IŞİD, ‘Çölün Gelini’ne göz dikti

img
IŞİD, ‘Çölün Gelini’ne göz dikti YDH

YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, IŞİD tehdidi altındaki antik Palmira’nın bulunduğu Tedmur’un önemini tarihsel özelliklerini yazdı.




Terör örgütü IŞİD’in Suriye’de son saldırdığı yer, UNESCO’nun dünya mirası listesinde yer alan antik Palmyra kenti kalıntılarının bulunduğu Tedmur oldu.

Tedmur çölün ortasında çok değerli tarihsel eserlerin bulunduğu bir müzeyi de barındırıyor. IŞİD’in saldırısı sonrası bu çok önemli tarihi kent büyük tehlike altına girdi.

Bugün itibariyle Suriye ordusunun operasyonları sonrası IŞİD’in Tedmur çevresinden çekildiği yönünde haberler geldiyse de, eğer Suriye ordusu IŞİD’i Tedmur’dan (Palmyra’dan) tamamen temizlemezse insanlık tarihinin en önemli eserlerinden birisinin daha yok olma tehlikesi var.

Suriye’nin geri kalmış bir ülke olması, Palmyra’yı yeterince tanıtamaması gibi nedenlerle tarihin en büyük hazinelerinden biri dünyada pek de bilinmiyor.

Roma imparatorlarının, kraliçelerinin birçoğunun Suriye doğumlu ya da Suriye asıllı olduğu, bu toprakların çekişmelerin, iktidar kavgalarının, savaşların, merkezlerinden biri olduğu da pek bilinmez.

Bu iktidar savaşlarındaki halkalardan birinin kahramanlarından biri de Zenobia’dır.

Tedmur’un büyüsü

Bugünkü Suriye’de Palmyra, Humus’un Tedmur ilçesinde bulunuyor. Tedmur başkent Şam’a yaklaşık 200 km uzaklıkta. Yöre halkının en büyük geçim kaynakları turizm ve tarım. Çölün ortasında bir vaha olan Tedmur, özellikle Palmyra imparatorluğu döneminde yıldızı parlayan; Mısır – Akdeniz – Doğu arasındaki ticaret yollarının en önemli kavşak noktalarından biriydi.

Tedmur o zamanlar önemli bir hurma üretim merkeziydi ve su kaynakları ile ünlüydü. Bu nedenle ticaret kafilelerinin en önemli uğrak yeriydi.

Tarihçi Ahmet Davud’un aktardığına göre Tedmur  “mucize, dehşet(e düşüren), acayip anlamlarına geliyor.[1]

Buna göre Süryanice asıllı Tedmur kelimesinin aslı olan Süryanice ‘Admer’ kelimesi fiil olarak kullanıldığında ‘dehşete düşüren, dumura uğratan’ anlamlarına geliyormuş.

Bu bilgilere göre Türkçede kullanılan ‘dumura uğramak’ deyiminin ve İngilizcedeki ‘admire’ (çok beğenmek, hayran olmak) kelimelerinin aslı da ‘Tedmur’ kelimesinin de aslı olan “dmer”den geliyor.

Romalılar ise Süryanca ‘Tedmura’ ve ‘Balmura’ kelimelerini birleştirip Tedmur’a (bolca hurma üretildiği için) Palmyra demişler. Bu kelime Fenike diline oradan da Latince’ye bu şekilde geçmiş.

Bugün İngilizcedeki Palm (hurma ağacı) kelimesi ile Türkçedeki Palmiye kelimesi de buradan gelmektedir.[2]

Çölün gelini Palmyra

Kraliçe Zenobia zamanında Palmyra sadece ticaret yollarının merkezinde yer alması, verimli tarım alanları ve su kaynakları ile değil aynı zamanda Zenobia’nın ünü ve tarihi, bilim ve felsefeye verdiği önemle birlikte bu alanlarda bir çekim merkezi olmasından da kaynaklanıyormuş.

Şehir o zamana göre çok gelişmiş bir mimariye sahipmiş. Aradan geçen bunca zamana rağmen günümüzde Palmyra’nın kalıntıları bile insanda hayranlık uyandırır. Bu nedenle Suriyeliler Palmyra’ya ‘çölün gelini’ derler.

Palmyra’ya şöhret getiren asıl neden ise kraliçesi Zenobia’dır. Kendisi ile ilgili anlatılar zaman zaman efsane boyutuna ulaşsa da Zenobia bu ünü hak ediyor.

Zenobia mı Zeynep mi?

Arap tarihçiler Zenobia’nın asıl adının Zeynep olduğunu öne sürüyor. Adının ‘Zebba’ ya da (Bint Zebba – Zebba’nın kızı) olduğunu öne süren Arapça kaynaklar da var. Batılılar ise Yunanca ‘yaratıcı güç’ anlamında Zenobia demişler.[3]

Ahmet Davud Zenobia’nın asıl adının Zeynep olduğu Bint (Beth) Zebba’nın ise lakap olduğunu savunuyor. Bu lakap ‘bereket tanrısının kızı’ anlamına geliyormuş. Bazı kaynaklara ise bu ad ‘uzun saçlı, biricik’ anlamlarına geliyor.

Kendi yazdıklarına göre ise Zenobia’ya küçüklüğünde bereket tanrısının sevgilisi anlamında ‘Zübeyde’ derlermiş.[4]

Adının aslı ile ilgili tartışmalarda tarihçilerin ittifak ettiği nokta ise babasının adı: Amr İbn Darib İbn Hassaan. Tedmur’un ticaret hakimiymiş (kadısı). Tedmur’un önde gelen bedevi asıllı ailelerinden olan bu kişinin adı bazı kaynaklarda Amr Bin el-Zarb Bin Hassan Bin Azına Bin Sumaydağ olarak geçiyor.

Zenobia, atalarının Kleopatralar ve Ptolemyler’den gelen Selevkinler olduğunu söylermiş. Bu Kleopatralar’ın en ünlüsü VII. Kleopatra. Mısır Kraliçesi Kleopatra bir zamanlar Kilikya bölgesinin başkenti olan Tarsus’a da gelmiş; Tarsus’taki Kleopatra kapısının adı buradan geliyor.

Ptolemyler ise yine Mısır’da hüküm süren Ptolemy Hellenistik krallığı sülalesi.

Tahta geçişi

Zenobia yine kendi anlatımına göre Kleopatralar’ın, Humuslu imparatorların ve Asuri kraliçesi Semiramis’in hikayeleri ile büyümüş.

Annesi Zenobia daha iki günlükken ölmüş. Zenobia babasının işi ve ilişkileri nedeniyle kendinden yaşça çok büyük insanların, tüccarların, filozofların, siyasetçilerin arasında büyümüş.

“Ben büyüklerin sohbetlerinde bulunurken yaşıtlarım seksek oynardı, benim hiç öyle oyunları oynamaya vaktim olmadı. Babam da beni bu tür şeyler için hiç yalnız bırakmazdı.”

Zenobia yaşıtlarına göre çok daha erken okuma yazma öğrenmiş, 10 yasında Aramice, Yunanca ve Latinceyi tam olarak konuşabiliyormuş.

Zenobia 258 yılında dönemin Kralı Septimus Odaenathus ile (2. Eşi olarak) evlendi. Evlilikten sonra Zenobia Septimus olarak anılmaya başlandı.

Kocası Odaenathus ve (kralın eski eşinden olan) Zenobia’nın üvey kardeşi bir suikast sonucu öldürülünce 267 yılında tahta geçti. Kraldan olan oğlu Vhabatallus o sıralarda 1 yasındaydı.

A Davud’un alıntı yaptığı Historia Augusta’ya göre Zenobia Doğu’nun en güzel kadınıydı; esmer, uzun boylu, siyah gözlü. O kadar güzelmiş ki İtalya’dan bile ünü duyulmuş ve aşıkları çokmuş.

Zenobia kılıcı çok iyi kullanan bir savaşçı, usta bir okçu, avlanmaya meraklı, kocasından daha cesur, savaşlara katılan, ordu ile birlikte uzun mesafeleri yürüyebilen, generalleri ile içki içen maceraperest biriymiş.

Zenobia tahta geçtikten sonra fetihlere başladı. Roma imparatorluğu ile ilişkileri iyi tuttu ve Sasaniler ile savaştı.

Mısır’a kadar ulaştı ve kendisini Mısır kraliçesi ilan etti. Kuzeyde ise Antakya, Adana, Mersin’i kapsayan Kilikya bölgesini hakimiyeti altına aldı. Bazı kaynaklara göre Kayseri ve Ankara’ya kadar ulaştı.

Zenobia’nın güney ve kuzeyde genişlemesi Roma’nın ticaret yollarına darbe vurmuştu. İmparator Aurelius, Galya seferi nedeniyle önce Zenobia’ya karşılık vermedi; ancak daha sonra işler değişti. Galya seferi dönüşünde büyük bir ordu ile Zenobia’nın üzerine yürüdü. İki ordu Antakya yakınlarında karşılaştı ve Zenobia yenilerek Antakya ve Humus’a çekildi.[5]

Zenobia, Sasanilerden destek istemek üzere Humus’a giderken oğlu ile birlikte Roma askerleri tarafından yakalandı.

Aurelius, Zenobia’yı ve Vhallabatus’u esir olarak Roma’ya götürdü. Vhallabatus’un yolda öldüğü rivayet edilir. Zenobia ise zafer kutlamalarında altın zincirlere vurulmuş olarak halkın önüne çıkarıldı. Zenobia’nın ölümü için birkaç rivayet var:

Birincisi Zenobia’nın hayatı, imparator tarafından bağışlandı ve o, yaşamını (İtalya) Tivoli’de bir villada sürdürdü. Diğer rivayete göre ise savaşta yenildikten sonra intihar etti; ancak birinci rivayet daha gerçekçi gibi duruyor.

İmparator Aurelius Zeboia’yı yendikten sonra kendisini “bir kadını yendiğin için övünüyorsun” diye eleştiren senatörlere yazdığı mektupta şu cevabı vermiş:

Bir bir kadını yendiğim için övündüğüm gerekçesi ile beni suçluyorlar. Bu kadının kim olduğunu bilselerdi beni suçlamazlardı.

Bugün Suriye milliyetçiliğinin dayandığı tarihi kaynaklardan birini Zenobia (Tedmur) imparatorluğu (krallığı) olduğu belirtilir. Tarihsel Büyük Suriye’nin sınırları aşağı yukarı bu imparatorluğun sınırlarıdır.

İsrailliler de bu topraklarda Tevrat’tan (Süleyman dönemine atıfla) alıntılarla hak iddia eder.

Tedmur’daki müze ise o dönemlerden kalma onlarca eşsiz eseri barındırıyor(du). Bu eserler arasında Mısır’dakilerden daha eski mumyalar da vardır.

Ancak yukarıda değindiğimiz gibi Tedmur’un, Palmira’nın ya da Zenobia’nın hikayesi pek bilinmez. Bazı görüşlere göre Batı tarihçileri Doğu’nun ihtişamını perdelemek için harcanan çabalar doğrultusunda bilerek bu uygarlığı es geçmişlerdir.

Bu uygarlık bugün tarihin gördüğü en vahşi terör örgütlerinden İŞİD’in talanına maruz kalabilir.

Eğer vahşi hayvan sürüsü İŞİD buraya girerse; insanlığın geçmişi ile olan damarlarından biri daha koparılacak.

 

 

[1] Ahmet Davud; Eski Suriye Uygarlik Tarihi 4. Cilt s 149

[2] Age. S. 150

[3] Kuteyba Şihabi; Yunan, Roma ve Bizans dönemlerinde Arap ve İslam  İmparatorları ve Dahileri, s. 31

[4] Ahmet Davud a.g.e s. 157

[5] Ahmet Davud, Fransız tarihçi Bernard Simiot’nun “Zenobia’nin Gizli Belgeleri” çalışmasından alıntı yapmış. 



Makaleler

Güncel