geçmişte Esed’in gidişi muhaliflerin çıkarına olurdu; ancak şu an muhaliflerden çok Alevilerin çıkarına olacak.”

Zayıflık ifşası

Suudi gazetesinin bu senaryosunun gerçekçiliği son derece tartışmalı; ancak bu senaryo, gerçekçiliğinden çok Suriye’deki devrim projesinin zayıflığını ifşa ediyor olması bakımından önem taşıyor.

Zira Suriye’yi haftalar içerisinde devrim beklentisinin söz konusu olduğu 2012 şartlarına döndürdükten sonra zafer umudunu Alevi darbesine bağlamak güçlü bir konum ifade etmiyor.

Ancak, İran’ın Suriye’ye 15 bin savaşçı gönderdiğine dair haberler,[5] Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah’ın “nerde olmamız gerekiyorsa orada olacağız” şeklindeki açıklaması, Hizbullah’ın Kalamun’daki operasyonları ve Suudilerin Suriye’deki adamı Zehran Alluş’un Şam’ı düşürmeye yönelik büyük saldırı konusunda İngiliz istihbaratıyla koordinasyon için Londra’ya gidişi,[6] tüm tarafların Şam’a odaklandığını gösteriyor.

Aynı gazete, 2 hafta önce Suriye yönetiminin diğer bölgelerden çekilip sahil şeridinde bir Alevi devletine dönüşmeyi yani bölünmeyi kabullendiğini iddia etmişti.

El Arab’ın ‘bölünme’ ya da ‘Alevi darbesi’ senaryosunun gerçekleşebilmesi Suriye’nin 2012 şartlarına döndürülmesini gerektiriyordu.

Suriye ordusunun Kalamun haricindeki diğer tüm cephelerde (kimi yerlerde mevzi kaybederek kimi yerlerde mevzi koruyarak) sadece savunma konumunda bulunuyor olması 2012 şartlarını hatırlatıyor.

Ancak dikkatten kaçırılmaması gereken en önemli husus şu: 3 yıl önce Özgür Suriye Ordusu tabelası altında zahiren tek parça gözüken silahlı gruplar, şu an 2012 şartlarına geri dönemeyecek kadar çok parçalı ve iç savaş halinde.

Elbette Suudilerin bu senaryolarına karşı Suriye ve müttefiklerinin de bir senaryosu var; ancak bu senaryonun ayrıntılarını yazabilmek için Şam’a beklenen büyük saldırının ve Kalamun operasyonlarının sonucunu beklemek gerekiyor.      



[1] El Arab, 13 Haziran 2015. روسيا والغرب يشجعان العلويين على الإطاحة بالأسد  http://www.alarab.co.uk/?id=54634

[2] NTV 24 Ağustos 2012. Davutoğlu Esad'a ömür biçti http://www.ntv.com.tr/arsiv/id/25376791

[3] Diken, 9 Haziran 2014. Obama Suriye’de noktayı koydu: Muhalifleri silahlandırarak fark yaratmak bir fantezi. http://www.diken.com.tr/obama-suriyede-son-noktayi-koydu-muhalifleri-silahlandirarak-fark-yaratmak-bir-fantezi/

[4] Milliyet. 15 Mart 2015. ‘ABD Esad ile müzakere etmek zorunda kalacak’ http://www.milliyet.com.tr/-abd-esad-ile-muzakere-etmek/dunya/detay/2028734/default.htm

[5] Radikal. 4 Haziran 2015. 'İran Suriye'ye 15 bin savaşçı gönderdi' http://www.radikal.com.tr/dunya/iran_15_bin_savasciyi_suriyeye_gonderdi-1372486

[6] YDH. 12 Haziran 2015. Zehran Alluş Londra’da http://www.ydh.com.tr/HD13944_zehran-allus-londrada.html



Makaleler

Güncel