Fırat Kalkanı kimin kalkanı?

Türkiye’nin PYD’ya karşı kullandığı Fırat Kalkanı, bu sonuçları bakımından kendisine belirlenen sınırları aşmadıkça Suriye ve müttefikleri için de kalkan işlevi görüyor.

Ekim 2014’te IŞİD tehdidini Suriye’de fırsata dönüştürmeye Amerika’yı ikna edemeyen Türkiye, Ağustos 2016’daki ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu ile Rusya’ya eşsiz bir fırsat sundu.

IŞİD’in Haziran 2014’te Selahaddin ve Neyneva kentlerini işgal ederek yarattığı tehdit, Irak’ta birçok aktör tarafından fırsata dönüştürülmüştü.

Örneğin, Erbil için hedef, anayasanın 140. Maddesinin uygulanması, ‘tartışmalı bölgelerin’ Kürdistan Bölgesi’ne ilhakı ve ardından da bağımsızlık referandumuydu. Nitekim Erbil, Irak ordusunun çekildiği yerlere Peşmerge güçlerini sevk ederek anayasanın 140. Maddesinin kendiliğinden uygulanmış olduğunu belirtti ve bağımsızlık konusunu gündeme getirdi.[1]

Türkiye’nin müttefiki olan Sünniler,  açısından 2011’den beri hedef el-Enbar, Selahaddin ve  Neyneva’da tıpkı Kürdistan Bölgesi gibi yarı bağımsız bir Sünni federal bölge kurmaktı.[2] Sünniler, işte bu sebeple Neyneva ve Selahaddin illerinin Haziran 2014’te devlet kontrolünden çıkarılmış olmasını “ezilenlerin devrimi”[3] veya “Sünni devrimi”[4] diye selamlamıştı.

Türkiye, Suudi Arabistan ve Amerika, Erbil ve Sünniler açısından 30 Nisan seçimleri sonrası için hedef  seçimlerin galibi olan Nuri el-Maliki’yi üçüncü kez başbakan yapmamaktı. Haziran 2014’ten sonra IŞİD bir sonuç, Maliki ise sebep olarak gösterildi Maliki’nin üçüncü kez başbakan olması engellendi.

IŞİD tehdidini fırsata dönüştürmek için üç talep

Türkiye, Ekim 2014’te Kobani’ye doğru ilerleyen IŞİD’in yarattığı tehdidin tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de fırsata dönüştürülebilmesi için Amerika’dan şu üç şeyi istiyordu:

“1 - Uçuşa yasak bölge ilan edilmeli 2 - O bölgeye paralel, güvenli bölge ilan edilmesi lazım 3 - Ve eğit, donat anlayışıyla Suriye'de ve Irak'taki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım.”[5]

Ancak ABD, Türkiye’ye sınırlarında Kürtlerden arındırılmış bir bölge ve Şam’la savaşmaya devam edecek bir muhalif ordu armağan edecek bu talepleri rasyonel bulmadı. Çünkü IŞİD, Suriye’de 2011’den beri destekledikleri vekalet savaşının kontrolden çıkmış olmasının yarattığı bir tehditti ve Kürtler de Suriye ordusundan sonra karada IŞİD’e karşı en etkili güç olarak gözüküyordu.

Dolayısıyla 2014 Haziranına kadar tıpkı Türkiye gibi IŞİD’in Suriye’de toprak hakimiyeti kazanmasından rahatsızlık duymayan Amerika, artık IŞİD’i öncelikli tehdit, PYD’yi ise Irak’ta Irak ordusu ve Peşmerge güçlerinin oynadığı rolü Suriye’de oynayabilecek bir müttefik olarak değerlendirdi.

Türkiye, 25 Temmuz 2015’e kadar IŞİD’le mücadelede İncirlik üssünün kullanılmasına izin vermeyerek ve Suudi Arabistan’la birlikte destekledikleri Nusra ve müttefiklerinden oluşan Fetih Ordusu’nun Mart 2015’te İdlib’i ele geçirmesini sağlayarak Amerika’ya iki mesaj vermeye çalıştı.

Ankara’dan ABD’ye etkisiz tehditler

1- IŞİD, 2013’ten beri Suriye’nin birçok yerinde toprak hakimiyetine sahip ve şimdiye kadar siz de bundan rahatsız değildiniz. IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki varlığı, PYD kantonlarının birleşmesini engellediği için Türkiye’nin çıkarınadır. Eğer IŞİD ortadan kaldırılacaksa bu, PYD kantonlarının birleşmesini engelleyecek bir formülle yapılmalıdır. Bu da Türkiye-Suriye sınır hattında güvenli bölge oluşturulmasıyla mümkündür. Eğer güvenli bölge kurmazsanız ben de İncirlik’in kullanılmasına izin vermeyerek sizin IŞİD’le mücadelenizi engellerim.

2- Siz IŞİD’in yarattığı tehdidi ve muhalif grupların çok parçalı ve zayıf olmasını gerekçe göstererek Suriye yönetimini devirme hedefimizden vazgeçtiniz. Ancak Fetih Ordusu’nun İdlib’deki kazanımı Suriye’de devrim hedefinin hala gerçekçi olduğunu ispat ediyor. Yapılması gereken şey, Nusra’nın terör örgütü niteliğinin göz ardı edilmesi ve desteklenmesidir.

Ankara’nın bu mesajları, Amerika’nın tutumunda değişiklik yaratmak bir yana Amerika ile Kürtler arasındaki yakınlaşmayı daha da arttırdı. Öte yandan Eylül 2015’ten itibaren Rusya’nın da terörle mücadele gerekçesiyle doğrudan sahaya inmesi Türkiye’nin üç talebini de imkansız hale getiriyordu.

Çünkü 2014’e kadar “Suriye devriminin parçası”[6] olarak değerlendirilen IŞİD ve Nusra, artık hem ABD’nin hem de Rusya’nın terörle mücadele hedefiydi. Dolayısıyla Türkiye artık IŞİD’i, PYD kantonlarının birleşmesini engelleyen; Nusra’yı ise Suriye yönetimine karşı savaşan bir araç olarak değerlendirebilecek durumda değildi.

NATO ile Rusya’yı karşı karşıya getireyim derken Suriye’den olmak

Bir yıllık başarısız bir direnişin ardından 25 Temmuz 2015’te İncirlik üssünün kullanımına izin vererek Amerika’nın PYD ile yakınlaşmasını dengelemeye çalışan Türkiye, Rusya’nın 30 Eylül’den sonra Lazkiye kırsalında Fetih Ordusu’nu hedef alan operasyonlarını “Türkmen katliamı”[7] söylemiyle engellemeye çalıştı.

Türkiye’nin NATO ile Rusya’yı karşı karşıya getirme ve Nusra ile müttefiklerini koruma hesabıyla 24 Kasım’da Rus uçağını düşürmesi, tarihi bir hata oldu.

Çünkü İncirlik üssünü açarak ABD-PYD ortaklığını bozamamış olsa da uluslararası koalisyon bünyesinde sahaya müdahil olma imkanı kazanan Türkiye, Rus uçağını düşürerek Suriye ile bağlantısını kendi eliyle kesmiş oldu.

15 Temmuz darbesi Rusya ile normalleşme için fırsat

Rus uçağının düşürülmesi, Türkiye’nin Suriye ile bağını koparması yönüyle sadece askeri bakımdan değil; siyasi bakımdan da Ankara’nın felaketi oldu. Çünkü IŞİD’le mücadelede PYD’yi ortak olarak gören Amerika’nın yanında artık PYD kantonlarının federasyona dönüşmesini destekleyen bir Rusya da vardı.

15 Temmuz darbe girişimi, Ankara’nın Moskova ile ilişkilerini normalleştirmesi için altın bir fırsat oldu.

Moskova, “Rus uçağının aslında Türkiye tarafından değil, TSK içindeki FETÖ’cü unsurlar tarafından düşürüldüğü” yönündeki izahı sorgulama gereği duymaksızın Ankara’nın özrünü hemen kabul etti ve ilişkilerini normalleştirdi.

Moskova-Ankara ilişkilerindeki normalleşme, Suriye sahasına biri siyasi, diğeri de askeri olmak üzere iki şekilde yansıdı.

Ankara, 15 Temmuz darbesinden hemen sonra “Türkiye’de oynanan oyunu bozduğu gibi Suriye, Irak ve Libya’da da oyunları da bozacak”[8]tı.

Artık “Rusya, İran, Irak ve Türkiye'nin Suriye için birleşmesi lazım”dı. “Suriye ile ilişkisi olmayan ülkelerle artık konuşmamamız lazım"[9]dı.

Gerçi darbeyi desteklemekle ve Suriye, Irak ve Libya’da oyun oynamakla suçlanan Batı ile Suriye’yi konuşmama tehdidi sadece 3 hafta sürdü.

Zira, Çin’deki G-20 zirvesinde Amerika’ya darbe karşısında verdiği destekten dolayı teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ile Rakka’ya asker gönderme konusunu konuştu.

Bununla da kalmadı, “600 bin insanın öldürüldüğü bir yerde hala katil Esed’in görevinde kalmasını savunmak bana öyle geliyor ki insanlık adına bizler için utanç vericidir"[10]diyerek ima yoluyla Rusya ve İran’ın Suriye tutumunu eleştirdi.

Fırat Kalkanı kimin kalkanı

Ankara-Moskova ilişkisindeki normalleşmenin Suriye sahasına ikinci yansıması askeri alanda oldu. Normalleşme öncesinde Rus S-300 füze tehdidinden dolayı Suriye’ye uçak kaldıramayan Türkiye, 24 Ağustos’ta ‘Fırat Kalkanı’ adlı operasyonla Suriye’ye kara harekatı başlattı.

Fırat Kalkanı’nın Rusya’nın onayı ile gerçekleşebildiğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamakla birlikte cevabı aranan soru şuydu:

“Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile öncelikli hedefi PYD kantonları olmasına rağmen, kantonlara Moskova’da büro açma izni veren[11] hatta federasyonu destekleyen[12] Rusya, Türkiye’ye bu onayı neden verdi?”

Bu sorunun cevabı yazının girişindeki şu cümlede gizli:

“Ekim 2014’te IŞİD tehdidini Suriye’de fırsata dönüştürmeye Amerika’yı ikna edemeyen Türkiye, Ağustos 2016’daki ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu ile Rusya’ya eşsiz bir fırsat sundu.”

Rusya, Fırat Kalkanı’na sınırlı ölçekte izin vererek şu kazanımları elde etti:

1- Türkiye’nin asli hedefi PYD kantonları olan Fırat Kalkanı operasyonu, IŞİD’in dünyaya açılan kapı olarak kullandığı yerlerdeki varlığına son verdi.

2- Türkiye, Fırat Kalkanı izni karşılığında, Fetih Ordusu’na verdiği desteği kesti; bu da Suriye ordusunun Halep’teki işini kolaylaştırdı.

3- Şimdiye kadar Suriye’de attığı adımlar konusunda sadece Amerika ile koordinasyon kuran Türkiye, Fırat Kalkanı izninden sonra Rusya’ya daha bağımlı hale geldi. Nitekim Türkiye, Amerikan askerlerinin de fiilen yer aldığı bir operasyonla IŞİD’den kurtarılan Menbic’e gireceğini[13] açıkça söyleyecek kadar Amerika ile ters düştü.

Fırat Kalkanına kırmızıçizgi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat Kalkanı’nı el-Bab’a, oradan Menbic’e hatta Rakka’ya uzatabileceği mesajının ardından el-Bab yakınlarındaki Türk askerlerinin “Suriye rejim güçlerince gerçekleştirildiği değerlendirilen”[14] bir hava saldırısına uğraması, Fırat Kalkanı’nda kumandanın kimin elinde olduğunu gösteriyor.

Saldırının ardından beklenenin aksine öfkeli mesajlar vermek yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le temas kurması ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Tahran’a gitmesi, Ankara’nın da Fırat Kalkanı kumandasının Rusya ve İran’ın elinde olduğunu teyit ettiğini gösterdi.

24 Kasım’daki hava saldırısıyla Fırat Kalkanı’na bir kırmızıçizgi çekildiği ve Ankara’nın Moskova ve Tahran’la bu kırmızıçizgi konusunda koordinasyon tazelediği anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le temasında ve Çavuşoğlu ile Fidan’ın Tahran görüşmelerinde ne tür kararlar alındığını ve bu temasların ardından kırmızıçizginin el-Bab’ın ötesine çekilip çekilmeyeceğini bilemiyoruz; ancak Fırat Kalkanı’nın kendisine tayin edilen kırmızıçizgileri aşamayacağı son derece açık.

Türkiye’nin asli hedefi PYD kantonları olan Fırat Kalkanı operasyonunun ömrünü sonuçlarına bakarak kestirmek mümkün.

Fırat Kalkanı’nın kırmızıçizgileri Rusya ve İran tarafından belirleniyor. Fırat Kalkanı, Türkiye’yi müttefiki olan ABD’den çok rakibi olan Rusya ve İran’a bağımlı kılıyor. Türkiye’yi Halep’teki iddialarından vazgeçmeye zorluyor.

IŞİD’i dünyaya açılan tek kapısı olan Türkiye sınırından uzaklaştırırken, IŞİD’den alınan yerlere Suriye ordusunun en rahat etkisiz hale getirebildiği muhalif unsurları bırakıyor.

Türkiye’nin PYD’ya karşı kullandığı Fırat Kalkanı, bu sonuçları bakımından kendisine belirlenen sınırları aşmadıkça Suriye ve müttefikleri için de kalkan işlevi görüyor.



[1] Amerika’nın Sesi, 5 Temmuz 2014. Barzani: ‘Bağımsızlık Doğal Bir Hak’ http://www.amerikaninsesi.com/a/barzani-bagimsizlik-dogal-bir-hak/1951331.html

[2] El Cezire Türk. 22 Aralık 2014. Iraklı Sünnilerin federalizm tartışması http://www.aljazeera.com.tr/gorus/irakli-sunnilerin-federalizm-tartismasi

[3] Cumhuriyet. 12 Haziran 2014. Türkiye'nin koruduğu Haşimi, teröristlere sahip çıktı http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/81943/Turkiye_nin_korudugu_Hasimi__teroristlere_sahip_cikti.html

[4] T24. 14 Haziran 2014. Yusuf Kardavi: Irak’ta yaşananlar Sünni devrimi. http://t24.com.tr/haber/yusuf-kardavi-irakta-yasananlar-sunni-devrimi,261235

[5] Habertürk. 7 Ekim 2014. Erdoğan: Kobani düştü düşecek! http://www.haberturk.com/gundem/haber/997321-erdogan-kobani-dustu-dusecek

[6] YDH. 13 Aralık 2012. George Sabra: Cebhetu'n Nusra devrimin bir parçasıdır http://www.ydh.com.tr/HD11157_george-sabra--cebhetu-n-nusra-devrimin-bir-parcasidir.html

[7] BBC Türkçe. 25 Kasım 2015. Erdoğan: DAİŞ'i vuruyoruz diye Türkmenleri vuruyorlar http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/11/151124_suriye_sinir_ucak_canli

[8] İHA, 30 Temmuz 2016. Erdoğan: 'Türkiye'de oynanan oyunu bozduk, şimdi sıra orada' http://www.iha.com.tr/haber-erdogan-turkiyede-oynanan-oyunu-bozduk-simdi-sira-orada-576835/

[9] Yeni Şafak. 7 Ağustos 2016 'Suriye'yle ilişkisi olmayan ülkelerle artık konuşmamamız lazım' http://www.yenisafak.com/gundem/suriyeyle-iliskisi-olmayan-ulkelerle-artik-konusmamamiz-lazim-2506849

[10] Akşam 5 Eylül 2016. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batılı ülkelerin tavrı utanç vericidir http://www.aksam.com.tr/siyaset/cumhurbaskani-erdogan-batili-ulkelerin-tavru-utanc-vericidir/haber-547234

[11] El Cezire Türk. 10 Şubat 2016. PYD Moskova'da temsilcilik açtı http://www.aljazeera.com.tr/haber/pyd-moskovada-temsilcilik-acti

[12] Mahmut Bozarslan, Al Monitor, 24 Ekim 2016. Rusya Kürtler için federasyon istedi http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2016/10/turkey-russia-mediates-between-kurds-and-assad.html

[13] Yeni Şafak, 22 Kasım 2016. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Münbiç’e gideceğiz http://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogan-munbice-gidecegiz-2568453

[14] Genelkurmay, 24 Kasım 2016 tarihli basın açıklaması. http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BA_219