MEE: Golan Tepeleri pazarlık konusu olamaz

img
MEE: Golan Tepeleri pazarlık konusu olamaz YDH

Middle East Eye, Suriye geçici hükümetinin İsrail’le Golan Tepeleri konusunda yürüttüğü iddia edilen görüşmelerin “hem hukuka hem halk iradesine aykırı” olduğunu bildirdi.




YDH- Katar sermayeli Middle East Eye’de (MEE) yer alan bir analizde, HTŞ rejiminin İsrail’le işgal altındaki Golan Tepeleri ve yakın zamanda genişletilen “güvenlik tampon bölgesi” üzerine bir güvenlik anlaşması için görüşmeler yürüttüğüne dair iddiaların ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.

Analizde, böyle bir anlaşmanın yalnızca uluslararası hukuka değil, aynı zamanda Suriye halkının acılarına ve egemenliğine doğrudan etki edeceği vurgulandı. MEE, herhangi bir mutabakatın, Golan Tepeleri’nin açık biçimde işgal altındaki toprak olduğu gerçeğini temel alması gerektiğini belirtti.

Uluslararası hukuka aykırı bir durum

Middle East Eye’deki analizde, Golan Tepeleri’nin 1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında İsrail tarafından işgal edildiği hatırlatılırken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242, 338 ve 497 sayılı kararlarının bu işgali hukuken geçersiz kıldığı ve İsrail’in tek taraflı ilhakının “hükümsüz” ilan edildiği aktarıldı.

İsrail’in bölgede “sivil yerleşim” politikaları yürütmesinin, 4. Cenevre Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olduğu belirtildi. Geçtiğimiz yıl “tampon bölgenin” genişletilmesi de bu kapsamda “fiili parçalanmanın” bir devamı olarak yorumlandı.

İşgalle derinleşen insani kriz

Middle East Eye, meselenin yalnızca hukuki bir tartışma olmadığını, aynı zamanda “derin bir insani boyut” taşıdığını vurguladı. 1967’de yaklaşık 130 bin Suriyelinin zorla yerinden edildiği ve bu kişilerin hâlâ geri dönüş hakkından mahrum bırakıldığı ifade edildi. Mülksüzleştirme, geçim zorlukları ve yerinden edilmenin etkilerinin hâlen hissedildiği kaydedildi.

İşgal altında yaşamaya devam eden 20 binden fazla Dürzi yurttaşın ise ayrımcılığa, toprak gaspına ve ailelerinden koparılmaya maruz kaldığı bildirildi. İsrail’in uyguladığı hukuki ve idari kısıtlamaların, temel insan haklarından biri olan aile bütünlüğünü bile ihlal ettiği belirtildi. MEE, yıllardır Dürzilerin yakınlarıyla iletişim kurmalarının engellendiğini, cenaze ve düğün gibi temel ailevi etkinliklere dahi katılamadıklarını bildirdi.

HTŞ rejimi ve meşruiyet sorunu

Middle East Eye, HTŞ rejiminin, “ne halk tarafından seçilmiş ne de anayasal meşruiyete sahip olduğunu” vurgulayarak, böyle bir otoritenin “ülkenin sınırlarını ilgilendiren herhangi bir anlaşmayı yasal olarak yapamayacağını” belirtti. Haberde, toprak bütünlüğünü ilgilendiren kararların ancak halkın oyuyla işbaşına gelmiş, “meşru” bir yönetim tarafından alınabileceği ifade edildi.

Analiz, geçici otoritelerin ulusal toprakları “siyasi kazanç ya da dış tanınma uğruna pazarlık konusu yapmasının hukuken geçersiz, ahlaken ise kabul edilemez olduğunu” belirtti.

Egemenlik satılık değil

Middle East Eye, Suriye’nin acil olarak istikrar, barış ve yeniden inşaya ihtiyaç duyduğunu belirtirken, bu hedeflere ancak adalet temelinde ulaşılabileceğini vurguladı. Haberde şu ifadelere yer verildi:

“Golan Tepeleri, geçici yönetimlerin siyasi ömrünü uzatma aracı değil; ulusal bir dava, hukuki bir yükümlülük ve Suriye halkının egemenliğinin, onurunun ve kendi kaderini tayin hakkının simgesidir.”

Analiz, uluslararası toplumun ve tüm Suriyelilerin bu süreci dikkatle takip etmesi gerektiğini vurguladı. Zira Golan Tepeleri’nin geleceğini belirleyecek her adım, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ahlaki sorumluluk taşıyor.