• 02/03/11 - 01:00
  • Yazar: Jerusalem Post /Editorial
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- İsrail’de yayımlanan sağcı Jerusalem Post gazetesi, editoryal yazısında Mısır’daki gelişmeler çerçevesinde Ürdün’ün önündeki muhtemel seçenekleri değerlendiriyor.




    YDH- İsrail’de yayımlanan sağcı Jerusalem Post gazetesi, editoryal yazısında Mısır’daki gelişmeler çerçevesinde Ürdün’ün önündeki muhtemel seçenekleri değerlendiriyor.

     

    Dünyayı şaşırtan Mısır örneği, Ortadoğu’nun geleceğini tahmin etmede alçakgönüllü bir ders.

     

    Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’nin otokrasisini deviren huzursuzluk, aynısının daha fazlasını Hüsnü Mübarek’in Mısır’ında yapmakla tehdit ediyor.

     

    Kelimenin tam anlamıyla akşamdan sabaha, Ortadoğu’daki iki-üç diplomatik mülkümüzden biri –Kahire’yle soğuk fakat istikrarlı barış- artık tehlikeli şekilde kırılgan. Domino etkisi yayılacak mı? Kendisiyle barış antlaşması imzaladığımız (Ekim 1994) diğer tek komşu Arap ülkesi olan Ürdün yakında kendi halk ayaklanmasına mı gömülecek?

     

    Şüpheciler bundan kuşku duyuyor. Doğrudur, Yasemin Devrimi, Bin Ali’yi devirdiğinden beri son birkaç cumadır, Ürdün’ün binlerce camiye gideni, güvenlik güçleri onları dağıtmak için bir çaba göstermeksizin izleyerek orada aynen dikilirken, namazdan sonra yüksek fiyatları ve diğer ekonomik sıkıntıları protesto ederek sokağa dökülüyor. Yine de, Mübarek’in devrilmek üzere seçilip belirlendiği Mısır’ın aksine, Ürdün’deki öfke öncelikli olarak hükümete yöneltilmiş durumda.

     

    Gerçek kararları Kral 2. Abdullah ve danışmanlarından oluşan küçük bir grubun verdiği yaygın olarak bilinse de, kanun tarafından cezalandırılabilir bir eylem olarak doğrudan kralı eleştirmekten geri tutulurken, konuşma özgürlüğü ve meclis kisvesi altında, hoşnutsuz Ürdünlülerin öfkelerini boşaltmalarına izin veriliyor.

     

    Ayrıca, Abdullah akıllılık ederek cevap verici davrandı.  Kral salı günü, Başbakan Samir Rifai’yi kovarak potansiyel olarak patlayıcı olan durumu yatıştıracak şekilde hareket etti. Rifai, daha bir ay kadar önce, geçen yılın tartışmalı 9 Kasım seçimlerinden sonra görev başına gelmişti.

     

    Yüzde 53’lük cüzi bir seçmen katılımı, Ürdün’ün Müslüman Kardeşler’le bağlantılı İslamcı partisi olan İslami Eylem Cephesi tarafından bir boykota ve genel ilgisizliğe işaret ediyordu.

     

    Batı’da eğitim almış olan 49 yaşındaki Abdullah, babasının vefatından sonra 1999’da kral olduğu zamanki değişim umuduna rağmen; seçim hileleri ve adam kayırma, Ürdün’ün altı milyonluk nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı kentlerin aleyhine, seyrek nüfuslu kırsal bölgelere orantısız temsil vermeye devam ediyor.

     

    Düzenek, genellikle hükümet politikalarını destekleyen kabile adaylarını, kentsel bölgelerde yoğunlaşan liberal ve İslamcı muhalif siyasetçiler aleyhine kayırıyor. Örneğin Amman’da verilen bir oy, Ma’an’daki tozlu, kırsal kasabada verilen bir oyun ancak dörtte biri ediyor.

     

    Şimdi kral, Tunus ve Mısır’dan sahnelerle gönülsüzce ikna olarak, reform konusunda ciddi görünmekte.  Kral tarafından Rifai’nin yerine başbakan olarak geçirilen eski İsrail büyükelçisi Marouf Bakhit’e, ana görevinin “samimi bir siyasi reform süreci başlatmak için hızlı, somut ve pratik adımlar atmak” olacağını söyledi.

     

    Hamle ayrıca, daha önce bu hafta İslami Eylem Cephesi tarafından yapılan, şu anki hükümetin çekilmesi ve başbakanın demokratik olarak seçilmesini sağlayacak şekilde seçim kanununun değiştirilmesi talebi için kısmi rızayı da sunar görünüyordu.

     

    Cephe’nin Genel Sekreteri Hamza Mansur, bir hükümet toplantısı sırasında açıklığa kavuşturdu: “Mısır ve Ürdün arasında karşılaştırma yapılmaz. Oradaki insanlar bir rejim değişikliği talep ediyor, fakat biz siyasi reformlar ve seçilmiş bir hükümet istiyoruz.”

     

    Abdullah şimdi zorlu seçeneklerle yüz yüze. Gerçek seçim reformları başlatmak onu imtiyazlı statülerinden vazgeçmekte gönülsüz siyasi müttefikleriyle yarışa sokacak. Ayrıca, tıpkı 2006 Filistin seçimlerinin, Ürdün Nehri’nin öteki yakasında Hamas’ı iktidara getirdiği gibi, İslamcıları iktidara getirme riski de ortaya çıkmış olacak.

     

    Şayet, diğer taraftan, Abdullah kulağa hoş gelen; ama gerçekte içi boş reformlar sunma girişiminde bulunursa, şu anda Mısır’ı sarsan türden çalkantılarla karşı karşıya kalabilir.

     

    Ürdünlüler, Mısırlı ve Tunuslu kardeşleri gibi, Abdullah’ın yönetimine yakın olanlara hâkim görünen yozlaşmışlıktan bezmiş durumdalar.

     

    Abdullah gibi despot Arap liderlerine hücum halindeki el-Cezire, muhalefet alevlerinin körüklenmesine yardımcı oluyor. Bu arada, Ürdün mülteci kamplarında yaşayan yüz binlercesi de dâhil, Filistin’in haklarından mahrum edilmiş kitleleri, şimdiye dek genel olarak sessiz kaldılar. Eğer Abdullah’a karşı harekete geçecek olurlarsa, sonuçları ağır olur.

     

    Abdullah’ın destesinde beklenmedik çok kart var. Dünyayı –uzmanları da diğer herkesten az değil- şaşırtan Mısır örneği,  Ortadoğu’nun geleceğini tahmin etmede alçakgönüllü bir ders.

     

    Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu

     

    

    Makaleler

    Güncel