Zamanı direnişle aşan devrimci: Corc Abdullah

img
Zamanı direnişle aşan devrimci: Corc Abdullah YDH

Bazı Filistin yanlısı aktivistler bile 7 Ekim'e dair iktidar çevrelerinin uydurduğu yalanları kabul ettiğinde, Batılı şirket medyası ve hükümetlerin bunu kendi davalarının haklılığı olarak görmediğini düşünecek kadar saf olunabilir mi? Kampınızı seçin. Corc İbrahim Abdullah efsanesi, tarafsız kalmanın hiçbir mantıklı gerekçesi olmadığını gösteriyor




Arnold August, el-Meyadin için kaleme aldığı "Georges Ibrahim Abdallah: Lebanon’s Lion Roars the Truth" başlıklı makalede, Corc Abdullah’ın yalnızca bir direnişçi değil, aynı zamanda emperyalizme ve Siyonizm’e karşı evrensel mücadelenin yaşayan bir sembolü olduğunu vurguladı. 41 yıl süren haksız Fransız hapsinin ardından Lübnan’a zaferle dönen Abdullah’ın, Filistin davası ve Arap halklarının özgürlüğü için verdiği mücadeleye kesintisiz şekilde devam ettiğini ifade etti.

YDH- Fransız hapishanelerinde geçen kırk bir yıllık acımasız ve haksız hapisliğin ardından Corc İbrahim Abdullah, faaliyetlerine hiç ara vermeden devam etti. Filistin'in, Arap dünyasının ve Ortadoğu'nun kurtuluşu için verdiği ömürlük mücadelede en ufak bir duraklama yaşamadı. Beyrut havaalanına zaferle ayak basar basmaz, birçoğumuzun düşündüğü hatta açıkça söylediği şeyi hemen ilan etti:

“Bu [Arap] rejimlerin ne olduğunu biliyoruz. Ama Gazze’ye girmek için şehit olan kaç Arap oldu? Hiç. Eğer 2 milyon Mısırlı sokağa dökülse, soykırım sona ererdi. Bu mesele, diğer halklardan daha çok Mısırlılara bağlı.” Ve ekledi: “Eğer sadece bir milyon Mısırlı Refah’ta bir duruş sergileseydi, soykırım devam etmezdi.”

“Sokaklara çıkın.” diyerek, yaşamı boğan sınırların halkın iradesiyle yırtılması gerektiğini vurguladı. Filistinlilerin davası bağlamında Mısırlılara ve diğer Araplara doğrudan seslenerek meydan okudu: “Sizin sessizliğiniz onların [düşmanın] silahı. Sizin ayaklanmanız, onların can simidi.”

Corc Abdullah, Avrupa tarihinin en uzun mahkumiyetini çekerken bir efsaneye dönüştü. Ancak bu onun amacı olmasa da Beyrut havaalanındaki sözleriyle, efsanevi kişiliği daha da büyüyerek mitolojik bir figüre dönüştü; gerçeği söyleyerek insani ölçülerin ötesine geçti. Bir efsane, ancak efsane olma niyeti olmadan, alçakgönüllülükle davaya hizmet ettiğinde efsane olur.

Peki, Corc Abdullah kimdir? Lübnanlı bir Hristiyan militan ve Marksist-Leninist Lübnan Devrimci Silahlı Fraksiyonları’nın (LARF) kurucu lideridir. Hristiyan olmasına rağmen ağırlıklı olarak Müslümanların yürüttüğü bir dava için savaşmasıyla Abdullah, dini sınırları aşan bir figür olarak öne çıkıyor. “El-Meyadin İspanyolca”nın direktörü Vefika İbrahim, onun yaşamının izini şu sözlerle sürüyor:

 “Corc, gençliğinin baharında, 1980'lerde İsrail ile mücadelenin zirvesinde LARF'ı (Lübnanlı Devrimci Silahlı Fraksiyonlar) kurdu. Bu fraksiyonlar bir grup olarak, Paris'teki ABD askeri ataşesi Charles Ray'e ve İsrail ajanı Yacov Bar-Simantov'a yönelik bir operasyonun sorumluluğunu üstlendi. Ancak Corc Abdullah'ın bu operasyonlara doğrudan karıştığı hiçbir zaman kanıtlanamadı; üstelik mahkemenin ona savunması için atadığı ilk avukatın Fransız istihbaratıyla bağlantıları olmasına rağmen. Bu tek başına bile davayı en başından beri sabote etmeye yetti. Corc, cezasını 1999'da tamamlamış olmasına karşın, o tarihten beri, ABD ve İsrail’in baskısıyla Fransız devleti onu hukuk dışı bir şekilde rehin alıp hapiste tutuyor. 25 yıl boyunca onun serbest bırakılması için on bir kez başvuru yapıldı.”

Vefika’nın yazdığına göre, Corc Abdullah'ın serbest bırakılması sadece nutuklar atılıp bayrak sallanmasıyla sınırlı kalmayacak. Onu o zaman emektar savaşçılar müzesine götüreceğiz, işte o kadar. “Hayır, bin kere hayır.” diyen İbrahim sözlerini şöyle bitiriyor: “Yanılıyorsunuz. Çünkü tarihimizin bu zorlu anında, Corc Abdullah direnişin anlamını yeniden keşfetmemize yardım etmek için bize gelecek... Lübnan devrimcileri için sevinç ve umut dolu gururun tarihi bir günü... Belki de 25 Temmuz 2025, bazılarındaki depresyon ve yenilgi ruh halinin sonunun başlangıcı, Lübnan halkına, dik duruşlu Gazze'ye ve onun kahraman halkına sevinci ve zaferi iade edecek gün olacaktır.”

Havaalanında ise cesaretle Lübnan halkına seslendi, onları bir araya gelmeye ve küresel bir Siyonist tehdit olarak tanımladığı şeyin karşısında dik durmaya çağırdı.

Corc Abdullah’ın bu sözleri, Yemen’in tutumunu yeniden teyit ettiği bir dönemde geldi. Yemen Yüksek Siyasi Konseyi Başkanı Mehdi el-Meşat, ülkesinin İsrail’in suçlarına ve ona destek veren güçlere karşı bölgede alınacak herhangi bir ortak eylemin “ön saflarında” yer almaya hazır olduğunu açıkladı. “Eğer siz harekete geçemiyorsanız, bırakın halk harekete geçsin. Ve eğer halk da harekete geçmezse, bu sessizlik ve eylemsizliğin sonuçları bu ümmetin [küresel Müslüman topluluk] her ülkesine ulaşacaktır.”

24 Temmuz’da, Yemen’deki Ensarullah hareketi lideri Seyyid Abdulmelik el-Husi, Yemen ile Filistin arasında coğrafi olarak yer alan ülkelerin hükümetlerine, “halkı için geçiş yollarını açmaları” çağrısını yineleyerek, yüz binlerce Yemenlinin Gazze’ye destek yürüyüşü için seferber olmasına izin verilmesini istedi. Filistin’in varlığı artık geri dönülmez bir noktadadır.

Peki, Corc Abdullah’ın yaşayan efsanesi Batı’ya ne anlatıyor? Filistin yanlısı hareket, direnişe desteğini hiç olmadığı kadar açık ve özür dilemeden artırmalı. Bazılarının bu desteği reddetme gerekçesi neydi? Direniş Ekseni, romantik Batılı “saf” ulusal kurtuluş mücadelesi ön kabulüne uymuyordu; çünkü bu hareket, dini –hem de Müslüman bir dini– içermesi nedeniyle “lekelenmişti.” Oysa Corc Hristiyan kökenlidir. Dahası, Batılı Marksist geleneklere dayanan bir devrimcidir.

Bu kökler, dinleri ve ideolojileri aşarak, ABD destekli Siyonist belaya karşı zaferi kazanmak için direnişin ihtiyaç duyduğu her şeyi kapsar. Heterojen bir zeytin ağacının kökleri gibi; farklı düşünce akımlarını, dinleri ve eylemleri barındırır. Ancak bu kökler, toprağın altında iç içe geçerek aynı ağacı oluşturur. Hâlâ ikna olmadınız mı? Hamas, lideri Yahya Sinvar’ın şehadetini ilan ettiğinde, birçok Filistinli onun ikonik koltuk pozunu Filistin’in Che Guevara anı olarak gördü. Lübnanlı Seyyid Hasan Nusrallah da bunun bir başka örneğidir; Tim Anderson’un belirttiği gibi, Lübnan halkının çoğunluğunu kapsayan ve bölgesel bağımsız halklar ittifakının referans noktası haline gelen bir direniş ağı kurdu. Bu ittifak, mezhepleri ve dinleri aşmıştır.

Bir diğer dikkate değer örnek ise İran İslam Cumhuriyeti’dir. Ancak yakın zamanda İran’ı ziyaret eden Batılıların raporları, bu ülkenin dünyada belki de en yanlış anlaşılan ülke olduğunu ortaya koyuyor.

Kuzey Amerika ve Avrupa'daki Filistin yanlısı hareket, hiç olmadığı kadar, direnişi açıkça desteklemekten kaçınamaz; bayraklarını gururla yükseltmeli ve İngiltere'de yasaklı olan “Palestine Action” grubuna desteğini ifade etmelidir. Bunu yapmaktan kaçınmak için hiçbir neden yok. “Hem Filistinli tutsakların hem de esirlerin serbest bırakılmasını” savunmak veya “7 Ekim'i de Siyonist 'şiddeti' de eleştirmek” gibi orta yolcu tutumların Filistin kurtuluşu lehine anlatıyı şekillendirmesine nasıl bir katkısı olabilir? İmparatorluk, hegemonyanın çatlaklarındaki her zayıflık belirtisine yapışır ve aynı anlatıyı sürdürmeleri için onları teşvik eder. Hatta bazı Filistin yanlısı aktivistler bile 7 Ekim'e dair iktidar çevrelerinin uydurduğu yalanları kabul ettiğinde, Batılı şirket medyası ve hükümetlerin bunu kendi davalarının haklılığı olarak görmediğini düşünecek kadar saf olunabilir mi? Kampınızı seçin. Corc İbrahim Abdullah efsanesi, tarafsız kalmanın hiçbir mantıklı gerekçesi olmadığını gösteriyor. Bu korkak yaklaşım, sıklıkla bir yandan Siyonizm eleştirilerine karşı Batı'nın hassasiyetinden duyulan korkunun, diğer yandan devrimci olmanın Batı'nın dayattığı sahte sınırlarını aşma düşüncesinden ürkmenin arkasına saklanır

Bu ikircikli bakışı reddetmek, Corc’u ve onun 41 yıllık mahkumiyetini onurlandırmaktır.

 

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel