Şam ve Hama saldırısı Türkiye’nin Astana rolüne Suudi çelmesi

Muhaliflerin Astana’ya katılmasını engelleyen Suudi Arabistan, teröristlerle muhaliflerin saflarını ayıran Astana sürecini sabote ederek Türkiye’nin rolüne çelme taktı.

Silahlı grupların geçtiğimiz hafta Şam’da ve Hama’nın kuzeyinde geniş çaplı saldırılar başlatması, Suudi medyasında yeni bir heyecan yaratmış gözüküyor.

Heyecanın sebebi, silahlı grupların Şam’da ve Hama’da askeri dengeyi değiştirebilecek ölçekte kazanımlar elde etmesi değil; çünkü ortada böyle bir kazanım yok.

Zira silahlı gruplar, Şam’daki saldırının hedefini Cober ile Kabun bölgelerini birleştirmek;[1] Hama’nın kuzeyindeki saldırının hedefini ise ‘’Şam’daki muhaliflerin yükünü azaltmak’’[2] olarak açıklamıştı.

Ancak her ne kadar Anadolu Ajansı, ‘muhaliflerin’ Kabun kuşatmasını kırdığını ve Hama il merkezine ilerlediğini bildirse de silahlı grupların her iki cephede de ilerleyişi çok kısa sürdü.

Suriye ordusu Şam’da silahlı grupların saldırının ilk gününde ele geçirdiği yerlerin tamamını,[3] Hama’da ise bir kısmını geri aldı ve savunma konumundan saldırı konumuna geçti.[4]

Dolayısıyla silahlı gruplar, ne Şam’da ne de Hama’da Suudi el-Arab gazetesinin Batılı ve Arap diplomatlardan naklen ifade ettiği gibi ‘Halep’in düşmesinden sonra kurulan dengeyi bozacak’ bir kazanım elde edemedi.

Şam’da fetih heyecanı

El Arab gazetesini ‘Şam’ın düşmesi yasağı sona mı erdi?’[5] manşetini attıracak kadar heyecanlandıran şey, haberine kaynak gösterdiği Batılı diplomatların Amerika’nın Suriye konusundaki yeni tutumu ile bu saldırılar arasındaki bağlantıya atfen söylediklerinden ibaret.

El Arab’ın kaynak gösterdiği Batılı diplomatlara göre ‘’Obama’nın ABD başkanı olduğu dönemde ‘uluslararası toplum’ Şam’ın düşmemesi yönünde bir karar almış; muhalifleri destekleyen bölge ülkeleri de bu karara saygı göstermişti.

Ancak Şam’daki bu son gelişmeler, bu anlaşmanın artık eskisi gibi muteber olmadığını, Şam’ın düşmesinin artık bir kırmızıçizgi olarak görülmediğini gösteriyor. Bu da dünyanın artık Şam’ın düşmesine daha yatkın olduğu anlamına geliyor.’’

Bu kaynaklar, İsrail’in ilk kez Suriye’ye yaptığı bir hava saldırısını üstlenmesi ve Suriye’nin de İsrail uçaklarına füzeyle karşılık vermesi gibi “benzersiz gelişmeleri” oyunun kurallarının değişmekte olduğuna dair örnekler olarak zikrederken Arap diplomatlar ise doğrudan Türkiye’ye mesaj veriyor.

Arap diplomatlara göre “muhaliflerin son Astana görüşmelerine katılmaması, Halep savaşı sonrasında yapılan Rusya-Türkiye anlaşmasına yönelik karşıtlığın şiddetlendiğini gösteriyor.”

Tahran ve Şam’ın Halep sonrası Suriye öngörüsüne darbe

‘Muhaliflerin’ Şam’daki son hareketliliğini ve Hama’da yeni bir cephenin açılmasını, Suriye hükümeti ile İran’ın Halep’in düşmesinden sonra tarif ettiği dengeyi ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu belirten Arap diplomatlar, İran ve Suriye’nin tarif ettiği bu denge ile askeri çatışmaların kısa süre içinde biteceğini umut ettiğini vurguluyor.

Şam cephesinin açılmasıyla Cenevre-5 müzakereleri öncesinde Suriye ve müttefiklerine açık bir mesaj verildiğini belirten Arap diplomatlara göre ‘’başta Şam olmak üzere cephelerin yeniden alevlenmesi, oyunun kurallarının yeni bir anlaşma temelinde Suriye konusuyla daha fazla uğraşacak olan yeni Amerikan hükümetinin bakış açısına göre değişebileceğini gösteriyor.’’

ABD yeniden Şam’ı fethe çıkar mı?

Batılı ve Arap diplomatların söylediklerinin ve gazetenin bu söylenenlerden hareketle kapıldığı Şam’ı fethetme hevesinin gerçekçiliği aşağıdaki sebeplerden dolayı son derece tartışmalı.

1- Uluslararası toplumun Şam’ın düşmemesi yönünde aldığı belirtilen karar, Obama yönetiminin Şam’a veya Moskova’ya ihsan ettiği bir lütfun değil, vekalet savaşının kontrolünü kaybetmekten kaynaklanan başarısızlığın sonucuydu.

Çünkü Amerika Suriye krizinin başladığı 2011’den IŞİD’in hilafet devleti ilan ettiği 2014’e kadar Şam’ın düşmesi için her türlü katkıyı sunmuştu.

2014’te ise devirmek istediği Şam yönetiminin alternatifinin desteklediği gruplar değil, terörist olarak nitelediği IŞİD ve Nusra gibi gruplar olduğunu gördüğü için Batılı diplomatların bahsettiği “Şam’ın düşmemesi” kararını almıştı.

Dolayısıyla ABD’nin bu kararının sebepleri ortadan kalkmadığına göre Şam ve Hama saldırılarının ABD’nin kararını değiştirecek sonuçlar yaratması mantıklı gözükmüyor.

Fetih Ordusu’nun ikinci versiyonu

2- Şam saldırısını yapan gruplardan ‘Suriyeli muhalifler’ diye söz edilmesi, 2015’teki ‘Fetih Ordusu’ tecrübesini tekrar ederek Astana konferansının sonuçlarını sabote etmeye yönelik bir adım olarak gözüküyor.

Zira Şam saldırısına Nusra Cephesi ve müttefiklerinin oluşturduğu ‘Heyet Tahriru’ş-Şam’ komuta ediyor ve sahadaki manzara Tahriru’ş-Şam’ın 2015’te İdlib’i ele geçiren ‘Fetih Ordusu’nun rolünü yeniden kazandığını gösteriyor.

2015’te İdlib’i ele geçiren ‘Fetih Ordusu’, terörist olarak nitelenen Nusra Cephesi ile ‘ılımlı’ diye nitelenen silahlı grupların oluşturduğu bir koalisyondu.

Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin girişimlerinin sonucu olarak ortaya çıkan Fetih Ordusu’na terörist olarak nitelenen Nusra’nın liderlik etmesi sorun edilmemiş; bu grubun ABD’yi yeniden savaş seçeneğine döndürecek kazanımlarına odaklanılmıştı.

Astana süreci ve Fetih Ordusu’nun bölünmesi

Ancak Rusya’nın 30 Eylül 2015’te başlayan askeri müdahalesi, Türkiye’nin 24 Ağustos 2016’da ‘Fırat Kalkanı’na onay için Rusya ve İran safına geçmesi ve Halep’in kaybedilmesi, ‘Fetih Ordusu’nun sonunu getirdi.

Zira Rusya, Türkiye ve İran’ın girişimiyle yapılan Astana konferansına katılan ‘muhalif’ gruplar, imzaladıkları sonuç bildirisiyle Nusra’yı terör örgütü olarak kabul edip onunla saflarını ayırmayı taahhüt etti.  

Tahriru’ş- Şam, Astana’ya bir tepki olarak ortaya çıktı. Zira Nusra, Astana’da kendisini terörist ilan eden Fetih Ordusu’nun içindeki eski müttefiklerini ihanetle suçlayıp bu gruplara karşı savaş ilan etti ve bu savaşta Nusra’ya destek veren grupların katılımıyla Tahriru’ş-Şam kuruldu.

Özetle Astana sonrasında ‘Fetih Ordusu’, Nusra’yı terörist ilan edip ondan saflarını ayırmak isteyen gruplar ve Nusra’dan yana olan gruplar diye ikiye bölünmüş oldu.

Şimdi Şam saldırısına komuta eden Tahriru’ş-Şam’ın yükünü azaltmak için diğer grupların Hama’nın kuzeyinde cephe açması ve basında yer alan haberlere göre ‘Fırat Kalkanı’ bünyesindeki ÖSO gruplarının da bu cepheye katılması, Tahriru’ş- Şam’ın Fetih Ordusu’nun rolünü yeniden kazandığını teyit ediyor.

Ancak bu durum,  Amerika’yı ‘Şam’ın düşmemesi gerekir’ şeklindeki kararını değiştirmeye heveslendirebilecek bir gelişme değil.

Çünkü 2015’te İdlib’i ele geçiren, Halep’e ve Lazkiye’ye doğru ilerleyen Fetih Ordusu’na kıyasla Tahriru’ş- Şam ve müttefiklerinin Şam’da ya da Hama’da hiçbir ciddi kazanımı yok.

Suudilerden Türkiye’nin Astana rolüne çelme

3- ‘Muhaliflerin’ son Astana görüşmesine katılmamasını Türkiye ile Rusya’nın anlaşmasından duyulan rahatsızlıkla açıklayan Arap diplomatları, aslında Türkiye’ye bir mesaj veriyor. Zira Astana’ya katılmama kararının muhaliflerin değil, onları destekleyen Arap ülkelerinin kararı olduğu biliniyor.

Gözüken o ki muhaliflerin Astana’ya katılmasını engelleyen Suudi Arabistan, teröristlerle muhaliflerin saflarını ayıran Astana sürecini sabote ederek Türkiye’nin rolüne çelme takmış oluyor.

Fırat Kalkanı ile Astana’yı sabote etmek

Eğer ‘Fırat Kalkanı’ bünyesindeki ÖSO gruplarının “TSK’ya ait silah ve teçhizatla” Hama cephesine katıldığı yönündeki haberler doğruysa iki ihtimal gündeme geliyor.

1- Hama cephesine katılan ÖSO unsurları bu kararı Türkiye’den bağımsız olarak aldı. Yani Fırat Kalkanı’ndaki ÖSO grupları üzerinde Türkiye’nin değil Suudilerin kontrolü var.

2- Suudilerin teröristlerle muhalifleri ayıran Astana sürecinden duyduğu rahatsızlık Türkiye üzerinde etkili oldu ve bu ÖSO unsurları Türkiye’nin bilgisi ve onayı ile Hama cephesine katıldı.

Sonuç

Şam ve Hama saldırıları, “Şam’ın düşmemesi” yönündeki ABD kararını değiştirebilecek bir gelişme olmasa da yakın zamana kadar birbiriyle savaşan silahlı grupları tekrar birleştiren sonuçları bakımından Astana sürecini sabote etmekte başarılı olmuş gözüküyor.

Eğer Suriye hükümetine yakın kaynakların dediği gibi Şam ve Hama saldırıları, Amerika’nın Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte başlattığı Rakka operasyonu öncesinde Suriye ordusunu meşgul etmeye yönelik bir adımsa yeni sürecin kazananlarını ve kaybedenlerini şöyle sıralamak mümkün:

Amerika: Şam ve Hama saldırıları sayesinde Suriye ordusunu meşgul ederek Rakka Halep yolunu kesti.[6] Muhtemelen Suudilere Şam vaadinde bulunarak Astana sürecini sabote ettirdi. Böylece Rusya, Türkiye ve İran’ın rolüne ağır bir darbe vurdu. Dolayısıyla son gelişmelerden en karlı çıkan taraf oldu.

Suudiler: Amerika’nın Şam’ın düşmemesi kararını değiştireceği konusunda umut tazeledi.  Teröristler ile muhaliflerin safını ayırmayı öngören Astana sürecini sabote etti. Dolayısıyla bu son gelişmelerden karlı çıkan ikinci taraf oldu.

Silahlı gruplar: Rusya, İran, Hizbullah’ın sahada olmadığı 2012 yılı şartlarını esas alan geniş çaplı saldırılarla elde tutamadıkları yerler işgal ettiler. Suriyeli bir analistin ifadesiyle askeri açıdan toplu intihar yaptılar. Ancak Fetih Ordusu tecrübesine benzer bir şekilde ‘teröristlerle’ ‘muhaliflerin’ yeniden aynı safta toplanmasını sağlayarak siyasi açıdan karlı çıktılar.

Türkiye: Astana süreci ile elde ettiği etkili aktör rolünü kaybetti. En hassas olduğu konu ABD-PYD işbirliği iken Fırat Kalkanı’ndaki ÖSO unsurlarının Hama cephesine destek vermesiyle Amerika’nın Rakka yolunu hem Türkiye’ye, hem de Suriye’ye kapatmasına katkı sağlamış oldu.

Öte yandan hem ateşkes konusundaki garantör ülke rolü hem de teröristler ile muhaliflerin saflarının ayrıştırılması konusundaki yükümlülükleri bakımından Astana’daki diğer ortakları karşısında çok zor durumda kaldı.

İşin kötüsü de her açıdan kendisinin aleyhine olmasına rağmen başta Anadolu Ajansı olmak üzere resmi ve gayri resmi basını aracılığıyla Şam ve Hama saldırılarına güçlü bir destek verdi.

 



[1] AA 19 Mart 2017 Muhalifler Şam'da Kabun kuşatmasını kırdı http://aa.com.tr/tr/dunya/muhalifler-samda-kabun-kusatmasini-kirdi/775172

[2] AA. 22 Mart 2017. Suriyeli muhalifler Hama ilinin merkezine ilerliyor http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyeli-muhalifler-hama-ilinin-merkezine-ilerliyor/777148

[3] YDH. 20 Mart 2017. Silahlı grupların Şam saldırısı başarısız oldu http://www.ydh.com.tr/HD15129_silahli-gruplarin-sam-saldirisi-basarisiz-oldu.html

[4] YDH. 23 Mart 2017. Suriye ordusundan Hama operasyonu http://www.ydh.com.tr/HD15138_suriye-ordusundan-hama-operasyonu.html

[5] El Arab. 22 Mart 2017. هل انتهت محرمات إسقاط دمشق

http://www.alarab.co.uk/article/%D8%A7%D8%AE%D8%A8%D8%A7%D8%B1/104878/%D9%87%D9%84-%D8%A7%D9%86%D8%AA%D9%87%D8%AA-%D9%85%D8%AD%D8%B1%D9%85%D8%A7%D8%AA-%D8%A5%D8%B3%D9%82%D8%A7%D8%B7-%D8%AF%D9%85%D8%B4%D9%82

[6] YDH. 22 Mart 2017. ABD ve SDG Halep-Rakka yolunu kesti http://ydh.com.tr/HD15133_abd-ve-sdg-halep-rakka-yolunu-kesti.html