Süveyda krizi: Kürtlerin özgüveni yükselirken Colani’nin iktidarı sarsılıyor

img
Süveyda krizi: Kürtlerin özgüveni yükselirken Colani’nin iktidarı sarsılıyor YDH

Suriye’de Süveyda’da patlak veren kanlı çatışmalar, sadece Dürzi toplumunu değil, bölgedeki tüm dengeleri sarstı. HTŞ’nin sivillere yönelik saldırıları ve İsrail’in müdahalesi, örgüt lideri Colani için ciddi bir zayıflık anı yaratırken, Kürtler için yeni bir özgüven zemini oluşturdu. Şimdi gözler, Paris’te yapılması planlanan SDG–HTŞ görüşmesine çevrilmiş durumda.




YDH- El-Monitor'un haberine göre, Suriye'deki Kürtlerin özgüveni, bu ay başında Süveyda'da yaşanan olayların ardından ciddi şekilde arttı.

Sünni Bedevi aşiretleri ile Suriye'deki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütü unsurlarının azınlıklara karşı saldırılarında, Dürzi halkın da dahil olmasıyla yüzlerce sivil—kadınlar ve çocuklar da dahil—hayatını kaybetti.

HTŞ lideri Colani'nin güçlerinin Dürzi sivillere işkence ettiği görüntüler uluslararası tepkilere yol açarken, Sünni Bedeviler tarafından işlenilen suçların görüntüleri de yayımlandı.

İsrail'in 'Dürzileri savunmak' bahanesiyle müdahale etmesinin ardından HTŞ güçleri Süveyda'dan çekilmek zorunda kaldı.

Bu, Colani'nin iktidara geldiğinden beri yaşadığı en büyük zayıflık anıydı.

El-Monitor'e göre, olaylar, Kürtlerin şu soruyu sormasına neden oldu: “Tam olarak hangi ulusal orduya katılmamız bekleniyor?”

Suriye Demokratik Güçleri (SDG)'nin 2014’ten bu yana ABD tarafından silahlandırılmış, eğitilmiş ve savaşta test edilmiş yaklaşık 100 bin kişilik gerçek ve hazır bir ordusu var. SDG liderliği içinde hâkim olan zihniyet özetle şu: “Eğer gücünüz yetiyorsa, gelin alın.”

Bununla beraber, SDG ile HTŞ örgütü, Suriye'nin kuzeydoğusundaki PYD öncülüğünde kurulan özerk yönetimin, HTŞ rejimi ile bütünleşmesi için önümüzdeki hafta Paris’te bir araya gelmeye hazırlanıyor.

Ancak olumlu söylemlere rağmen, her iki tarafın da kilit konularda taviz vermeye yanaşmadığına dair güçlü işaretler var. Bu da görüşmenin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor.

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Suudi haber kanalı el-Hades'e verdiği röportajda uzlaşmacı bir tutum sergileyerek HTŞ lideri Colani'yi 'ülkenin meşru cumhurbaşkanı' olarak nitelendirdi.

Suriye’nin tek ordu ve tek bayrak altında birleşmesi gerektiği konusunda Colani ile aynı görüşü paylaştığını belirten Abdi, ayrıca SDG'nin, Arap çoğunluklu Rakka ve Deyr ez-Zor ile Kürt çoğunluklu Haseke’de devlet kurumlarının yeniden faaliyete geçmesi için resmî olarak HTŞ rejimine başvurduğunu açıkladı.

Abdi, Paris toplantısına katılmayı planladığını, Türkiye ile mevcut ilişkilerin “olumlu” olduğunu ve HTŞ'nin Kürtlere bazı “kültürel haklar” tanımayı kabul ettiğini de ifade etti.

Abdi’nin en dikkat çekici yeni önerisi ise Suudi Arabistan’ın arabulucu olması yönündeki çağrısı oldu: “Suudi Arabistan, HTŞ ile arabulucu olarak devreye girerse olumlu bir rol oynayabilir,” dedi.

Washington ve Körfez müttefikleri, Colani'nin Süveyda’yı kötü yönetmesinden büyük rahatsızlık duyarken, el-Monitor, en büyük siyasi zararın Ankara’ya olduğunu iddia ediyor.

Analistlere göre Türkiye, Abdi’yi Colani'nin şartlarını kabul etmeye zorlamak için taktiklerini sertleştirebilir. Ancak Süveyda’dan sonra bu artık o kadar kolay değil.

El-Monitor'un iddiasına göre, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SDG ile yaşanan askeri gerginlikteki yumuşamayı, Türkiye Kürtlerinden destek almak için bir koz olarak kullanıyordu.  Bu, 2028’deki yasal son döneminin ötesinde iktidarda kalmasına olanak tanıyacak anayasa değişiklikleri için kritik.

Orta Doğu Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü ve “Erdogan’s War” kitabının yazarı Gönül Tol şunları söylüyor:

“Erdoğan’ın planı, SDG ile HTŞ arasında sessiz bir anlaşma yapılmasıydı. Bu anlaşma, Kürt savaşçılarının Suriye ordusuna katılması ve ardından Dürziler gibi sınırlı bir özerklik tanınması şeklinde olacaktı. Böylece Erdoğan, SDG’nin dağıldığını ve Kürt özerkliğinin sona erdiğini ilan ederek bunu kendi hanesine zafer olarak yazacaktı. Ancak bu anlaşma sağlanamazsa, Erdoğan güvenlik açılımını kamuoyuna satamaz. Hele ki binlerce PKK bağlantılı savaşçı hâlâ sınırın ötesindeyken.”

Tol, sözlerini şöyle tamamladı:

“Eskiden Esed rejimi ve onun müttefikleri Rusya ile İran araya girip Erdoğan’a yol açardı. Bugünün Suriye’sinde ise İsrail’in artan etkisi, Washington’la bozulan ilişkiler ve [ABD Başkanı Donald] Trump’ın öngörülemezliği, Türkiye’nin Suriye’deki konumunu 2016’dan bu yana en zayıf noktaya çekti.”

Daha fazlasını okuyun: İsrail, İran’daki etnik azınlıkları rejim karşıtı koza dönüştürüyor

Daha fazlasını okuyun: Barrack, HTŞ'yi nasıl kandırdı?

Daha fazlasını okuyun: Suriye'nin bölünmesi gerçekleşti mi?

Daha fazlasını okuyun: İsrail, mezhepler arası fitneyle Suriye’yi bölüyor

Daha fazlasını okuyun: İsrail'in Dürzileri "koruması" iddiasının arkasında hangi gündem yatıyor?

Daha fazlasını okuyun: Amerikalı uzman: ABD'nin Suriye politikası korkunç bir başarısızlığa dönüştü

Daha fazlasını okuyun: ABD, İdlib'de Türkiye'yi nasıl devre dışı bıraktı?



Makaleler

Güncel