Büyük Suriye-Gazze pazarlığı

img
Büyük Suriye-Gazze pazarlığı YDH

"Eğer Trump, ABD politikasını İsrail'in Orta Doğu'daki hedeflerinin peşine takarsa, yeni bir bölgesel düzene dair aşırı iyimser bir bakış açısı uğruna pratikliği ve pragmatizmi feda ediyor olabilir."




YDH - Trump yönetimi, yüz binlerce Filistinliyi Gazze'den çıkarıp Suriye gibi ülkelere tehcir ederek "Refah İçin Barış" planını canlandırmayı hedefliyor. Ancak bu plan, Suriye'de istikrarsızlığa yol açma ve ABD ile İsrail arasında politika ayrılıklarını derinleştirme riski taşıyor. İsrail'in Gazze ve Suriye'deki kendi stratejik hamleleri, Şam ile Filistinli mülteciler karşılığında tavizler içeren bir anlaşma arayışında olabileceğini düşündürüyor. Daha önce ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Bürosu'nda (INR) Arap Yarımadası Kıdemli Analisti ve Ulusal İstihbarat Üniversitesi'nde (NIU) misafir öğretim üyesi olarak görev yapmış olan Joshua Yaphe'ye göre ABD'nin bu karmaşık durumda Orta Doğu politikasını Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlere devretme ihtimali ve böyle bir "büyük pazarlığın" yaratacağı riskler söz konusu.

Trump yönetimi, yüz binlerce Filistinliyi Gazze'den çıkarmayı ve Refah İçin Barış planının bir versiyonunu yeniden canlandırmayı umuyor.

Ancak Washington, İsrail'in Suriye'ye yerleşimi sürdürmesine izin vererek Şam'daki hükümeti istikrarsızlaştırma ve iç savaşa dönüş riskini alıyor.

Bu, tam da Beyaz Saray'ın kaçınmak isteyeceği türden karmaşık, çetrefilli ve uzun soluklu bir girişim olup, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile İsrail arasında ortaya çıkan politika farklılıklarının bir göstergesi.

Gazze sorunu

Beyaz Saray, Filistinlilerin Gazze'den çıkarılmasını istediğini gizlemiyor; bu durum, bazı mültecilerin geri dönüş için incelenmesinden önce şeridin yeniden inşasına olanak tanıyacak.

Bu, ilk Trump yönetiminin, İsrail'in topraklarla ilişkisine daha bütüncül bir yaklaşım getirme planlarıyla uyumlu. Söz konusu yaklaşım, tam bir Filistin devletinin gerisinde kalırken normalleştirilmiş bir hukuki ve ekonomik çerçeveye bağlı kalarak bölgeye güvenlik ve istikrar getirmeyi ve başkana olası bir Nobel Barış Ödülü kazandırmayı amaçlıyor.

Bu barış vizyonu, İsrail'deki Merkez Sağ siyasetçiler tarafından şekillendirildi. Bu siyasetçiler, İsrail halkının çoğunluğunun şüphe ve korkularını dikkate alırken sahadaki gerçekleri ele almaya çalıştılar.

ABD ve İsrail çıkarlarının, İsrail ve Filistin halklarının barışın ve güvenliğin geleceği konusunda tamamen farklı görüşlerde olduğu, aksi takdirde çözümü zor bir duruma çözüm bulma konusunda birleştiği görülüyor.

Buna göre, İsrail hükümetinin Güney Sudan ve Somali de dâhil olmak üzere Afrika'daki çeşitli ülkeleri Filistinlileri kabul etmeye ikna etmeye çalıştığına dair haberler var.

ABD Özel Temsilcisi Witkoff, ocak ayında Endonezya hakkında daha ciddi bir öneride bulunmuştu. Ancak tutarlı bir müzakere süreci ve medya stratejisinin yokluğunda bu öneri, Cakarta tarafından kesin bir dille reddedildi.

Mart ortasında Beyaz Saray'ın üçüncü bir taraf aracılığıyla Suriye'ye ulaştığına dair kısa süreli söylentiler çıksa da Suriye hükümeti bu haberleri yalanladı.

İsrail’in stratejik hesabı

Bu çıkar örtüşmesine rağmen Kudüs, Washington'dan çok farklı bir noktadan başlıyor. Ateşkesin 17 Mart gecesi sona ermesinden bu yana İsrail, Gazze'nin yüzde 30'unu bir tampon bölgeye dönüştürdü ve İsrail Savunma Bakanlığı bu bölgeyi herhangi bir barış anlaşması kapsamında tutmayı planlıyor.

Kuzeyde Gazze Şehri'ni izole eden Netzarim koridorunun yanı sıra, İsrail güçleri şimdi de güneyde Refah'ı Han Yunus'tan ayıran Morag koridorunu oluşturdu.

Büyük Suriye-Gazze pazarlığı

Şeridin büyük çoğunluğu zaten yıkılmış durumda ve yeniden inşa maliyeti ortaklardan oluşan bir koalisyon için kolayca karşılanabilir olsa bile, mevcut koşullar altında kimse yeniden inşa etmeye istekli değil.

Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, altı ay içinde Gazze sakinlerinin Mısır sınırı boyunca küçücük bir toprak parçasına sıkışacağını ve burada, "tamamen çaresiz kalacaklarını, başka yerlerde yeni bir hayata başlamak için yer değiştirmeyi arayacaklarını" öngörüyor. Bu gidişle haklı olabilir.

Gazeteciler ve diğer uzmanlar uzun süredir İsrail'in savaş sonrası için bir planı olmadığını iddia ediyorlar.

Yahudi devletini, yerleşim yeri inşasına geri dönüşe veya seçimleri ve cezai soruşturmaları ertelemek için bitmek bilmeyen bir savaşa olanak tanıyacak kalıcı bir işgali tercih etmekle eleştiriyorlar.

Dış gözlemcilerden ortaya çıkan planların birçoğunun ya yönetim sorumluluğunu başkalarına devrettiği ya da İsrail tarafından yönetmek üzere yetkilendirilen herhangi bir yerel otoritenin Hamas tarafından hedefli suikastlarla karşılaşacağı gibi sahadaki acı gerçekleri göz ardı ettiği doğru.

Fakat, İsrail'in bir stratejisi olmadığını söylemek ve karar alıcıların sadece en kötü vahşet dürtülerine kapıldıklarını ima etmek yanlıştır ve İsrail hükümetinin 8 Ekim'den bu yana sergilediği önemli miktarda planlamayı görmezden gelir.

Bunun yerine, İsrail'in Gazze'deki durumu çözmek için gerekli koşulları yaratmak üzere ortamı nasıl şekillendirdiğini görmek için Suriye'ye bakmak gerekiyor.

İsrail ordusu, Hermon Dağı'nı ve Kuneytire civarındaki genişletilmiş güvenlik bölgesini süresiz olarak işgal edeceğini söyledi.

Netanyahu, Suriyeli Dürzi dini liderlerin İsrail'e tarihi ziyaretlerine ve Suriyeli Dürzilerin İsrail hastanelerinde tıbbi tedavi görmesine izin verdi.

Kürtlerin ademi merkeziyetçilik ve bölgesel özerklik çağrısı yaptığı bir dönemde Suriye Kürtlerine yardım teklifleriyle yakınlaşmaya çalıştı.

Yine, ABD ve İsrail çıkarları arasında bir yakınlaşma söz konusu. Her ikisi de Şam'daki yeni rejimin, daha sonra bir terörist devlete dönüşebilecek koyun postuna bürünmüş bir kurt olduğu yönündeki endişelerinde haklı.

Eski terörist savaşçılardan oluşan bir gruba güvenmekte isteksizlik ve Ahmed eş-Şaraa'dan birçok cephede somut ilerleme görme arzusu var.

İsrail, muhtemelen stratejik bir nihai hedefe yönelik olarak Şam'a karşı baskı uygulayabileceği önemli sayıda baskı noktasına sahip ve ABD'nin tek taraflı yakınlaşması bunu kesinlikle baltalayacaktır.

Fakat Başkan Trump'ın Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'ye yönelik yaptırımları hafifleteceği yönündeki açıklaması ve Şaraa ile Suudi Arabistan'da görüşme kararı, yönetimin İsrail olsun ya da olmasın, Şam için sonraki adımları atmaya hazır olduğunu gösteriyor.

Azerbaycan'daki son İsrail-Türkiye görüşmeleri ve bildirilen dolaylı İsrail-Suriye görüşmeleri, muhtemelen Washington tarafından herkesi aynı çizgiye getirmek ve ilerlemek için teşvik edildi.

Beyaz Saray, Orta Doğu politikasını Türkiye ve Suudi Arabistan'a devretmek anlamına gelse bile, belirsiz sonuçları olan stratejik manevralar yerine somut faydaları olan hızlı dış politika kazanımlarıyla ilerlemek istiyor.

Büyük pazarlık

İsrail hükümetinin Şaraa ile bir anlaşma yapma seçeneğini açık bıraktığı oldukça muhtemel görünüyor.

İsrail'in üst düzey yetkili konuşmaları ve basın açıklamaları yoluyla Suriye'deki eylem ve niyetlerini kamuoyuna duyurma çabaları, diğer bölgesel taraflara İsrail'in kullanmaya istekli olabileceği kozlar olduğu mesajını verme arzusunu gösteriyor.

Anlaşma, İsrail'in güney Suriye'nin bazı bölgelerinden askeri olarak çekilmesi, etnik ve dini azınlıklarla doğrudan temas düzeyini azaltması, Türkiye ile bir uzlaşma biçimi ve Washington'a tam diplomatik ilişkileri yeniden kurması için yeşil ışık yakılması karşılığında Suriye'nin Gazze'den yüz binlerce Filistinli mülteciyi kabul etmesini içerecektir.

Bu, Suriye'nin çok sayıda Filistinli mülteciyi ilk kez kabul edişi olmayacaktır. BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), bugün Suriye'de 438 bin Filistinliyi desteklediğini iddia ediyor.

Büyük çoğunluğu yoksulluk içinde yaşıyor, ancak en azından Suriye İç Savaşı'ndan önce çoğu, bölgenin diğer birçok yerindeki akranlarından daha iyi koşullara sahipti.

Yine de, İsrail'in Gazze konusunda Suriye ile anlaşma yapma olasılığı Körfez'de ciddi endişeyle karşılanıyor.

Nisan sonunda Arap Körfez ülkelerine yaptığım son ziyarette, birkaç arkadaşım böyle bir düzenlemeden duydukları korkuları dile getirdi.

Suriye hâlâ savaşla harap olmuş bir ülke ve özellikle şimdi Avrupa hükümetlerinin Suriyeliler için sığınma başvurularını durdurduğu ve birçoğunun evlerine dönmesi için artan baskıların olduğu bir dönemde mültecilerin yaşayabileceği az sayıda yer var.

Suudi Arabistan gibi Şam'daki geçiş hükümetine mali ve diplomatik desteklerini açıkça dile getiren bölgesel ortaklar, bu adımı ve onunla birlikte Suriye hükümetini kınamak için sert bir kamuoyu baskısı altına girecektir.

Bu durum, Suriye'de zaten kıt kaynaklara erişim ve yeni hükümette rol konusunda mücadele eden topluluklar arasındaki gerilimleri körükleyecektir.

Çatışma potansiyelini en aza indirmeye yardımcı olabilecek tek şey, mali yardım ve olumlu medya mesajlarıyla güçlü Türk desteği olabilir.

Soru şu; Beyaz Saray, Filistin nüfusunun büyük bir kısmının transferinin başka yerlerde önemli ölçüde istikrarsızlık yaratabileceğinin ve Washington'un bölgesel çatışmanın etkisini önlemek veya azaltmak için müdahale etmek zorunda kalabileceğinin farkında mı?

Üst düzey ABD'li yetkililer muhtemelen İsrailliler ve Türklerin anlaşmazlıklarını çözebileceklerini ve Amerika'nın Suriye'de baş gösteren sorunlardan mesafesini korumasına olanak tanıyacak bir uzlaşmaya varabileceklerini umuyorlar.

Ancak, bu taraflardan hiçbiri yeniden alevlenecek bir Suriye iç savaşı gibi en kötü durum senaryosuyla başa çıkmaya hazır olmayabilir.

Eğer Trump, ABD politikasını İsrail'in Orta Doğu'daki hedeflerinin peşine takarsa, yeni bir bölgesel düzene dair aşırı iyimser bir bakış açısı uğruna pratikliği ve pragmatizmi feda ediyor olabilir.

Çeviri: YDH