İran ile İsrail arasındaki savaş, Sünni gruplar arasında derin görüş ayrılıklarını ortaya çıkardı. IŞİD ve el-Kaide gibi büyük örgütler İran'a düşmanca veya tarafsız bir tavır alırken, yalnızca bazı muhalif akımlar Tahran'a temkinli destek verdi. Mevcut manzara, Sünni çevrelerde ciddi bir ideolojik tartışma başlattı.

YDH - İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından Sünni grupların büyük bir bölümünün, tarafsızlıktan İran'a açık düşmanlığa varan çeşitli pozisyonlar aldığı gözlemlendi.
Islamic World News'in değerlendirmesine göre, bu gruplar arasında yalnızca İsrail karşıtı eğilimlere sahip bazı muhalif akımlar, İran'ın saldırılarına karşı temkinli bir memnuniyet ifade etti.
Haberde IŞİD, Yemen el-Kaidesi, Somali'deki eş-Şebab ve Suriye'deki Sünni gruplar başta olmak üzere çeşitli örgütlerin tutumları incelendi.
IŞİD: İki düşman arasındaki savaş
Savaşın ilk birkaç gününde sessiz kalan IŞİD, en-Nebe isimli dergisinin 500. sayısında yayımladığı "Fars Devleti ve Yahudi Devleti" başlıklı başyazısıyla resmi tutumunu açıkladı.
Örgüt, bu savaşta birçok Müslümanın İran'ı desteklediğini kabul ederken, bunu "akidevi bir kafa karışıklığı" olarak niteledi.
IŞİD'e göre Filistin davası, Müslümanlar arasında tevhidden daha üstün bir ölçüt olarak görülüyor ve bu yolda ölen Şiiler ile komünistler "şehit" olarak kabul edilmiyor.
IŞİD, İran'ı İsrail ile aynı kefeye koyarak İslam'ın düşmanı olarak tanımladı ve Tahran'ın sadece kendi çıkarları doğrultusunda savaşa girdiğini iddia etti.
Örgüt, bu savaşı bölgedeki denklemlerde rolünü yeniden canlandırmak ve gücünü tazelemek için bir fırsat olarak gördüğünü belirtti. IŞİD, iki tarafın da kayıp vermesinden memnuniyet duymanın "meşru" olduğunu savundu.
El-Kaide'den 'zalimleri zalimlerle meşgul et' yorumu
Öte yandan Yemen el-Kaidesi, İsrail karşıtı sert bir duruşa sahip olmasına rağmen Ensarullah ile olan düşmanlığı nedeniyle İran'a güvensizlik besliyor.
Savaş durana kadar resmi tutumunu açıklamayan örgüt, ortamın nispeten sakinleşmesinin ardından ideolojik bir dille kaleme alınmış bir bildiri yayımladı. Bu bildiri, "zalimleri zalimlerle meşgul et" şeklinde ele alındı.
Yemen el-Kaidesi de IŞİD gibi İran-İsrail savaşını İslam'ın iki düşman cephesi arasındaki bir çatışma olarak tanımladı.
Taraflardan herhangi birini desteklemenin yanlış olduğunu vurgulayan örgüt, Sünnilerin kendi içlerinde birliğe ve Sünni mücahitleri desteklemeye odaklanması gerektiğini belirtti.
El-Kaide, IŞİD'in aksine İran'daki Sünnileri ve "avam Şiiler" olarak adlandırdığı kesimi rejimden ayırmaya çalışarak daha yumuşak bir dil kullandı.
Örgüt, Afganistan'daki Taliban'a biat etmiş olmasına rağmen bu konuda Taliban liderlerinin tutumunu izlemedi.
Eş-Şebab'ın dolaylı ve karmaşık tavrı
Somali merkezli eş-Şebab'ın tavrı ise daha karmaşık ve dolaylı oldu. Örgütün resmi haber ajansı Şehhade, ilk tepki olarak Batılı bir askeri analistin tarafsız bir makalesini yayımladı.
Daha sonra, İsrail'in İran'ın füze gücüne ilişkin değerlendirmelerinin yanlış olduğu ortaya çıkınca, İran'ı haklı bulan ve İsrail'i sert bir dille eleştiren bir makaleyi yeniden paylaştı.
Ancak eş-Şebab, Yemen el-Kaidesi'nin resmi bildirisinin yayımlanmasının ardından bu bildiriyi kendi haber ajansında da yayımlayarak çelişkili bir görüntü sergiledi.
Eş-Şebab, Yahudilerle mücadeleyi en önemli hedeflerinden biri olarak ilan etmiş ve Trump'ın Kudüs'ü başkent ilan etmesinin ardından operasyonlarını "Kudüs Yahudileşmeyecek" sloganıyla yürütmüştü.
Suriye'deki gruplar ve Colani'nin sessizliği
Suriye'deki Sünni örgütler, özellikle de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Colani ve destekçileri, daha çok kendi iç meseleleriyle meşgul oldu.
Colani, Siyonist rejim ile temas kurduğu ve İbrahim Anlaşmaları'na katılmaya hazırlandığı yönündeki haberlere rağmen İran-İsrail savaşı hakkında hiçbir açıklama yapmadı.
Tek tepkisi, Katar Emiri ile yaptığı telefon görüşmesinde İran'ın Katar'daki el-Udeyd Üssü'ne yönelik füze saldırısını kınamak oldu.
Buna karşılık, İdlib'de bulunan ve el-Kaide düşüncesine daha yakın olan Colani karşıtı radikal gruplar, İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını yoğun bir şekilde paylaşarak Colani'nin sessizliğini veya uzlaşmacı tavrını öne çıkarmaya çalıştı.
Bu gruplara bağlı sosyal medya hesapları, savaşın başında İran'ın vaatleriyle alay ederken, saldırılar ciddileşince temkinli bir destek eğilimi gösterdi.
Fakat İran'ın "Şii kimliği" ve Suriye savaşına müdahil olması, tam bir sempati oluşmasının önünde ciddi bir engel olarak kaldı.
En dikkat çeken destek Mısırlı aktivistten geldi
Bu süreçte bazı sosyal medya sayfaları, Sünni Ensar el-İslam grubunun kurucusu Molla Krekar'ın "İran-İsrail savaşında İran desteklenmelidir" şeklindeki eski bir fetvasını yeniden dolaşıma soktu.
Aşırılıkçı ve etnik milliyetçi bir söylem yayan Ceyş el-Adl örgütü ise açıkça İsrail'in yanında yer alarak daha da tepki topladı.
Fakat belki de en önemli tepki, İhvancı eğilimleriyle bilinen Mısırlı medya aktivisti Abdullah eş-Şerif'ten geldi.
Eş-Şerif, "Allah'ım, dinin düşmanlarına zafer ver" başlıklı videosunda İran'ı sadece siyasi olarak değil, dini ve ideolojik açıdan da açıkça destekledi.
Video 3 milyondan fazla izlenirken, gelen eleştirilere yanıt verdiği ikinci videosu ise 5 milyondan fazla kişiye ulaştı.