Viyana, 'Dostlar' için 'onurlu çıkış' fırsatı

Viyana, kontrolünü kaybettikleri vekalet savaşından mağlup ayrılan ABD ve müttefikleri için bir ‘onurlu çıkış’ fırsatı sunuyor.

30 Ekim ve 14 Kasım’da Viyana’da alınan uluslararası kararlar, Amerika ve müttefiklerinin Suriye konusunda artık edilgen pozisyonuna düştüğünün kanıtı oldu.

Halbuki Amerika ve müttefikleri 2012 yılından beri Suriye ile ilgili tüm uluslararası girişimlerde etken taraftı.

Uluslararası girişimler

Suriye ile ilgili ilk uluslararası çözüm girişimi Annan planıydı. Suriye sorununu bir ‘iç sorun’, çözümü ise ‘muhalifler ile hükümetin müzakereleri’ şeklinde tanımlayan Annan planı yürürlüğe girmeden bir gün önce Türkiye tarafından ‘kadük’[1] ilan edilmiş; ardından da Hula’da cihatçıların yaptığı katliam[2] Suriye ordusuna mal edilerek Annan planı çöpe atılmıştı.

Suriye ile ilgili ikinci uluslararası girişim olan 30 Haziran tarihli Cenevre-1 konferansının katılımcıları ve şartları ABD ve müttefikleri tarafından belirlendi. Suriye sorunu ilk kez bu konferansla bir iç sorun olmaktan çıkarılıp uluslararası sorun haline getirilmiş oldu.

Hala Suriye ile ilgili tüm uluslararası girişimlerde referans alınan Cenevre-1 bildirisi ile aslında Suriye’nin geleceğinde Suriyelilerin değil, uluslararası uzlaşmanın belirleyici olmasının önü açılmış ve böylece Annan planının sadece şekli değil, ruhu da ortadan kaldırılmış oldu.

ABD ve müttefikleri, Suriye ile ilgili üçüncü uluslararası girişim olan 22 Ocak 2014 tarihli Cenevre-2 konferansında bile belirleyici olmayı başarmıştı.

Halbuki Cenevre-2 öncesi tüm şartlar o dönemdeki adıyla ABD liderliğindeki Dostlar Grubu’nun aleyhineydi.

Çünkü 11 Kasım 2012’de Doha’da kuruluşuna öncülük ettikleri Ulusal Koalisyon, tüm muhalifleri kapsayan bir çatı örgüt olamamış, bu örgütün askeri kanadı olmak üzere 7-9 Aralık 2012’de Antalya’da kurulan Özgür Suriye Ordusu ise 2013 kasımında dağılıp sadece bir tabeladan ibaret kalmıştı.

2013 yılının eylül ayından itibaren IŞİD ve Nusra gibi radikal örgütlerin güçlenmesine neden olan silahlı gruplar arası iç savaş, Dostlar Grubu’nun vekalet savaşının kontrolünü kaybetmesine ve Suriye ordusunun da askeri sahada dengeyi kendi lehine çevirmesine neden olmuştu.

Bu şartlara rağmen, ABD ve müttefikleri örneğin Güney Kore’nin bile katıldığı Cenevre-2 konferansına İran’ın katılımını engellemiş; Ulusal Koalisyon’dan başka hiçbir muhalif gruba bu konferansa katılma hakkı vermemişti.

Halbuki Ulusal Koalisyon Cenevre’ye ABD’nin zorlamasıyla gittiği[3] ve örgütün ana gövdesini oluşturan Ulusal Konsey de Cenevre-2 konferansına katılmayı reddettiği için[4] Ulusal Koalisyon, aslında kendisini bile temsil edebilecek durumda değildi.

Cenevre-2’de kaçırılan altın fırsat

Şam ve müttefikleri, bu şartları göz önünde bulundurarak Cenevre-2 için şu 5 madde ile özetlenebilecek bir gündem sundu:

1- Terörist gruplara yapılan silah ve para yardımlarının kesilmesiyle savaşın ve kanın durdurulması.

2- BM sözleşmesi çerçevesinde terörle mücadele konusunda ciddi adımlar atılması.

3- Teröristler ile onurlu ve vatansever muhaliflerin birbirinden ayrılması.

4- Ulusal uzlaşmanın ve reformların uygulanması için müzakerelerin başlatılması ve yabancıların müdahalesi olmaksızın siyasi sürecin işletilmesi.

5- Terörü destekleyen ülkelerin Suriye’nin yeniden yapılandırılmasının maliyetini üstlenmesi.[5]

Ancak ABD liderliğindeki Dostlar Grubu, o dönemde 3 yıldır sahada kazanamadığı savaşı Cenevre masasında kazanmayı denedi ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in çekilmesindeki ısrarıyla siyasi çözüm yolunu kapattı.

Bununla da yetinmeyen Dostlar Grubu, Cenevre-2’nin 2. tur görüşmeleri devam ederken istihbarat servisi başkanlarını Washington’da toplayarak yeniden savaş seçeneğine döndü.[6]

Yanlış hesap Viyana’dan döner

30 Ekim Viyana bildirisi[7] ve 14 Kasım Viyana açıklaması,[8] ABD ve müttefiklerinin hala kelime oyunlarını sürdürmekle birlikte Şam ve müttefiklerinin Cenevre-2 için önerdiği gündeme teslim olduğunu gösteriyor.

Zira artık taraflarını Dostlar Grubu ile Rusya’nın oluşturduğu pazarlık masası değil, ABD müttefikleri ile Şam’ın müttefiklerinin soruna çözüm aradığı bir ‘Suriye’ye destek Grubu’ görüntüsü var.

Şimdiye kadar ABD ve müttefikleri ile Şam ve müttefikleri arasında yaşanan ‘Soğuk Savaş’ın Viyana’da ‘Suriye Destek Grubu’ adı altında zahiren de olsa ‘işbirliğine’ dönüşmesi, elbette sorunun özüne dair ortak bir çözüm iradesi oluştuğu anlamına gelmiyor.

Viyana’daki uluslararası ‘işbirliği’ tablosu, ABD ve müttefiklerinin Suriye’de yeni bir ‘ılımlı Arap devleti’ yaratma projesindeki başarısızlığının sonucu olsa da Şam’ın 2011 öncesinde olduğu gibi Direniş Ekseni’nin parçası olarak kalıp kalmaması konusunda verilen mücadelenin bitmeyeceği açık.

ABD ve müttefiklerinin 6 aylık geçiş sürecinde görevde kalmasını kabullenmekle birlikte Beşşar Esed’in Suriye’nin geleceğinde rol alamayacağı vurgusunu sürdürmesi hem yaşanan başarısızlığı hem de mücadelenin sürdürüleceğini teyit ediyor.

Şam’ın müttefiklerinin “Suriye’nin geleceğine Suriyeliler karar verir” tezinin bundan sonraki tüm süreçlerde referans alınacak olan Viyana bildirisine girmiş olması ABD ve müttefiklerinin diplomasi masasında elini zayıflatan bir gelişme oldu.

Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin Viyana kararlarına rağmen hala ‘muhaliflere desteği arttırarak’ savaş seçeneğine dönme tehdidi savurmaları, şu sebeplerden dolayı sadece bir blöf değeri taşıyor.

1- ABD, eğit-donat programındaki başarısızlıktan dolayı tıpkı Cenevre-2 sonrasında olduğu gibi savaş seçeneğine dönmeyi artık gerçekçi görmüyor.

2- 30 Ekim tarihli Viyana bildirisinin “Suriye’nin birliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve seküler karakteri asli önem taşır” şeklindeki ilk maddesi, Ankara, Riyad ve Doha’yı savaş araçlarından mahrum bırakıyor. Çünkü Suriye içinde Şam’la savaş iradesi taşıyan grupların güçlü olanları Viyana bildirisinde ‘terörist’ olarak tanımlanırken, bildirinin ilk maddesindeki ‘Suriye devletinin seküler karakteri’ne bağlılık ‘teröristlik’ veya ‘muhaliflik’ tanımında bir kriter olarak ortaya konuyor.  

3- Cenevre-2 sonrasının aksine artık Şam’ın müttefikleri Rusya, İran, Irak ve Hizbullah’tan oluşan 4+1 ittifakının Suriye’de askeri varlığı bulunuyor ve bunların aksine ABD liderliğindeki koalisyonun Suriye’deki askeri varlığı uluslararası yasalarla çelişiyor.

4- Viyana bildirisi, Suriye’de ateşkes ve siyasi çözüm süreçlerinin BM Güvenlik Konseyi kararıyla desteklenmesini öngörüyor.

Cenevre-2’deki altın fırsatı değerlendirmeyip savaş seçeneğine geri dönen ‘Dostlar Grubu’, şimdi çok daha olumsuz şartlarla Viyana’ya gelmek zorunda kaldı.

Ankara, Riyad ve Doha’nın ‘Esed gitmelidir’ ısrarı ABD’den de söylem düzeyinde destek görüyor olsa da ‘Dostlar Grubu’ olarak Cenevre-2 sonrasında olduğu gibi savaş seçeneğine geri dönebilmeleri pek mümkün gözükmüyor.

Şam’ın müttefiklerinin sahadaki askeri varlığı, Suriye’de yönettikleri vekalet savaşının kontrolünü kaybettiği için ‘terörle mücadele koalisyonuna’ dönüşen Dostlar Grubu’na uzlaşmadan başka rasyonel bir seçenek sunmuyor.

Mevcut şartlar, savaş seçeneğine geri dönme tercihinde bulunacak olan ABD’nin bölge müttefiklerine diplomasi masasında şu an Viyana’da sahip oldukları konumdan daha iyi bir konum vaat etmiyor.

Viyana, kontrolünü kaybettikleri vekalet savaşından mağlup ayrılan ABD ve müttefikleri için bir ‘onurlu çıkış’ fırsatı sunuyor. Çünkü en azından henüz Şam’ın müttefiklerinin Cenevre-2 için sunduğu 5 maddelik önerinin “Terörü destekleyen ülkelerin Suriye’nin yeniden yapılandırılmasının maliyetini üstlenmesi” maddesi zorlayıcı ve bağlayıcı bir nitelik taşımıyor.

ABD ve müttefikleri Suriye’de bir ‘ılımlı Arap devleti’ yaratma hedefine ulaşamamış olsa da tüm kutsal ve insani değerleri istismar ederek İsrail karşısındaki tek Arap bariyeri olan Suriye’yi tahrip etmiş olmakla övünüp, Dostlar Grubu nostaljisi ile avunabilir.

 

 



[1] CNN Türk. 9 Nisan 2012. Annan planı kadük oldu. http://www.cnnturk.com/2012/dunya/04/09/annan.plani.kaduk.oldu/656611.0/

[2] YDH. 27 Mayıs 2012. Annan planı sonrası en vahşi cinayet http://www.ydh.com.tr/HD10231_annan-plani-sonrasi-en-vahsi-cinayet.html ; YDH. 6 Haziran 2012. Hula katliamının görgü tanığı Rus gazeteciye konuştu http://www.ydh.com.tr/HD10271_hula-katliaminin-gorgu-tanigi-rus-gazeteciye-konustu.html

[3] YDH. 18 Ocak 2014. Ulusal Koalisyon Cenevre’ye götürülüyor http://ydh.com.tr/HD12577_ulusal-koalisyon-cenevreye-goturuluyor.html

[4] YDH. Suriye Ulusal Konseyi’nden Cenevre açıklaması 13 Ekim 2013. http://www.ydh.com.tr/HD12338_suriye-ulusal-konseyinden-cenevre-aciklamasi.html

[5] YDH. 19 Ocak 2014. Cenevre-2: ‘Onurlu ve vatansever muhalif’ yaratma konferansı http://www.ydh.com.tr/YD397_cenevre-2--onurlu-ve-vatansever-muhalif-yaratma-konferansi.html

[6] YDH. 6 Nisan 2014. Cenevre-3’e karşı ÖSO-3 http://www.ydh.com.tr/YD408_cenevre-3e-karsi-oso-3.html

[7] YDH. 30 Ekim 2015. Viyana bildirisinin metni http://www.ydh.com.tr/HD14254_viyana-bildirisinin-metni.html

[8] YDH. 15 Kasım 2015. İkinci Viyana bildirisi http://www.ydh.com.tr/HD14283_ikinci-viyana-bildirisi.html