Cenevre-2: Müzakere mantıklarının savaşı

ABD liderliğindeki Dostlar grubu, siyasi çözümden savaşla kazanılamayan zaferin masada kazanılmasını anlıyor.

BM Suriye Özel Temsilcisi Ahdar İbrahimi, 15 Şubat’ta Suriye sorununa siyasi çözüm bulunmasını öngören Cenevre-2 görüşmelerinin ikinci turunda hiçbir ilerleme kaydedilemediğini belirterek müzakerelerin sona erdiğini açıkladı.

10 Şubat’ta başlayan ikinci tur görüşmeler, aslında müzakere gündeminin belirlenmesine yönelikti; ancak tarafların önceliklerinin farklı olması, müzakerelerin başlayamadan bitmesine neden oldu.

Cenevre-2’nin gündeminin 30 Haziran 2012 tarihli Cenevre-1 bildirisi çerçevesinde belirlendiği kabul edilse de, tarafların müzakere mantığı ve hedefleri konusundaki farklılıkları görüşme zemininin oluşmasını engelliyor.

Ulusal Koalisyon adlı muhalif grup, sunduğu 24 maddelik planla[1] Cenevre-1 bildirisinde yer alan ‘geçiş hükümeti’ maddesini temel alarak diğer tüm maddelerin bu konuda varılacak uzlaşma çerçevesinde ele alınması gerektiğini savunuyor ve şöyle bir yol haritası öneriyor:

1- Tam yetkili bir geçiş hükümetinin kurulması,

2- Tutukluların serbest bırakılması,

3- Ateşkes yapılması, ihtiyaç olan bölgelere insani yardımların ulaştırılması

Suriye heyeti ise Cenevre-1 bildirisindeki maddelerin sırasıyla ve teker teker görüşülmesini öneriyor[2] ve bu çerçevede önceliği terörle mücadeleye vererek şöyle bir yol haritası öneriyor.

1- Ülkede siyasi çözümü reddeden bir terörizm olgununun varlığının kabul edilmesi ve buna karşı ortak mücadele yöntemlerinin belirlenmesi,

2- Ateşkes yapılması ve ihtiyaç olan bölgelere insani yardımların ulaştırılması,

3- Geçiş hükümeti konusunun müzakere edilmesi.

Yaşanan anlaşmazlık, tarafların önceliklerindeki farklılıktan kaynaklanıyor gibi gözükse de; aslında anlaşmazlığın temelinde tarafların müzakereye yükledikleri anlam ve varmak istedikleri hedefler bulunuyor.

Ulusal Koalisyon açısından müzakerenin anlamı ve hedefi

Ortaya koyduğu öncelikler ve siyasi çözüm için öngördüğü yol haritası, Ulusal Koalisyon’un müzakereden ‘iktidar devir teslimini’ anladığını gösteriyor.

Tüm silahlı gruplara komuta edebilen ve askeri sahada tam bir üstünlüğe sahip olan bir örgütün yenilgiyi kabullenmiş bir yönetimle iktidarı daha fazla kan dökmeden devralmak için müzakereye oturması elbette son derece anlaşılabilir ve hatta takdire şayan bir durum olarak görülebilir.

Ancak şu nesnel şartlardan dolayı Ulusal Koalisyon’un Cenevre’de iktidar devir-teslimi için şartlar dayatabilecek bir pozisyonda olmadığı görülüyor.

1- Silahlı grupların hiçbiri, siyasi çözümü ve Cenevre görüşmelerini kabul etmiyor.

2- Sahada belirleyici olan silahlı grupların hiçbiri Ulusal Koalisyon’u kendi temsilcisi olarak tanımıyor.

3- Ulusal Koalisyon’un ana gövdesini oluşturan Ulusal Konsey’in dahi, Cenevre’ye temsilci göndermemesi[3] ve müzakerelere karşı çıkması, Cenevre’deki heyetin örgütün kendisini bile temsil etmediğini ortaya koyuyor.

4- Silahlı gruplar arası iç savaştan dolayı askeri alanda Suriye ordusunun bariz bir üstünlüğü bulunuyor.

Bu nesnel şartlar Ulusal Koalisyon’a askeri sahada kazanamadığı zaferi diplomatik alanda kazanma fırsatı sunmadığı için geçiş hükümetini vurgulayarak müzakereleri çıkmaza sokmak, inandırıcılığı son derece kuşkulu olan ‘Suriye yönetimi siyasi çözüme yanaşmıyor’ propagandasından başka bir değer taşımıyor.

Suriye yönetimi açısından müzakerelerin anlamı ve hedefi

Suriye yönetimi, müzakerelerde önerdiği yol haritasıyla akan kanın durdurmasını ve ülkenin daha fazla tahrip olmamasını sağlamaya yönelik bir önceliği vurguluyor.

Cenevre-1 bildirisinin her maddesini müzakere etmeye hazır olduğunu belirten Suriye heyeti, ‘terörle mücadele’ önceliğini hem teknik hem de pratik gerekçelerle açıklıyor.

Suriye yönetiminin ‘terörle mücadele’ önceliğine dair sunduğu teknik gerekçe, Cenevre-1 bildirisindeki maddelerin sırasıyla ve teker teker görüşülmesi talebi.

Geçiş hükümetinin kurulabilmesi ve ülkenin siyasi süreçlere hazırlanabilmesi için terör ve çatışmanın önlenmesi ise Suriye yönetiminin ‘terörle mücadele’ önceliğinin pratik gerekçesini oluşturuyor.

Suriye yönetiminin ortaya koyduğu öncelik ve önerdiği yol haritası ile müzakereden, ülkenin kurtarılması adına dışarıdan yönlendiriliyor olsa dahi bir örgütle uzlaşmayı anladığı görülüyor.

Suriye yönetiminin sorunun parçası olan herkesle uzlaşmaya ve işbirliğine hazır olduğunu ve ülkenin kurtarılmasını da müzakere hedefi olarak koyduğunu gösteren nesnel şartlar ise şunlar:

1- Sahada hiçbir belirleyiciliği olmamasına kendi içinde dahi bütünlüğü bulunmamasına rağmen ‘dış güçlerin maşası’ olarak nitelediği bir örgütle masaya oturması,

2- Eski Humus bölgesi örneğinde olduğu gibi ateşkes, kuşatma altındaki sivillerin tahliyesi ve bu bölgelere insani yardım ulaştırılması konusunda yapıcı adımlar atması,[4]

3- Diğer muhalif grupların da müzakerelere katılımını savunması,

4- Geçiş hükümeti konusunu müzakere etmekten kaçınmaması ve üçüncü tur müzakerelere de ön şartsız katılmaya hazır olduğunu açıklaması,

5- Askeri sahada bariz bir üstünlüğe sahip olmasına rağmen muhaliflere kendileriyle de savaşan diğer gruplara karşı işbirliği önermesi.

ABD açısından Cenevre’nin anlamı

Suriye’nin bölge ülkeleri ve yerel unsurların desteği ile tek kurşun atılmadan içeriden çökertilmesi ve Direniş ekseninin, tek dolar harcanmadan şeytanlaştırılması, Ortadoğu politikasının ekseni İsrail’in güvenliği üzerine kuran ABD’nin bu vekalet savaşındaki kazanımları oldu.

Türkiye ve Suudi Arabistan başta olmak üzere ABD’yi savaş seçeneğinde tutma çabaları sürerken, Washington’un Ulusal Koalisyon’u baskıyla Cenevre’ye götürmesi, eylülden itibaren kontrol dışına çıkabileceği izlenimi veren bu vekalet savaşından çekilme hazırlığı olarak yorumlandı.

Ancak şu gelişmeler, ABD’nin Cenevre’yi vekalet savaşından çekilme değil, başka araçlarla sürdürme eğiliminde olduğunu gösterir nitelikteydi.

1- Dışişleri Bakanı John Kerry’nin konferansın açılış konuşmasında Esed’in Suriye’nin geleceğinde rolünün olmayacağını söylemesi,

2- Daha birinci tur görüşmeler sürerken muhaliflerin silahlandırılmaya başlanması,[5]

3- İkinci tur görüşmelerde beklenen sonucun alınamaması üzerine “Suriye barış görüşmelerinden hayal kırıklığına uğrayan Washington'ın Arap müttefikleri ile isyancılara uçakları vurabilen omuzdan ateşlemeli füzeler de dahil ağır silahlar verme konusunda uzlaşıya varması,[6]

4- İkinci tur müzakerelerden “hayal kırıklığı” yaşadığını belirten ABD Başkanı Obama’nın, “Suriye meselesinin çözümü adına muhtemel tüm yolları bulmaya çalıştıklarını”[7] söylemesi.

Vekalet savaşına yeni bir şans

Müzakerelerin üçüncü turunun yapılıp yapılmayacağının belirsiz bırakılması ve ABD ile Suudilerin muhalifleri Türkiye ve Ürdün üzerinden yeniden silahlandırmaya karar vermeleri, eylülde kontrol dışına çıkan silahlı grupların yeniden kontrol altına alındığını ve savaş seçeneğine yeniden dönüldüğünü gösteriyor.

Wall Street Journal gazetesi, muhaliflerin silahlandırılması kararıyla Şam çevresinde kaybedilen yerlerin yeniden ele geçirilmesinin ve böylece Suriye yönetiminin masaya zayıf bir şekilde oturtulmasının hedeflendiğini bildiriyor.

CIA tarafından Ürdün’de eğitilen ve nitelikli silahlarla donatılan militanların İsrail üzerinden Suriye’ye sokulduğuna dair haberler[8] de bu planı doğruluyor.

Bütün bu gelişmeler, ABD liderliğindeki Dostlar grubunun siyasi çözümden hala sadece devrimi anladığını gösteriyor.

 



[1] YDH. 13 Şubat 2014. Ulusal Koalisyon’dan siyasi geçiş planı. http://www.ydh.com.tr/HD12641_ulusal-koalisyondan-siyasi-gecis-plani.html

[2] YDH. 15 Şubat 2014. Suriye: Üçüncü tur müzakerelere ön şartsız hazırız. http://www.ydh.com.tr/HD12647_suriye--ucuncu-tur-muzakerelere-on-sartsiz-haziriz.html

[3] El Kudsu’l Arabi. 27 Ocak 2014. رياض الشقفة: لم نشارك في جنيف 2 لقناعتنا بعدم جدوى الحوار مع النظام و’داعش’ مخترقة ولدينا مؤشرات على تلقيها دعما إيرانياhttp://www.alquds.co.uk/?p=127710

[4] Amerika’nın Sesi. 16 Şubat 2014. Humus’tan 600 kişi tahliye edildi. http://www.amerikaninsesi.com/content/humustan-600-kisi-tahliye-edildi/1847746.html

[5] YDH. 28 Ocak 2014. Cenevre’ye rağmen ABD’den Suriye’deki müttefiklerine silah desteği http://www.ydh.com.tr/HD12608_cenevreye-ragmen-abdden-suriyedeki-muttefiklerine-silah-destegi.html

[6] The Wall Street Journal, 15 Şubat 2014. Suudiler, Suriyeli isyancılara ağır silahlar verecek http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424052702303704304579384513335026136.html?mod=wsj_share_tweet

[7] Milliyet. 16 Şubat 2014. Obama o şirketleri çok sert uyardı: Onların üzerine balyoz gibi ineriz. http://ekonomi.milliyet.com.tr/obama-o-sirketleri-cok-sert/ekonomi/detay/1835556/default.htm

[8] Rey’ul- Yovm. 12 Şubat 2014.  1500مقاتل دخلوا عبر إسرائيل إلى سوريا http://www.raialyoum.com/?p=51948