İran’a yönelik daha yumuşak bir yaklaşım benimseyen ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’le stratejik uzaklaşma sürecine girmiş durumda; Körfez ülkelerinden trilyon dolarlık yatırımlar da yolda.

YDH- Lübnan merkezli el-Ahbar'ın haberine göre, 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana Washington’un Ortadoğu üzerindeki etkisi istikrarlı biçimde arttı.
Bu süreç, ABD’ye karşı duran rejimlerin ya tavizle ya da müdahaleyle etkisizleştirildiği bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.
İsrail’in yürüttüğü Koruyucu Hat Operasyonu sonrası çok cepheli çatışmaların fitili ateşlenirken, Washington bölgedeki direniş odaklarını zayıflattığını ve kendi otoritesini tesis edebileceğini varsayıyor.
ABD, mevcut düzende yalnızca kendi denetimini tanıyan yeni bir güç mimarisi inşa etmeye çalışıyor.
ABD'nin bölgedeki etkisini artırma stratejisinin bir parçası olarak başlattığı operasyonlar, beklenenden çok daha hızlı ve köklü değişimlere yol açtı.
En çarpıcı gelişme, İran ve Direniş Ekseni'ne yakınlığı nedeniyle Washington açısından bertaraf edilmesi gereken bir unsur olarak görülen eski Suriye hükümetinin çöküşü oldu.
Bu gelişme, ancak Türkiye, İsrail ve Rusya gibi aktörlerin sahadaki tutumlarını yeniden belirlemeleriyle mümkün hale geldi.
İran’ın da sürecin tamamlandığına kanaat getirerek geri adım atması, rejim değişikliğini kalıcılaştırdı.
Bu sarsıcı gelişmenin ardından gündeme gelen başlıklar, bölgesel jeopolitik dengelerdeki kırılmanın boyutunu gözler önüne serdi. On yıllardır çözülemeyen Kürt meselesinde olası bir çözüm ihtimali belirdi.
Türkiye ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında barış olasılığı ve PKK’nin silah bırakması ise bu kırılmanın doğrudan yansımaları arasında değerlendiriliyor.
Trump, Ortadoğu’da vekil güç değil yatırım peşinde
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu’ya yönelik girişimleri, Amerikan dış politikasında İsrail lehine süregelen çizgiden sapma olarak değil, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaşanan taktiksel ayrışma olarak değerlendiriliyor.
Trump yönetimi, Yemen’de ateşkes, Hamas ile yürütülen müzakereler ve İran’la nükleer anlaşma temasları gibi adımlarla İsrail’in sert çizgisine mesafe koyuyor.
Washington’un Suriye yaptırımlarını gevşetme sinyali de bu ayrışmayı pekiştiriyor. Netanyahu’nun, ABD çıkarlarını zedeleyerek kendi ajandasını dayatma çabası, Trump ile olan kişisel gerilimin arkasındaki temel etken olarak öne çıkıyor.
Bu nedenle Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti kapsamında duyurulması beklenen normalleşme süreci gündemden düşmüş görünüyor.
Gazze’deki sivil kayıplar ve İsrail’in yeniden işgal tehditleri süreci daha da belirsiz hale getiriyor.
Trump’ın temaslarının esas odağını ise bölgesel jeopolitikten çok, trilyon dolarlık ekonomik anlaşmalar oluşturuyor.
Trump Körfez'de: İran'a yumuşama, İsrail'e mesafe
Trump, Riyad’da Suriye'de faaliyet gösteren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütünün lideri Colani ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) liderleriyle bir araya gelecek.
Trump, sekiz yıl önce Körfez liderlerinden İran’a karşı sert tutum talep ederken, bu kez İran’a yönelik daha yumuşak bir siyaset izleyen bölgesel liderlere tanıklık edecek.
İran’la büyük bir çatışmanın rejimlerini tehdit edebileceğinden korkan Körfez ülkeleri, Trump’ın geçmişteki sert tutumundan sapmış durumda.
İsrail ise Trump’ın bu kez İsrail’den uzaklaşan politikalarından rahatsız.
Ancak Trump’ın Körfez turunun esas amacı, bölgedeki trilyon dolarlık ekonomik anlaşmalar.
Suudi Arabistan, ABD varlıklarına 600 milyar dolar yatırım yapma sözü verirken, bu rakamın 1 trilyon dolara çıkarılması ihtimali gündemde.
Birleşik Arap Emirlikleri, 1.4 trilyon dolar gibi daha büyük bir yatırım taahhüdüyle Suudi Arabistan’ı geçerken, Katar bu rakamı açıklamadan yatırım yapıyor.
Trump’ın Körfez turunun en önemli boyutu, bölgedeki ekonomik ilişkileri güçlendirmek.
Bu, İsrail’in yeniden başlattığı sert saldırılara rağmen gerçekleşiyor.
Pek çok Amerikalı yetkili ve tanınmış köşe yazarı, Gazze’de sergilenen İsrail vahşetine verilen aşırı desteğin, ABD’nin Ortadoğu’daki genel çıkarları ve özellikle Körfez’deki konumu açısından bir bedeli olduğu ve bölgedeki krizlere “çözüm” için para istenen ülkeler açısından büyük bir utanç teşkil ettiği konusunda daha önce uyarıda bulunmuştu.
El-Ahbar gazetesinden Hüseyin İbrahim konuyla ilgili olarak şunu söylüyor:
‘’ABD, İsrail’in artık rolünü oynadığı bu Amerikan savaşının ardından, İsrail’in zararına olacak şekilde Körfez’in zengin devletlerinin rolünü güçlendirme yoluna gidiyor gibi. İsrail’in çıkarları Amerikan politikalarının itici gücü olmaya devam edecekse, bunu Netanyahu’nun yaptığı kadar küstah bir şekilde yürütmeye gerek yok. Çünkü bu artık hem Amerika’ya hem de başkanına hakaret anlamına geliyor.’’