Suudilerin Hizbullah’a armağanı

Lübnan'da artık, herhangi bir tarafsız aday üzerinde uzlaşma tartışmaları yapılmıyor, Hizbullah’ın hangi müttefikinin cumhurbaşkanlığına seçileceği konuşuluyor.

Lübnan Güçleri Lideri Semir Caca’nın 18 Ocak’ta rakibi olan Ulusal Özgürlük Hareketi Lideri Mişel Aun’un cumhurbaşkanlığını desteklediğini açıklaması, Lübnan’da ve bölgede şok etkisi yarattı.

Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2005’e kadar bu ülkede doğrudan bir belirleyiciliğe sahip olan Suriye’nin etkisi söz konusuydu.

2004’te ABD ve Fransa’nın girişimiyle çıkarılan 1559 sayılı BM kararı, Suriye’nin Lübnan üzerindeki doğrudan belirleyiciliğine son verdi.

Eski Başbakan Refik Hariri’nin öldürülmesinden sonra 14 Mart ve 8 Mart adlarını taşıyan iki siyasi kampa bölünen Lübnan’da, 2005’ten sonra Suriye’nin doğrudan belirleyemediği bir cumhurbaşkanlığı seçimi söz konusu oldu.

Lübnan’ın Suriye yanlısı son cumhurbaşkanı olan Emil Lahud’un görev süresinin bitmesinden sonra 14 Martçılar Emin Cumeyyil’i, 8 Martçılar ise Mişel Aun’u aday göstermişti.

Suriye karşıtlarının oluşturduğu 14 Martçılar ile Suriye yanlılarının oluşturduğu 8 Martçılar arasındaki kamplaşma ve Suriye’nin belirleyiciliğinin ortadan kalkması, yeni cumhurbaşkanının seçiminde uzlaşmadan başka bir seçenek bırakmamıştı.

2008’de ‘tarafsız’ bir dış aktör olan Katar’ın girişimiyle bir araya gelen taraflar, kendi adaylarından vazgeçerek tarafsız bir isim olan Ordu Komutanı Mişel Süleyman’ın cumhurbaşkanlığında uzlaştı ve sorun çözülmüş oldu.

Derin krizden, kolay çıkış sürprizi

Lübnan, Mişel Süleyman’ın görev süresinin 25 Mayıs 2014’te bitmesinden bu yana öncekinden çok daha ağır bir cumhurbaşkanlığı krizi yaşıyor.

Çünkü Lübnan’da cumhurbaşkanı meclis tarafından seçiliyor, Suriye krizinin yarattığı güvenlik sorunları sebebiyle 2009’dan beri meclis seçimleri yapılamıyor; ayrıca ülkede 2005’ten beri yaşanan siyasi kamplaşmaya Suriye krizi sebebiyle uluslararası alanda yaşanan kamplaşma da eklendiği için neredeyse hiçbir uzlaşma zemini bulunmuyor.

İşte Semir Caca’nın Mişel Aun’un cumhurbaşkanlığını desteklediğini açıklamasının yarattığı şok bu konjonktürden kaynaklanıyor.

Zira hem iç aktörler hem de Lübnan’ı etkileyen dış aktörler arasında yaşanan keskin kamplaşma sebebiyle tarafsız bir cumhurbaşkanı konusunda bile uzlaşma umudu kalmamışken Semir Caca, Hizbullah’ın adayı Mişel Aun’un cumhurbaşkanlığının önünü açmış oldu.

Suudilerin yanlış hesabı

Peki 14 Martçıların cumhurbaşkanı adayı olan Semir Caca, neden rakibi Mişel Aun’a destek verdi? Bu destek Lübnan iç siyasetini ve siyasi kampların iç ilişkilerini nasıl etkileyebilir?

Lübnan iç siyasetinde önemli etkiler, bölgesel dengelerde sürpriz değişiklikler ve yerel siyasi ittifakların iç yapısında ise riskli sonuçlar yaratabilecek bu gelişmenin hikayesi özetle şöyle:

Başından beri cumhurbaşkanlığına Semir Caca’yı aday gösteren 14 Martçı Sünni el-Mustakbel partisi, 5 Aralık’ta Sa’d Hariri’nin başbakanlığı karşılığında 8 Martçı Hıristiyan liderlerden Süleyman Franciye’nin cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklediğini açıkladı.

Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi Ali Avad Asiri de aynı gün “Lübnan halkı isterse” Franciye’nin cumhurbaşkanlığını destekleyeceklerini söyledi.

Pirince giderken evdeki bulgurdan olmak

Hizbullah’ın müttefiki ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in dostu olan Marada Partisi Lideri Süleyman Franciye’nin Suudiler ve Lübnan’daki müttefikleri tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi şaşırtıcıydı; ancak anlaşılmaz değildi.

Çünkü Lübnan’da cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı, bakanlar kurulunun yetkileri ise çok genişti ve Franciye’nin cumhurbaşkanlığına karşı Sa’d Hariri’nin başbakanlığı isteniyordu. Öte yandan Süleyman Franciye, Hizbullah’a Mişel Aun’dan çok daha yakın olmasına rağmen Hıristiyanlar içerisinde Mişel Aun’la kıyaslanmayacak ölçüde zayıf bir konuma sahipti.

Dolayısıyla Suudiler hem Hıristiyanlar arasında zayıf bir lideri cumhurbaşkanı yaparak Mişel Aun gibi rakipsiz bir lideri devre dışı bırakmayı hem de kendi müttefikleri olan Sa’d Hariri’yi başbakan yapmayı hedeflemişti.

Öte yandan Hizbullah’ın Süleyman Franciye’yi destekleyip Mişel Aun’dan vazgeçmesi, Hizbullah’la Mişel Aun arasındaki 10 yıllık güçlü ittifakın bozulmasına dolayısıyla 8 Martçıların bölünmesine neden olabilirdi.

Ancak beklenenin aksine Hizbullah, kendisi adaylıktan çekilmedikçe Mişel Aun’u desteklemeyi sürdüreceğini belirterek vefayı, siyasi fırsatçılığa tercih etti.

Semir Caca’nın intikamı

Herkes Süleyman Franciye’nin adaylığı konusunda Mişel Aun’un ne yapacağını beklerken Semir Caca, 18 Ocak’ta herkesi şoke eden açıklamasını yaptı.

Caca’nın Aun’a desteğini açıklayarak Suudilerin tüm hesaplarını bozmasının Lübnan’ın yerel şartlarıyla ilgili üç temel sebebinin olduğu söylenebilir:

1- Sa’d Hariri liderliğindeki el-Mustakbel Partisi ile Suudilerin kendisine hiç danışmadan Süleyman Franciye’yi aday göstermesi, Caca’nın kendisini ‘satılmış’ hissetmesine neden oldu.

2- Her ikisi de Mişel Aun’la rekabet edemeyecek kadar zayıf olmasına rağmen Hıristiyanlar üzerindeki nüfuzları bakımından birbirlerine denk bir güce sahip ve her ikisinin de taraftar kitlesi, aynı bölgelerde (kuzeyde) bulunuyor.

3- Semir Caca, en güçlü Hıristiyan liderin cumhurbaşkanlığının önünü açmakla, bir sonraki dönemde kendi cumhurbaşkanlığı için yatırım yapmış oluyor.

YDH’ya konuşan Lübnanlı akademisyen ve yazar Dr. Muhammed Nureddin, Caca’nın Mişel Aun’a destek açıklamasının dış sebeplerinin de olduğuna dikkat çekerek bu sebepleri şöyle özetledi:

1- Viyana süreçleriyle birlikte Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in devrilmesinin ihtimal dışı kalması.

2- Suudilerin bölgedeki tüm alanlarda Direniş Ekseni karşısında başarısız olması.

3- Nükleer anlaşmanın uygulanmaya başlamasıyla birlikte İran’ın uluslararası yalıtılmışlıktan çıkarak daha etkili bir aktör olacağının fark edilmesi.

Suudiler sayesinde Hizbullah müttefiklerine mecbur olmak

Suudilerin 5 Aralık’ta Süleyman Franciye’yi cumhurbaşkanlığına önererek 8 Martçılar lehine açtığı ham yol, Semir Caca’nın Mişel Aun’a destek açıklamasıyla adeta asfaltla döşenmiş oldu.

Zira artık, herhangi bir tarafsız aday üzerinde uzlaşma tartışmaları yapılmıyor, Hizbullah’ın hangi müttefikinin cumhurbaşkanlığına seçileceği konuşuluyor.  

Mevcut şartların Lübnan iç siyaseti açısından önemi, ister Aun isterse Franciye seçilmiş olsun bu seçimin 2008’dekinin aksine başka bir başkentte değil Beyrut’ta yapılacak olmasından kaynaklanıyor.

Fırsatlar ve tehditler

En azından şeklen ilk kez bir Lübnan cumhurbaşkanı bir başka ülkenin müdahalesi ya da uzlaştırması ile değil, Lübnanlı siyasi grupların kendi kararıyla seçilmiş olacak.

Ancak 8 Martçılar için bir fırsat olarak gözüken bir genel tablo bulunsa da aday tercihinde 8 Martçıların iç bütünlüğüne dair riskleri barındıran ayrıntılar da söz konusu.

Elbette iç bütünlük riski sadece 8 Martçılar için değil 14 Martçılar için de söz konusu. Çünkü Semir Caca’nın Aun’a destek açıklaması, Riyad tarafından Suudi Kraliyet Divanına danışılmadan alınmış büyük bir hata[1] olarak nitelendi.  

Ancak Lübnan’da herkes Caca’nın bu adımını Suudilerin bu tepkisini göze alarak attığını, dolayısıyla 14 Mart ittifakının iç bütünlüğünü pek de önemsemediğini düşünüyor.

Caca’nın Aun’a destek açıklaması, 14 Mart ittifakının geleceğini etkilediği gibi İlerici Sosyalist Parti Lideri Velid Canbolat’ın belirleyiciliğini de güçlendirdi. Çünkü Caca ve Ketaib Partisi, Aun’u destekleyince 14 Mart ittifakı içerisinde ağırlık dengesi Dürzilerin tavrına göre değişecek bir Hıristiyan ve Sünni çelişkisi doğmuş oldu.

Hizbullah’ı bekleyen zorlu karar

Aynı riskli durum 8 Mart için de geçerli. Çünkü 8 Mart bloğunda yer alan Süleyman Franciye, Caca’nın Aun’a destek açıklamasına rağmen adaylıktan çekilmeyeceğini açıkladı. Emel Hareketi de zayıf bir Hıristiyan lider olan Süleyman Franciye’nin adaylığını desteklemekle birlikte güçlü bir Hıristiyan lider olan Mişel Aun’a karşı çıkıyor.

Bu durum, 8 Mart ittifakı içerisinde de Hizbullah’ı belirleyici hale getiriyor. Ancak bu belirleyicilik iki müttefiki arasında tercih yapmaya zorlanan Hizbullah açısından fırsatlarla birlikte tehditleri de beraberinde getiriyor.

Hizbullah, tercihini Franciye’den yana yaparsa 8 Mart içindeki diğer Şii ortağı Emel’in ve 14 Mart içindeki Sünnilerin yanında yer almış ve kendisine daha yakın; ama zayıf bir müttefikini cumhurbaşkanı seçtirmiş olacak.

Tercihini Mişel Aun’dan yana yaptığında ise Hıristiyanların çoğunluğunun yanında duracak, 10 yıl boyunca kendisine önemli destek veren Mişel Aun’a vefa göstermiş olacak ve güçlü bir müttefikinin cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayacak.

Lübnan’ın ulusal bütünlüğü herkesin kazancı

Aun’dan yana tercih yapması durumunda ortağı olan Emel’le, Franciye’den yana tercih yapması durumunda ise hem ortağı olan Aun’la hem de Hıristiyanların çoğunluğuyla ters düşecek olan Hizbullah zorlu bir karar vermek durumunda.     

El Ahbar gazetesi, Caca’nın Aun’a açıkladığı desteğin bilançosunu şöyle çıkardı: Sa’d Hariri en büyük kaybeden, Semir Caca zaten kaybetmiş olan; Süleyman Franciye ise kazanamayan.

Hizbullah’ın tercihini Aun’dan yana yapması, Canbolat’ın da buna destek vermesi durumunda Sa’d Hariri ile birlikte Nebih Berri’nin de kaybeden tarafa ekleneceği söylenebilir.

Ancak iç savaştan bu yana ilk kez bu kadar birlik olabilen Hıristiyanların büyük çoğunluğu tarafından desteklenen güçlü bir cumhurbaşkanı aslında tüm Lübnan’ın kazancı olur.

 



[1] Es-Sefir. 21 Ocak 2016. الديوان الملكي السعودي لجعجع: ارتكبت خطيئة http://assafir.com/Article/468116