İran neden Weizmann Enstitüsü’nü hedef aldı?

img
İran neden Weizmann Enstitüsü’nü hedef aldı? YDH

İsrail’in nükleer programında kritik öneme sahip Weizmann Bilim Enstitüsü, İran kaynaklı füze saldırısında büyük zarar gördü. Saldırıda enstitünün araştırma ekipmanları, makineleri ve önemli bilimsel verileri tamamen yok oldu. Bu adımla İran, İsrail’in stratejik ve askeri araştırma kapasitesine doğrudan darbe vurmuş oldu.




YDH- İsrail’in Rehovot kentinde bulunan Weizmann Bilim Enstitüsü'nün, 15 Haziran sabahı İran'ın sürdürdüğü füze saldırısında tesislerinde ciddi hasar yaşandığı doğrulandı.

Saldırıyı takiben yapılan görüşmelerde, İran’ın füzelerinin hedefi olan enstitünün laboratuvarlarından birini incelemeye giden bir yetkili, “Tüm laboratuvarlar, araştırma ve kişisel ekipman, makineler ile öncü çalışmalarda kullanılan araştırma sonuçları dahil tamamen yok oldu, enstitüdeki her şey kayboldu” ifadelerini kullandı.

Yetkili ne Milli Eğitim Bakanı ne de Bilim Bakanı’nın olay yerinde inceleme yapmak üzere gelmediğini belirtti.

Kanal 12’nin aktardığına göre, enstitünün laboratuvarlarının bulunduğu binada yangın çıktı; Kanal 14 ise saldırıda laboratuvarların zarar gördüğünü bildirdi.

Weizmann Bilim Enstitüsü, İsrail’in en önde gelen araştırma üniversiteleri arasında yer alıyor ve dünyanın en önemli ve prestijli bilim merkezi olarak kabul ediliyor.

Matematik, fizik, biyoloji, kimya, biyokimya, bilgisayar bilimleri ve beyin bilimleri başta olmak üzere çok sayıda yüksek lisans ve doktora programı sunan enstitü hem askeri hem de sivil alanda ülkenin araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde öncü rol üstleniyor.

Finansmanını büyük oranda devlet desteğiyle sağlamakla birlikte, Yahudi diasporası ve Siyonist kuruluşlardan da önemli katkılar alıyor.

Weizmann Enstitüsü’nün Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), Stanford Üniversitesi ve Almanya’daki Pax Planck Enstitüsü gibi dünyaca ünlü kurumlarla geniş iş birlikleri bulunuyor.

1934 yılında, İsrail’in ilk cumhurbaşkanı Chaim Weizmann tarafından “Daniel Sieff Araştırma Enstitüsü” adıyla kurulan merkez, 1949’da günümüzdeki ismini aldı. 1955 yılında elektronik bilgisayar üretmeyi başaran enstitü, 1959’da ise ticari kolu Yeda Ar-Ge’yi kurdu.

Enstitünün bilgisayar bilimi bölümünde, İsrail’in en önemli kriptograflarından Adi Shamir gibi isimler yer alıyor; Shamir, RSA şifreleme sistemini geliştirerek dünya çapında bilinirlik kazandı.

Ayrıca Amir Banouei gibi bilim insanları, güvenlik yazılımlarındaki hataları önleyici sistemler geliştirdi.

Weizmann Enstitüsü, biyolojik bilimler, yenilenebilir enerji, sürdürülebilirlik, nanomalzemeler, bilgisayar teknolojileri ve yapay zeka alanlarında yürüttüğü ileri düzey araştırmalarla İsrail’in askeri ve sivil kapasitesine büyük katkı sağlıyor.

1991 yılında Savaş Bakanlığı gözetiminde başlatılan Katzir programı ise enstitü ile hükümet arasında askeri teknoloji alanındaki iş birliğinin önemli bir örneği.

Enstitü ayrıca İsrail’in nükleer programında da kritik rol oynamıştı.

Dimona nükleer reaktörünün inşasına destek veren araştırmalar ve Nahal Sorek reaktörünün yakınındaki faaliyetlerle, nükleer fizik alanında önemli çalışmalar gerçekleştirildi.

“İsrail nükleer bombasının babası” olarak bilinen David Bergman da Weizmann üyesiydi.

Bilimsel katkılarının yanı sıra, enstitü İsrail rejimine enerji, çevre ve güvenlik gibi alanlarda teknik danışmanlık yapıyordu.

Siber istihbarat birimi 8200 gibi güvenlik kurumları da veri analizi ve yapay zekâ alanında enstitüden yararlanıyordu.