‘Dostlar’ın evrimi ve Ankara’nın direnişi

Uluslar arası koalisyonun terör gruplarına karşı havadan müdahalesini yetersiz buluyor; ancak kendisi, Gazze’ye dönüşen Kobani karşısında Sisi’nin Mısır’ından daha olumsuz bir pozisyona savruluyor.

Ankara’nın IŞİD’le mücadele konusundaki çekinceli tutumu, ‘Dostlar Grubu’nun 12 Eylül 2014’den itibaren geçirdiği yapısal değişimi okuyamamasından ya da buna direnmeye çalışmasından kaynaklanıyor.

Ankara’dan terörle mücadele için kurulan uluslar arası ittifakla ilgili olarak 12 Eylül’den 28 Eylül’e kadar yapılan açıklamalar ise bu çekinceli tutumun sebebini yansıtıyor.

12 Eylül:Türkiye, uluslar arası ittifakın temelinin atıldığı Cidde toplantısına katılmakla birlikte toplantı bildirisini imzalamayarak çekincesini açıkça ortaya koydu.

O dönemde bildirinin imzalanmaması iki gerekçeye dayandırıldı.

1- Bildiride “IŞİD’e karşı askeri yöntemler dahil aktif ve kararlı bir şekilde etkin mücadele etmesi gerektiği” şeklinde anlaşılabilecek ifadeler yer alıyordu. Toplantıya katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bildiriyi Ankara’ya ileterek değerlendirme istedi; ancak Ankara onay vermeyince Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bildiriyi imzalamadan Cidde’den ayrıldı.[1]

2- IŞİD’in elinde rehin bulunan Musul konsolosluğundaki 49 vatandaşımızın hayatı tehlikeye atılmak istenmedi.

16 Eylül:Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, IŞİD’in “Irak’ta Sünnilerin dışlanmasının” ve Suriye’de de sürmekte olan savaşın bir sonucu olduğunu belirterek “IŞİD’i ortaya çıkaran sebepler yok edilmeden kalıcı barışın sağlanamayacağını”[2] söyledi. Davutoğlu’nın dışişleri bakanlığı döneminde çokça vurguladığı bu perspektife göre ‘Irak’ta Sünniler dışlanmaz ve Suriye’de de yönetim devrilirse başta IŞİD olmak üzere terör kendiliğinden ortadan kalkacaktı.’

20 Eylül:Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara’nın bu perspektifini “Şam rejimi ayakta durduğu sürece istikrar sağlanmaz”[3] diyerek tekrar etti.

23 Eylül:Başbakan Ahmet Davutoğlu da “Bütün meseleyi rehinelerle ilişkilendirip rehineler bırakıldığında ne yapacaksınız diye soru Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz. Türkiye kendi kararını kendi verir”[4] dedi ve uluslar ittifaka ilişkin mesafeli tutumun rehinelerle ilgili olmadığına, bu tutumun Ankara’nın kendi perspektifinden kaynaklandığına işaret etmiş oldu.

28 Eylül:Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz olaya sadece terör örgütü açısından değil, Suriye rejimi açısından da bakıyoruz”[5] diyerek Ankara’nın terörle mücadele perspektifinin stratejik hedefini göstermiş oldu ve bu hedefe ulaştıracak plan önerisinde bulundu.

Erdoğan’ın “güvenlikli bölge oluşturulması” ve muhaliflerin eğitilip silahla donatılması” esaslarına dayanan eylem planının IŞİD’le mücadeleyi değil, Suriye yönetiminin devrilmesini hedeflediği açıktı.

‘Dostların’ evrim süreci

‘Suriye’nin Dostları Grubu’, 2003’teki Irak müdahalesi sırasında BM’den karar çıkaramayan Bush yönetiminin BM’yi bypass etmek için kurduğu 40 üyeli uluslar arası koalisyon model alınarak kurulmuştu.

Çünkü Katar başkanlığındaki Arap Birliği ile AB ülkelerinin ‘insani yardım koridoru’ açılması adı altında BM’ye sundukları müdahale planı 4 Ocak 2012’de Rusya ve Çin tarafından veto edilmiş; Suriye’ye BM’yi bypass ederek müdahale etmek isteyen ülkeler de 2012 şubatında ‘Dostlar Grubu’nu kurmuştu.

İlk toplantısını 2012 martında Tunus’ta yapan Dostlar Grubu, uyguladığı kolektif yaptırımlarla Suriye yönetimini yalnızlaştırmaya ve zayıflatmaya, muhalifleri ise örgütlemeye ve desteklemeye çalıştı. Hazirandan itibaren silahlandırmaya başladığı muhalif gruplar aracılığıyla da 18 Temmuz 2012’de vekalet savaşını başlattı.

Suriye yönetimine biçilen ömür[6] başlatılan vekalet savaşının “haftalarla ifade edilen” bir süre için planlandığını ortaya koyuyordu.

Suriye yönetiminin ‘maraton’, Dostlar Grubu’nun ise ‘100 metre koşusu’ temelinde planladığı süreçte ilk elemeler, 2013 eylülünde kimyasal silah gerekçesiyle müdahale kararı alan ABD’nin bu kararından vazgeçmesi ile başladı.  

ABD müdahalesinin gerçekleşmemesi, muhaliflerin ‘devrim’ sonrasına erteledikleri iç hesaplaşmayı erkene almasına neden oldu.

2013 ekiminde şiddetlenen muhalifler arası iç savaş sonunda ‘Dostlar’ın parası ve silahı ile savaşan ‘ılımlılar’ tasfiye olurken, ‘milliyetçilik ve vatanseverlik’ motivasyonu ile savaşan Suriye ordusu ile ‘dini’ motivasyonlarla savaşan cihatçılar finale kaldı.

2014 ortalarında gelindiğinde ‘Dostların’ vekalet savaşının kontrolünü kaybettiği açıkça itiraf edilmese bile Ankara dışındaki neredeyse herkesin ortak fikriydi.

Çünkü Suudi Arabistan Suriye’de desteklediği grupları terör örgütü listesine alıyor[7], ABD Başkanı Obama da Suriye’de ‘ılımlı muhalefet’ yaratmanın bir fantezi[8] olduğundan bahsediyordu.

 Ancak, düşüncenden eyleme geçilmesi haziran sonunda hilafet ilan eden IŞİD’in Kürdistan Bölgesi’ni doğrudan, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı ise dolaylı olarak tehdit etmeye başlamasıyla mümkün olabildi.  

Ankara’nın ‘Dostlar’ın evrimine direnişi

Dostlar Grubu’nun ‘teröre karşı uluslar arası koalisyon’ şeklinde evrim geçirmesi, sahadaki nesnel bir gerçeklikten ve güvenlik ihtiyacından kaynaklanıyor.

Ankara, ‘IŞİD sebep değil sonuçtur’ argümanıyla 2012 şubatında Suriye yönetimini devirmek için kurulan Dostlar Grubu’nun evrimine itiraz ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece itirazla da yetinmiyor, “eğit donat anlayışı ile Suriye’de ve Irak’ta ılımlı muhalif kesimin eğitilmesi ve donatılması lazım”[9] diyerek Dostlar Grubu’nun Suriye’deki misyonunu, Irak’ı da dahil ederek genişletmesini öneriyor.

Irak ve Suriye’de yönetim değişikliğini terörden öncelikli hatta ‘terörün ilacı’ olarak sunan Ankara, ‘tampon bölge’ gibi BM kararı gerektiren olmayacak şartlar öne sürerek ‘Dostları’nın evrimini tersine çeviremeye ya da yavaşlatmaya çalışıyor.

Uluslar arası koalisyonun terör gruplarına karşı havadan müdahalesini yetersiz buluyor; ancak kendisi, Gazze’ye dönüşen Kobani karşısında Sisi’nin Mısır’ından daha olumsuz bir pozisyona savruluyor.

“IŞİD bir sebep değil, sonuçtur. Irak ve Suriye’deki ılımlı muhalifler silahlandırılıp eğitilmelidir” argümanlarının Dostlar Grubu’nun evrimini yavaşlatmayacağı, Ankara’nın beklentisinin aksine ‘Suriye ve Irak’ın Dostları Grubuna’ dönüştürmeyeceği ortada.

Ancak Dostlar Grubunun hala Suriye’de ‘ılımlı’lar aracılığıyla devrim yapma seçeneğini masada tutuyor olması, Ankara açısından bir şans.

ABD ile IŞİD’e karşı askeri planda anlaşmaya varan Türkiye’nin,[10] 3 yıldır zaten Suudi ve Katarlı ortaklarıyla eğitip donattığı silahlı gruplardan ‘ılımlı’ bir ordu kurup, Şam yönetimini devirmeyi başarması, Dostlar Grubu’na 2012 coşkusunu yeniden kazandırabilir.

 



[1]Hürriyet, 12 Eylül 2014. Türkiye, IŞİD bildirisini imzalamadı. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27188025.asp

[2]Radikal. 16 Eylül 2014. Numan Kurtulmuş: IŞİD sebep değil, sonuçtur http://www.radikal.com.tr/politika/numan_kurtulmus_isid_sebep_degil_sonuctur-1213172

[3]TRT Haber. 20 Eylül 2014. Şam rejimi bölgede tehdit. http://www.trthaber.com/haber/gundem/sam-rejimi-bolgede-tehdit-144948.html

[4]Sabah. 23 Eylül 2014. “Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz” http://www.sabah.com.tr/gundem/2014/09/23/turkiye-gibi-bir-ulkeye-sorulmaz-1411424524

[5]Radikal. 28 Eylül 2014. IŞİD koalisyonunun dışında kalamayız. http://www.radikal.com.tr/turkiye/isid_koalisyonunun_disinda_kalmayiz-1215333

[6]NTVMSNBC. 24 Ağustos 2012. Davutoğlu Esad’a ömür biçti. http://www.ntvmsnbc.com/id/25376791

[7]AA. 7 Mart 2014. Suudiler İhvan’ı terör örgütü saydı. http://www.aa.com.tr/tr/dunya/298063--suudi-arabistan-ihvani-teror-listesine-aldi

[8]Diken, 9 Haziran 2014. Obama Suriye’de noktayı koydu: Muhalifleri silahlandırarak fark yaratmak bir fantezi. http://www.diken.com.tr/obama-suriyede-son-noktayi-koydu-muhalifleri-silahlandirarak-fark-yaratmak-bir-fantezi/

[9]Milliyet. 8 Ekim 2014. Sadece havadan sonuç alınmaz. http://www.milliyet.com.tr/sadece-havadan-sonuc-alinamaz/siyaset/detay/1951442/default.htm

[10]Habertürk. 10 Ekim 2014. ABD ve Türkiye askeri planda anlaştı. http://www.haberturk.com/dunya/haber/998290-abd-ve-turkiye-askeri-planda-anlasti



Makaleler

Güncel