"Yapmamız gereken tek şey, Hamas ile Ensarullah hareketleri arasındaki ilişki deneyiminden, Aksa Tufanı'nın ve Muhammed ed-Dayf'ın çağrısının büyük kazanımından ders çıkarmak, ona katkıda bulunmak ve üzerine inşa etmektir. Bunun dışındaki her şey Siyonizm'e hizmettir."

YDH - El-Ahbar yazarı Musa es-Sada, Hamas ve Ensarullah arasındaki ilişkinin gelişimini ve özellikle Aksa Tufanı sonrası kazandığı önemi ele alarak, iki direniş örgütünün yakınlaşmasının altında yatan dinamikleri inceliyor. Sada, Hamas'ın içsel dönüşümleri ve Ensarullah'ın Filistin'e yönelik değişmez ideolojik desteğinin, iki taraf arasında eşi benzeri görülmemiş bir ittifaka zemin hazırladığını vurguluyor. Bu ittifak, sömürgeci ve bölücü projelere karşı direniş adına bir model oluşturuyor ve Sada, bu örnekten ders çıkararak birlik olunması çağrısı yapıyor.
Nisan 2022'de, başkent Sanaa'da yüz binlerce kişinin önünde dev bir ekrandan kalabalığa seslenen Şehit İsmail Heniyye, Dünya Kudüs Günü münasebetiyle yaptığı konuşmada, "Kudüs, Sanaa'nın kalbindedir. Dün olduğu gibi bugün de Araplığın kaynağı ve İslam'ın beşiği olan Yemen, Kudüs ve Filistin aşığıdır," demişti.
Bu sahneden yedi yıl önce, yani 2015 yılının mart ayında, Suudi-Amerikan saldırganlığının (Kararlılık Fırtınası) başlamasından üç gün sonra, İslami Direniş Hareketi (Hamas) bir bildiri yayımlayarak "Yemen'de meşru yönetimin yanında yer aldığını" teyit etmişti.
Bu iki sahne arasındaki gelişimi ve tezatı anlamak, Ensarullah ile Hamas hareketleri arasındaki ilişkinin Aksa Tufanı öncesindeki altyapısını ve bu ilişkinin yaşadığı devrimi kavramak açısından önemli.
Bu devrim, söz konusu ilişkiyi, iki Arap sosyo-politik hareketinin sınırları aşan bir ilişki biçimi için örnek bir çerçeve ve temel bir çekirdek hâline getirdi.
Hamas tarafında ise hareket, iç mekanizmalarında dönüşümler ve kaymalar yaşadı, bölgesel ve uluslararası ilişkilerinde gelişim gösterdi.
Burada dikkat çekici olan, katı coğrafi kısıtlamalara tabi, karmaşık bir yapıya sahip siyasi hareketin, Filistin halkının diasporasının çeşitli tezahürlerini —esirlerden kuşatma altındaki Gazze'deki mülteci kamplarında doğanlara, Arap ülkelerinde doğanlardan Batı ülkelerinde yaşayanlara kadar— kapsayan geniş yapısıyla (bu alanların her birinin gördüğü farklı siyasi çelişkilere, farklı dünyalara ve kendi entelektüel, sınıfsal ve siyasi oluşumlarına rağmen) derin iç farklılıklara rağmen resmi çerçevede görünür bir bütünlüğü korumuş olması.
Bu bütünlük, söz konusu çelişkilerin İslami Direniş Hareketi (Hamas) adındaki tek bir siyasi yapı içinde kalmasını sağlayacak şekilde özenle korundu.
Zarif ancak yüksek esnekliğe sahip bu bütünlüğün korunmasındaki başarı, hareketin örgütsel açıdan en önemli başarılarından biri.
Tarihsel örneklere bakıldığında, ulusal ve İslami hareketlerin örgütsel yapılarının bütünlüğü, bir anlaşmazlığın yönetilmesini gerektiren ilk çatışmada çöker ve bozulurdu.
Filistin toplumu gibi karmaşık, yaygın ve çoklu bağlamlara sahip bir durumda bunun nasıl olacağı ise ayrı bir konu.
Burada şunu hatırlatmak önemli: Toplumu örgütleme ve örgütlülüğü sürdürme süreci, özellikle temel amacı soykırıma maruz bırakılan toplumun örgütsel yapılarını yıkmak olan sömürgeci bir yapıyla karşı karşıya olunduğunda, ulusal kurtuluş hareketlerinin en önemli soruları ve açmazları.
Buradaki mesele, Hamas'ın Ensarullah ile ilişkisindeki dönüşümün, hareketin dinamiklerindeki iç kaymayı yansıtması; bu kayma, Aksa Tufanı başlıklı büyük bir eylem programına hazırlık başlığı altında gerçekleşmişti.
Bu, hareketin, bölgenin karmaşıklığı, Arap dünyasının durumu ve çelişkileriyle karmaşıklaşan Arap ve bölgesel ilişkiler ağının matrisini yeniden yapılandırması yoluyla oldu.
Ancak bu yeniden yapılanma, çelişkilerden ve farklı taraflarla ortak çıkarlardan yararlanma, tüm bunlar, tüm kurtuluş hareketlerinin tarihinin bize öğrettiği gibi, varoluş koşulu ve zaferin koşullarından biri.
Bu, direniş adına konuşulacak bir alanın olduğu el-Cezire platformunun yönetilmesi ve kullanılmasından, "arabulucu" Arap rejimleri ve diğerleriyle ilişkilerin yönetilmesine, direniş hareketleriyle ilişkilere ve Malezya, Pakistan ve Güney Amerika'daki sınır ötesi ilişkilere kadar uzanır.
Diğer taraf ise Ensarullah. Hareket, Filistin halkı ve hareketleriyle Arap siyasi ve duygusal ilişkisinde bize sağlam bir model sunuyor.
Teorik olarak, Araplar olarak, Filistin halkının Siyonizm karşısındaki sömürgeci konumu nedeniyle hepimizin savaşını verdiğini söylediğimizde, bu bir slogan meselesi değil.
Aksine, bu, performansımıza, uygulamalarımıza, anlayışımıza, takdirimize ve bu Arap halkı ve direnişi karşısındaki tevazumuza yansıyan bir analiz.
Bu durum, hareketin kurucusu Şehit Seyyid Hüseyin Bedreddin el-Husi'nin kurduğu özel, enternasyonalist ve İslami ideolojik doktrin aracılığıyla Yemen hareketinde kanıtlandı.
Bu, milenyumun başında doğduğu zaman diliminden, Amerika ve İsrail varlığıyla mücadelesindeki radikalliğine ve sınırları aşan boyutuna kadar modern Arap siyasi tarihinde eşi benzeri az görülen devrimci bir doktrin.
Dolayısıyla Ensarullah, Filistin halkına ve hareketlerine yönelik tutumun —bazıları size karşı dursa bile— değişmez, sabit bir faktör olduğu konusunda bir model sundu.
Hatta bu tutumda sebat etmek, anlaşmazlıkların, çelişkilerin ve saflaşmaların bunu değiştirmesine izin vermemek devrimci bir koşul. Aksi takdirde, pratik ve duygusal düzeydeki değişim ve Filistin davasının merkeziliğinin zayıflaması Siyonizm'in lehine iki nokta olacaktır.
Bu nedenle, Ensarullah hareketinin ilkeler demeti sarsılmadı. Lideri Seyyid Abdülmelik el-Husi'nin söylemi, medya ve ideolojik araçlarının söylemi, hatta Suudi-Amerikan saldırganlığı ve uzantılarıyla karşı karşıya olan sahadaki savaşçılarının söylemi bile ilkelere demir gibi bağlı kaldı.
Aynı şekilde, duygusal açıdan, Siyonist Yahudilere duyulan nefret, Yemen siyasi duygusallığının temel belirleyicisi olmaya devam etti.
Bu arka plandan hareketle, iki hareketin 7 Ekim'de büyük bir devrimci anda buluşması, iki tarafın da beklemediği dramatik bir gelişmeye sahne oldu.
Hamas'ın sosyal alanı ve savaşçıları, sanki yeni tanışıyorlarmış gibi yeni bir aktörün girişine tanık oldu.
Bu durum, ilişkideki algıyı ve bilinci değiştirdi ve yaklaşık on yıldır Arap ve dünya medyasının karalama ve savaş sisiyle örttüğü "Husiler" olarak adlandırılan bu tuhaf grubun keşfedilmesini sağladı.
Ensarullah açısından ise, savaşçı yiğitlik ve yaratıcılıktan büyük ve olağanüstü fedakârlık ve özveriye kadar uzanan devrimci moment, Arapların vicdanında kahraman, mücahit ve mümin Filistin halkına dair hayal edilen imajın bir teyidi oldu.
Buna ek olarak, Ensarullah hareketinin genç yaşı ve tarihinde savaş ve çatışma durumunun sürekliliği, onu sürekli devrimci bir teyakkuz ve değerlendirilebilecek bir seferberlik durumunda tuttu.
İki tarafın ilişkisi bugün, Aksa Tufanı ve savaştaki duygusal ve siyasi bütünleşme yoluyla, Filistinli bir örgüt ile Arap devleti otoritesine sahip bir Arap örgütü arasında boyutu ve şekli bakımından eşi benzeri görülmemiş bir ilişkiye ulaştı.
Medya araçlarının, görsellerin, tasarımların, seferberliğin uyarlanması ve meşruiyetlerin karşılıklı olarak güçlendirilmesiyle, Yemen'in, Aksa Tufanı projesinin bölgesel ve Arap boyutu için sabit bir güvenilirlik oluşturmasından, Ensarullah'ın sloganlarının ve devrimci yaklaşımlarının doğruluğunu kanıtlamasına kadar uzandı.
Arap dünyasındaki siyasi pratik açısından Ensarullah ve Hamas arasındaki bu ilişki, üzerine inşa edilmesi ve genişletilmesi gereken metodolojik bir çerçeve ve çekirdek teşkil ediyor.
Bu, hem medya ve söylemle bilgece başa çıkmada hem de coğrafi olarak uzak ve İslam tarihini çağırma seçeneklerinde (belki de ince bir şekilde) farklı olan iki Arap sosyal oluşumu arasında birleşme araçlarını kolaylaştırmada, mezhepçi ayrılık girişimlerine karşı büyük bir kırılma anlamına geliyor.
Bu ilişkinin üzerine inşa etmek, önümüzdeki on yılda şiddetle ihtiyaç duyacağımız sömürgeci ittifak, Arap süreci ve onların soykırımcı projeleri karşısında direnişçi Arap tarihi bloğunu inşa etmenin tek yolu.
Bu nedenle bugün, Aksa Tufanı'ndan bunalanların, ondan önceki zamandan beslenenlerin, Suriye'deki iç kutuplaşmanın iki tarafının, ayrılık yaymak ve hayali, sorumsuz puanlar toplamak için çelişkileri ve geçmiş olayları araştırıp alevlendirme girişimlerini boşa çıkarmalıyız.
Yapmamız gereken tek şey, Hamas ile Ensarullah hareketleri arasındaki ilişki deneyiminden, Aksa Tufanı'nın ve Muhammed ed-Dayf'ın çağrısının büyük kazanımından ders çıkarmak, ona katkıda bulunmak ve üzerine inşa etmektir. Bunun dışındaki her şey Siyonizm'e hizmettir.
Çeviri: YDH