Yemen savaşı biter mi?

Suudilerin 3 yıllık Yemen macerası aslında İsrail’in 33 günlük Lübnan macerasının neredeyse aynısı gibi.

Amerika’nın Yemen savaşının durdurulması ve taraflar arasında müzakerelerin başlatılması yönündeki çağrısı üzerine 2015’ten beri Suudi ittifakının saldırılarına maruz kalan Yemen’de barış sağlanabileceğine dair umut doğdu.

Çünkü 2015’ten beri Suudi koalisyonunun Yemen’e karşı başlattığı savaşa ve ablukaya en büyük destek Amerika tarafından veriliyordu ve Amerika’nın savaşın durdurulması yönündeki çağrısı dikkat çekici bulundu.

BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, Yemen’in başkenti Sana’ya gitti. Ensarullah Hareketi’nin de yer aldığı Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti yetkilileriyle görüştü. Ensarullah hareketinin ve Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümetinin barış görüşmeleri için hazır olduğunu açıkladı.

Peki Amerika neden üç yıl sonra savaşı durdurma çağrısı yaptı? Amerika gerçekten Yemen’de savaşın durmasını istiyor mu? Neden Amerikan çağrısına rağmen Suudi koalisyonunun saldırıları arttı. Bu kez gerçekten barış sağlanabilir mi?

İran’ın IQNA haber ajansı ile yaptığımız söyleşide bu tür sorulara cevap aradım. 

1 – Neden ABD’liler son zamanlarda Yemen’deki savaşın sona erdirilmesini istediklerini söylüyorlar?

Suudilerin 24 Mart 2015’te başlattığı savaş sebebiyle on binlerce Yemenli öldü veya yaralandı, Yemen altyapısı yok edildi, yüz binlerce Yemenli bu yüzden kolera hastalığına yakalandı ve milyonlarca Yemenli de Suudi ablukası yüzünden açlığa mahkum edildi. 

Amerika, böylesine vahşi bir savaşı üç yıldır siyasi ve askeri bakımdan desteklemekle kalmadı aynı zamanda bunu kendisi için bir ticari kazanca dönüştürdü.

Çünkü üç yılı aşkın bir süredir Yemen’de öngördüğü hiçbir hedefi gerçekleştiremeyen Suudiler, hem işledikleri insanlık suçlarının görmezden gelinmesi için hem de yeni silahlar alarak savaşı sürdürebilmek için Amerikalılara ve diğer Batılı suç ortaklarına milyarlarca dolar rüşvet veriyor.     

Amerika 31 Ekim’de “Yemen'deki savaşı bitirmek için uygun bir iklimin oluştuğunu” belirtti ve “şimdi masaya gelme zamanı” dedi. 

Halbuki ne 2015’te savaş başlatmayı gerektirecek bir durum ne de Amerikan Dışişleri Bakanlığının 31 Ekim’de dediği gibi “savaşı bitirmek için uygun iklim” vardı.

Yemen savaşının başlama sebebini çok kısaca hatırlayalım: Cumhurbaşkanlığı görev süresi dolmuş olan Mansur Hadi, 2015’te Suudilerin baskısıyla istifa etti. Ensarullah Hareketi, ülkede otorite boşluğu oluşmaması ve seçimlere kadar ülkenin yönetilebilmesi için cumhurbaşkanlığı konseyi kurulmasını önerdi. 

Diğer siyasi gruplar tam bu öneriyi görüşmeye başlayacakları sırada Mansur Hadi Aden’e kaçıp istifasını geri aldığını açıkladı ardından da Riyad’a kaçıp Suudilere askeri müdahaleye çağırdı.   

Görev süresi dolmuş ve istifa etmiş olan birinin kendini yeniden cumhurbaşkanı ilan edip ardından da yabancı güçleri ülkesine savaşa çağırması Suudiler ve Amerika tarafından “meşru gerekçe”, Yemenlilerin ülkelerini savunması ise “İran’ın Yemen’i işgali” sayıldı. 

Suudilerin “Yemen’i İran işgalinden kurtarma” yalanı ile 3 yıldır işlediği cinayetler; Amerika, diğer Batılı devletler ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı bölge ülkeleri tarafından ya açıkça desteklendi veya görmezden gelindi. 

Üç yıldır bir yalan üzerine savaşı destekleyen Amerika, 31 Ekim’de “savaşı bitirmek için uygun iklim” diye yeni bir yalan ile kendince savaşı bitirme çağrısı yaptı. Ne oldu da savaşı bitirmek için uygun ortam oluştu? 

Yemen halkı Mansur Hadi’nin cumhurbaşkanlığını mı kabul etti? Suudiler askeri hedeflerinde başarılı mı oldu? Husiler teslim mi oldu? Kısaca 3 yıl önce savaşa sebep gösterilen hangi faktör değişti de savaşın bitmesi için “uygun iklim” oluştu? 

 Elbette bu soruların hiçbir cevabı yok; çünkü bu Amerikan yalanının aslında tek bir nedeni var: 

Cemal Haşikci (Kaşıkçı) adlı Suudi gazetecinin İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda vahşice öldürülmesi Amerika içinde Trump’ı devirmek isteyen siyasi çevreler tarafından bir medya kampanyasına dönüştürüldü.

Trump, iç politikadaki baskılar sebebiyle ya bu cinayetin baş sorumlusu olarak gösterilen Suudi veliahdını kurban etmek veya ona kendini siper etmek gibi iki seçenekle karşı karşıya kaldı. 

Suudi Veliahdı Muhammed bin Salman hem Trump’ın damadı ve İsrail rejimi ile yakın ilişkilerinden hem de satın aldığı milyarlarca dolarlık silahlarla Amerikan kasalarını doldurmasından dolayı kurban edilmek istenmiyordu. Ama İstanbul’daki Suudi elçiliğinde işlenen cinayet de gizlenebilecek gibi değildi.  

Trump hükümeti, Kongre seçimleri öncesinde kurnazca bir manevra yaptı. Yemen savaşını bitirme çağırısıyla, Suudilerin 3 yıldır Yemen’deki vahşetini görmezden geldiği halde Washington Post Yazarı Suudi gazeteciye dikkat kesilen dünyaya “insani duyarlılık” şovu yaptı.

Böylece en azından Kongre seçimlerine kadar gündemi saptırarak sadece baskılardan kurtulmakla kalmadı bir de Yemen konusunda barışı sağlayan taraf rolü oynadı.

 Kongre seçimlerinden sonra Cemal Haşikci (Kaşıkçı) meselesinin Amerikan basınının gündeminden düşmeye başlaması hem Trump hükümetinin hem de onun muhaliflerinin Yemen meselesini kendi iç hesaplaşmalarının aracı olarak kullandıklarını ispatı oldu.

Aynı durum Türkiye için de geçerli. 2015, tıpkı bir Suudi bakan gibi konuşup Yemen konusunda İran’ı suçlayan ve Suudilere istihbarat ve lojistik destek vaat eden Erdoğan, şimdi Cemal Haşikci meselesini hem Trump’a hem de Suudilere karşı bir pazarlık kozu olarak kullanıyor.

Ankara, Cemal Haşikci cinayetiyle ilgili verileri zamana yayarak ve azar azar açıklayıp Trump’ın bu meseleyi gündemden düşürmesine izin vermiyor. 

Amerikan basınında yer alan haberlerden anlaşıldığına göre Ankara, Haşikci dosyasını kapatmanın karşılığı olarak 15 Temmuz darbesinin sorumlusu olarak gösterdiği Fethullah Gülen’i Amerika’dan almak istiyor. 

Kongre seçimleri sonrasında Amerikan basınında tam gündemden düşmeye başlamışken Haşikci’nın konsoloslukta öldürülme anına dair ses kaydının Amerikalılara ve Avrupalılara verilmesi ve böylece yeniden gündeme getirilmesi Ankara’nın başarılı bir taktik izlediğini gösteriyor.

2 –Yemen’de barış görüşmelerinin yapılması gibi konular gündeme gelirken neden Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki koalisyon el-Hudeyde’ye düzenlediği saldırıları arttırıyor?

Suudilerin Amerika’nın savaşı bitirme çağrısından sonra saldırılarını arttırması konusunda iki ihtimal olabilir. 

Birincisi Suudiler muhtemelen Amerika’nın savaşı bitirme çağrısında ciddi olmadığına inanıyor; çünkü Yemen savaşı sayesinde Amerika’nın ne kadar kazançlı çıktığını silah alımı için onlara yüz milyarlarca dolar ödeyen Suudilerden daha iyi bilen yok. 

Dolayısıyla Suudiler, Amerika’nın Haşikci cinayetini gündemden düşürmek için Yemen savaşını bitirme çağrısı yaptığını ve bunun geçici bir durum olduğunu bildikleri için saldırıların şiddetini arttırıyor olabilir. 

İkinci ihtimal ise şu: Amerika savaşı bitirme çağrısında ciddi ise Suudiler müzakere masasına siyasi açıdan güçlü bir şekilde oturmak için askeri alanda büyük kazanımlar elde etmek istiyorlar. Bu yüzden de müzakere masası kuruluncaya kadar saldırılarını şiddetlendirmeyi gerekli görüyorlar.   

3 – Yemen’deki gruplar arasında müzakerelerin başlatıldığı takdirde bunun ne kadar başarılı olabileceğini düşünüyorsunuz?

Bilindiği gibi Yemenliler ile Suudi işbirlikçisi Mansur Hadi hükümeti arasında daha önce de müzakereler yapıldı. Aslında buna Yemenliler ile Mansur Hadi hükümetinin doğrudan müzakeresi değil, Yemenliler ile Suudi rejiminin dolaylı müzakeresi demek daha doğru.

Çünkü Mansur Hadi hükümetinin hiçbir iradesi bulunmuyor ve onlar müzakere masasında sadece Yemenlilere Suudi taleplerini iletiyorlar.

Suudilerin3 yıllık Yemen macerası aslında İsrail’in 33 günlük Lübnanmacerasının neredeyse aynısı gibi. Çünkü her ikisi de öngördüğü hedeflerin hiçbirini gerçekleştiremedi ve yenildi.

Peki nasıl oldu da İsrail rejimi 33 gün sonra Hizbullah karşısında diz çökerek savaşa son verdi; ama Suudiler 3 yıldır hala savaşı devam ettirebiliyor.

Bunun tek cevabı var: Çünkü İsrail hükümeti sonuçta seçimle iktidara geliyor yani kendini halkına hesap vermek zorunda hissediyor. Yenilginin acısını yaşayan halkın baskısı sebebiyle de savaşa son veriyor. 

Ancak Suudi rejimi, İsraillilerden çok daha ağır bir yenilgi yaşamasına rağmen halka hesap vermek zorunluluğu hissetmediği için savaşı sürdürüyor. 

Suudiler, 7 ülkenin verdiği askeri desteğe, uluslararası siyasi desteğe, kiralık Yemenlilere rağmen dördüncü yılına yaklaşan savaşta öngördüğü hiçbir hedefe ulaşamadığı gibi kendi güney sınırlarını da koruyamıyor.

Bütün bunlara rağmen savaşı sürdürüyor; çünkü ne kaybedeceği bir seçim ne de kendisinden hesap sorabilecek siyasi bilince sahip bir halk var. 

Suudiler eğer daha önceki müzakerelerde ileri sürdükleri şartları tekrar ederse elbette bu müzakerelerden de hiçbir sonuç çıkmayacak. Çünkü Suudiler Yemenlilere önümde diz çök barış olsun diyor. 

Savaştaki tüm orantısız şartlara rağmen Suudilere teslim olmayan Yemenliler, müzakere masasında niye teslim olsun? 

Eğer Amerika İsrail’in çıkarlarını gözeterek Suudi Veliahdını Haşikci cinayetinin sonuçlarından korumak için Yemen savaşını gerçekten bitirmeye karar vermişse o zaman yeni müzakereler Yemenliler ile Suudilerin değil Amerikalıların dolaylı müzakeresi olur ve çözüme ulaşılabilir. 

Ancak yeni Yemen müzakereleri Amerika açısından eğer Haşikci cinayetini gündemden düşürmek için bir manevradan ibaretse ve müzakere masasına Suudilerin Yemenlileri teslim alma şartları getirilecekse bundan da bir sonuç çıkmayacağı söylenebilir.