İsrail ve ABD bölgede yenildi de karşıtları zafer mi kazandı?

Savaş, belli bir süre sonunda galibin kazandığı kupayı müzesine götürdüğü kanlı bir oyun değil, siyasetin ve diplomasinin tıkanan kanallarını açmak için başvurulan geçici bir siyasi araçsa, zafer kutlamasını, savaşın galibinden çok savaş sonrasının galibi hak eder.

Hizbullah’la yapılan 33 günlük savaştaki başarısızlıktan Başbakan Olmert’i, Savunma Bakanı Peretz’i ve dönemin Genelkurmay Başkan Halutz’u sorumlu tutan Winograd raporu, İsrail yenilgisinin resmi belgesi olarak nitelendiriliyor. Peki savaşın galibi olarak nitelendirilen Hizbullah’ın ülkesi Lübnan’ın, resmi zafer belgesi nerede?

 

Savaş, belli bir süre sonunda galibin kazandığı kupayı müzesine götürdüğü kanlı bir oyun değil, siyasetin ve diplomasinin tıkanan kanallarını açmak için başvurulan geçici bir siyasi araçsa, zafer kutlamasını, savaşın galibinden çok savaş sonrasının galibi hak eder.

 

Winograd raporunun ardından yenildiği belirtilen İsrail’de savaştan 10 ay sonra büyük bir siyasal bunalımın yaşandığı doğrudur; fakat zaferi kazanan Hizbullah’ın ülkesi Lübnan’ın savaştan hemen sonra başlayan ve 10 aydır da devam eden siyasi bunalımlar içinde kıvrandığı da yanlış değildir.

 

Temmuz Savaşı, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını ve Hizbullah’ın Lübnan siyasi sahnesinden silinmesini amaçlayan stratejik hedeflerinden dolayı sadece ABD, İsrail ve bazı Arap ülkelerinin değil, Lübnan’da iktidarda bulunan 14 Martçıların da umuduydu.

 

Winograd raporunun da teslim ettiği üzere bu hedeflerin hiçbiri savaşla gerçekleştirilemedi, binaenaleyh raporun belirttiğinin aksine savaşta aslında sadece İsrail değil, ABD, Arap devletleri ve içerideki 14 Martçı blok da yenildi.

 

Peki ya savaştan sonra?

İsrail’de mağlubiyetten sorumlu tutulanlar, nihai noktada bunalımları demokratik süreçlerle de aşabilecekleri mekanizmalara sahip olmanın özgüveniyle, her şeye rağmen başarılı bir kriz yönetimi uygulayarak istikrarı koruyor, Lübnan’daki müttefiklerini iktidarda tutuyor ve kendilerinden barış dilenen Arap devletlerine barışın şartlarını dikte etmeye devam ediyor.

 

Savaşı kazandığı için Lübnan’da cezalandırılan Hizbullah ise ulusal birlik hükümeti, demokratik seçim yasası, erken seçim ve ulusal egemenlik gibi taleplerinin hiçbirini gerçekleştiremiyor. Lübnan siyasetine adil, eşitlikçi, çoğulcu ve ulusal bir yapı kazandırmaya dönük bu talepler, savaş sırasında Hizbullah’ın karşısında olan yerel, bölgesel ve uluslar arası aktörler tarafından engelleniyor.

 

İktidardaki 14 Martçılar, Refik Hariri cinayeti konusunda BM’nin askeri müdahaleye imkan tanıyan 7. maddesi kapsamında uluslar arası bir mahkeme kurulması için BM’den karar talep ediyor. Görev süresi önümüzdeki kasımda dolacak olan Cumhurbaşkanı Emil Lahud’un yerine Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını uygulayacak birini seçmeyi hedefliyor.

 

Cumhurbaşkanı, ordu ve halk desteğine rağmen Hizbullah liderliğindeki muhalefetin barışçı bir nükleer program yürüttüğünü iddia etmesine rağmen İsrail’i haritadan silmekle tehdit eden İran ve Golan tepeleri karşılığında İsrail’le barışa hazır olduğunu ifade eden Suriye dışında uluslar arası desteği bulunmuyor.

 

Parlamento ve kabine çoğunluğuna rağmen içeride ciddi hiçbir desteğe sahip olmayan 14 Martçı blok ise ABD, AB, İsrail ve Araplardan oluşan güçlü uluslar arası destekle sadece siyaseti değil, ekonomik ve toplumsal hayatı da kilitlemeyi başarıyor.

 

Maliki hükümetiyle Irak’ta, Hizbullah’la Lübnan’da ve Hamas’la da Filistin’de bölgedeki siyasi süreçleri etkileyebilmesinden dolayı arttığı belirtilen İran nüfuzunun ABD ve bölgedeki Arap müttefiklerinin müdahaleleriyle ciddi ölçüde sınırlandığı söylenebilir.

 

ABD Başkan Yardımcısı Cheney’nin son bölge ziyaretiyle mezhep çatışmalarıyla işlevsizleşen Maliki hükümetine artık sona yaklaştığı mesajı verildi. Seçimle iktidar olan Hamas’ı, Mekke’de iktidardan vazgeçiren Araplar, öne sürdükleri barış planıyla “mağlup İsrail’e” can simidi uzatıyor. Arap propaganda aygıtlarının mezhebi çatışma bakımından kolayca Irak görüntüsü kazandırabileceği Lübnan’da ise iç savaş tehdidi yüzünden harekete geçemeyen Hizbullah liderliğindeki muhalefet, 7. madde kapsamında çıkarılacak bir BM kararıyla kurulacak Refik Hariri mahkemesine ve cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı kasım ayına çareler düşünüyor.

 

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah’ın ifadesiyle Temmuz Savaşı, ABD’nin “Yeni Ortadoğu” planı çerçevesinde atılmış bir adımdı. ABD Irak’ta, İsrail de güney Lübnan’da yenildiyse, Filistin’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah ve diplomasisinin boyunu aşan sloganlar atan Tahran gerçekten zafer mi kazandı?