Suudilerin ABD’nin Suriye tercihiyle sınavı

Washington’un Suriye’de neyin peşinde olduğunu kestirmek bakımından Suudi rejiminde yaşanan gelişmeleri yakından izlemek gerekiyor.

Suudi rejiminde son dönemde yaşanan gelişmeler, Riyad’ın adımlarını Suriye’de siyasi çözüme yönelen Washington’a uygun hale getirmeye çalıştığını gösteriyor.

Suudi Arabistan’da geçtiğimiz eylül ayında hazırlıklarına başlanan terörle mücadele yasası, şubatın ilk haftasında yürürlüğe girdi.

41 maddeden oluştuğu belirtilen terörle mücadele yasasıyla “hükümeti ve toplumu zayıflatmaya yönelik her türlü faaliyet ve rejimi, anayasayı ya da kralın emirlerini değiştirmeye yönelik her türlü girişim” ‘terör’ kapsamı içerisinde tanımlanıyor.

El Arabiya televizyonuna konuşan Suudi Akademisyen Nasr el-Şehrani, ulusal güvenliğini ve çıkarlarını korumak için yasa çıkarmanın her devletin hakkı olduğunu belirterek terörle mücadele yasasının uluslar arası kriterlere uygun olduğunu söyledi.

Suudi Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Avad el-Surur ise ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerin terörle mücadele konusunda uzun bir tarihinin olduğunu belirterek kendilerinin çok kısa sürede hazırladıkları bu yasayla başka ülkelerin yapamadığını yaptıklarını öne sürdü.

Abdulaziz Şibli gibi insan hakları eylemcileri ise yasayı “bir insan hakları faciası” olarak nitelendirip bunun reform talep edenleri sindirmeye yönelik bir adım olduğunu belirtti.

Terörle mücadele yasası sadece içeriye yönelik değil

Aslında yasa sadece Suudi Arabistan’da eylem şekliyle ‘terör’ olarak tanımlanan suçlara yönelik önlemler içermiyor; yurt içinde ve dışında terörist olarak nitelenen örgütlere verilen ‘her türlü destek’ de terörle mücadele yasasının kapsamı içerisine alınıyor.

Dolayısıyla yasanın ülke içinde reform isteyen muhalifleri sindirmeye yönelik bir boyutu olsa bile ‘yurt dışındaki terörist gruplara destek vermeyi’ de suç kapsamına alan bu yasanın başta Suriye olmak üzere bölgesel ve uluslar arası boyutları da bulunuyor.

Bu açıdan Suudi medyasında özellikle son birkaç aydır Suriye’ye militan gönderilmesi çerçevesinde yaşanan tartışmalar, son derece dikkat çekici gözüküyor.

Salman Avde, Muhammed Arifi, Adnan Arur ve Davud Şeryan’ın taraf olduğu tartışmalarda ilk üçü Suriye’ye militan gönderilmesini teşvik ederken, buna karşı çıkanlar Suriye’ye ‘cihat’ çağrısı yapanların aynı çağrıyı neden İsrail için yapmadıklarını sorguluyorlar; gençleri Suriye’ye “cihada” gitmeye teşvik edenlerin kendi çocuklarını eğitim için Avrupa’ya göndermelerini eleştiriyorlar.[1]

Suudi yarı resmi din tebliğcileri arasında bu tartışmalar olurken, Baş Müftü Abdulaziz Al-i Şeyh’in Suriye’ye savaşa gidenleri ‘kandırılmış kişiler’[2] olarak nitelemesi resmi otoritenin bakış açısını yansıtıyor.

Elbette başta Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan ve Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal’ın Suriye’deki iç savaşa verdikleri destek ve Amerika’yı savaş seçeneğinde tutma çabası biliniyor.

İran-ABD yakınlaşmasına ve Amerika’nın Suriye’de siyasi çözüme yönelmesine karşı olan Riyad’ın protestocu bir tavırla BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini reddetmesi ve ABD’yi ilişkileri azaltmakla tehdit etmesi[3] Suudi rejiminin özellikle Suriye konusunda gerçekte ‘terör’e nasıl baktığını ortaya koyuyor.

Ancak bu çelişik durum Suudi rejiminde başta Suriye ve kontrolden çıkan aşırı gruplar konusunda iki farklı tutum olduğunu gösteriyor.

Suriye için ‘cihat’ fetvası veren yarı resmi Suudi din tebliğcilerine karşı çıkan resmi din görevlilerinin varlığı, Suudi rejiminde Bender bin Sultan ve Suud el-Faysal gibi ABD’deki savaş yanlısı kanatla ilişkili resmi yetkililer ile Kral Abdullah gibi doğrudan Obama yönetimi ile çalışmak isteyen yetkililer arasındaki aykırılığın yansıması olarak gözüküyor.

Eylül ayında hazırlıklarına başlanan terörle mücadele yasasının Obama’nın Riyad-Washington gerginliğini gidermek için Arabistan’a yapması beklenen ziyaretin hemen öncesinde yürürlüğe girmesi, kontrolün Kral Abdullah’ın temsil ettiği cenahta olduğu izlenimini yaratıyor.

Mart ayına kadar görevden alınacağı söylenen Bender bin Sultan’ın haftalar önce ‘tedavi amacıyla’ gittiği ABD’den hala dönmemiş olması ve Suud el-Faysal’ın da dışişleri bakanlığına veda etmeye hazırlandığına dair haberler, bu izlenimi pekiştiriyor.

Öte yandan Kral Abdullah’ın terörle mücadele yasasıyla eş zamanlı olarak verdiği yurt dışında savaşan Suudi vatandaşlarının 3 ila 20 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılmasını öngören emri de son derece dikkat çekici.  

Suudi sermayeli el-Arabiya televizyonunun haberine göre Kral Abdullah’ın emriyle “Ülke dışında savaşa gidenler, ülke içinde aşırı dini ve fikri gruplara, bölgede ve uluslar arası alanda da terörist olarak kabul edilen örgütlere üye olanlar, bunları herhangi bir şekilde destekleyenler terör suçu kapsamına alındı.”[4]

ABD’nin Suriye konusunda siyasi çözüme yönelmesi, Suriye’ye karşı 18 Temmuz 2012’den itibaren yürütülen açık vekalet savaşında yeni bir döneme girildiğini gösteriyor.

Vekalet savaşının silahlı gruplar arasındaki iç savaşın başladığı eylül ayından itibaren kontrol dışına çıkmaya başlamasının Washington’u Cenevre’ye yönelttiği açık olmakla birlikte bu yönelişin gerçekten siyasi çözümü mü yoksa savaşı başka araçlarla sürdürme hedefini mi öngördüğü şimdilik belirsiz.

Suriye’deki vekalet savaşında ABD’nin yaptığı bu tercihe Dostlar Grubu içerisinde Suudilerin dışında çok açıkça karşı çıkan ve tepki gösteren olmamıştı.

Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan ile Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal’ın görevden alınıp alınmayacağı şu an belirsiz olsa da Suudi rejiminin terörle mücadele yasası çerçevesinde attığı adımlar, Amerika’nın yeni yönelimine ayak uydurma çabası olarak gözüküyor.

Washington’un Suriye’de neyin peşinde olduğunu kestirmek bakımından Suudi rejiminde yaşanan gelişmeleri yakından izlemek gerekiyor.

 


[1] El Alem. 30 Ocak 2014. چرا مبلغان سعودی علیه "اسرائیل" حکم جهاد نمیدهندhttp://fa.alalam.ir/news/1560722

[2] El Alem. 4 Şubat. اذعان مفتی عربستان به فریب جوانان به نام جهادhttp://fa.alalam.ir/news/1562515

[3] CNN Türk, 22 Ekim 2013. ABD-Suudi Arabistan hattında neler oluyor? http://www4.cnnturk.com/2013/guncel/10/22/abd.suudi.arabistan.hattinda.neler.oluyor/728080.0/

[4] El-Arabiya. 3 Şubat 2014. سعودی: ۳تا ۲۰سال زندان برای هرکس که در خارج بجنگدhttp://farsi.alarabiya.net/fa/middle-east/2014/02/03/%D8D8%AF.html



Makaleler

Güncel