Suudiler 'B planı' için bastırıyor

img
Suudiler 'B planı' için bastırıyor YDH

Biden yönetiminin Suudi Arabistan ile anlaşma arayışı, insan hakları ihlalleri ve İsrail'in soykırım savaşının normalleşmesi konusunda ilerleme kaydedilmemesine rağmen, Orta Doğu'daki hakimiyetini sürdürme arzusundan kaynaklanıyor.




YDH- The Guardian'dan Julian Borger, ''Saudis push for ‘plan B’ that excludes Israel from key deal with US'' başlıklı yazısında, ABD ile Suudi Arabistan arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirecek alternatif bir planın Senato onayından geçmesinin, İsrail'in ehlileştirilmesine, Beyaz Saray'ın olumsuz insan hakları siciline ve Riyad'ın tereddüt ihtimaline bağlı olduğunu yazıyor.

                                                                                                                    ***

ABD ve Suudi Arabistan, İsrail ve Filistinlileri kapsayan daha geniş bir Orta Doğu çözümüyle bağlantılı olması amaçlanan güvenlik ve teknoloji paylaşımına ilişkin bir dizi anlaşma taslağı hazırladı.

Ancak Gazze'de ateşkes sağlanamaması ve Benjamin Netanyahu'nun İsrail hükümetinin bir Filistin devletinin kurulmasına şiddetle karşı çıkması -ve Refah'a saldırı başlatma kararlılığı- karşısında Suudiler, İsraillileri dışlayan daha mütevazı bir B planı için bastırıyor.

Bu seçenek kapsamında ABD ve Suudi Arabistan ikili bir savunma anlaşması imzalayacak, ABD Suudi sivil nükleer enerji endüstrisinin inşasına yardım edecek, yapay zeka ve diğer yeni teknolojiler alanında üst düzey paylaşımlarda bulunacak.

İsrail'e, 76 yıllık İsrail-Arap çatışmasına iki devletli çözümü kabul etmesi karşılığında Riyad ile diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi teklif edilecek. Ancak Riyad'ın B planı önerisine göre ABD-Suudi anlaşmalarının tamamlanması Netanyahu hükümetinin onayına bağlı olmayacak.

Orta Doğu Enstitüsü'nde stratejik erişimden sorumlu kıdemli direktör Firas Maksad, “ABD ile ilişkilerin İsrail siyasetinin ya da Benjamin Netanyahu'nun kaprislerine rehin bırakılmaması için daha aza daha az modeline yer olmalı” dedi.

Biden yönetimi, Gazze savaşının enkazında aradığı tarihi bölgesel çözümü en azından hemen bulamayacak ama Suudi Arabistan'la, Çin ve Rusya'nın nüfuzunu uzak tutacak stratejik bir ortaklığı pekiştirecek.

Bırakın Kongre'yi, yönetimin bile böyle bir sonucu kabul edip etmeyeceği belli değil. Pazartesi günü Riyad'da açıklamalarda bulunan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD-Suudi anlaşmasını Suudi-İsrail normalleşmesine ve bir Filistin devletine doğru ilerlemeye bağlamaya devam etti.

Blinken Suudi Arabistan'ın başkentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada “Suudi Arabistan ve ABD'nin kendi anlaşmalarımız çerçevesinde birlikte yürüttüğü çalışmaların potansiyel olarak tamamlanmaya çok yakın olduğunu düşünüyorum” dedi. “Ancak normalleşme yolunda ilerleyebilmek için iki şey gerekli: Gazze'de sükûnet ve Filistin devletine giden güvenilir bir yol.”

Ancak Biden kampında tereddüt işaretleri var. Geçen hafta ABD-Suudi anlaşmalarının Suudi-İsrail normalleşmesi ve iki devletli çözümle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu konusunda kararlı olan ABD'li yetkililer son günlerde bu konuda kararsız hale geldi.

Blinken'in Riyad ziyaretinin amaçlarından biri, yönetim yetkililerinin neredeyse tamamlanmış olarak tanımladıkları ABD-Suudi anlaşmalarına son şeklini vermekti. Ancak, nihai bir ilerleme olmadığını açıkça belirttiler. Geçen hafta Riyad'da bulunan Maksad, “Çok yaklaştık ama Suudilerin Blinken'in gelmesini beklediği bitiş çizgisini geçmemizi sağlayacak türden bir ilerleme kaydedilmedi,” dedi.

En azından başlangıçta, ABD-Suudi anlaşması İsrail ve işgal altındaki topraklardaki gelişmelerden bağımsız olarak kabul edilecek, ancak İsrail'e resmi bir teklif sunulacak ve İsrail'in önemli bir dış politika hedefi olan Suudi normalleşmesi, Gazze ve Batı Şeria topraklarında bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik “geri dönülmez” adımlarla takas edilecekti.

ABD'nin umudu, böyle bir teklifin İsrail siyasetinde, özellikle de Netanyahu hükümetinin çöküşünü takip edecek seçimlerde bir mesele haline gelmesiydi.

Bilgi sahibi kaynaklara göre, ABD-Suudi anlaşmasının nükleer kısmı Riyad'a rafine edilmiş uranyum tozunu gaza dönüştürmek için bir dönüştürme tesisi sağlayabilir, ancak Suudi Arabistan'ın başlangıçta kendi topraklarında uranyum gazı zenginleştirmesine izin verilmeyecek, bu da nükleer bomba yapma kapasitesi üzerindeki önemli bir kısıtlama sağlıyor.

Suudi veliaht prensi Muhammed bin Salman geçmişte İran'ın nükleer silah geliştirmesi halinde Riyad'ın da nükleer silah peşinde koşacağını söyleyerek nükleer silahların yayılmasıyla ilgili korkuları arttırmıştı. Ayrı bir ABD-Suudi metni iki ülke arasında bir savunma paktı kurulmasını öngörüyor.

Maksad'a göre “Suudi tarafından istenen en azından ABD'nin Güney Kore ile paylaştığına benzer bir şey - 5. madde [NATO'nun karşılıklı savunma maddesi] dışında - ama krallığın toprak savunmasına yönelik daha sıkı ve resmi bir taahhüt.”

Anlaşmanın üçüncü kısmı ise ABD'nin Suudi Arabistan'a yapay zeka geliştirme araçlarında kullanılan bilgisayar çiplerinin ihracat kontrollerini gevşetmesini içeriyor ki bu da Suudi Arabistan'ın bölgenin yüksek teknoloji merkezi olma hedefinde kilit bir unsur.

Çeviri: YDH