Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, İsrail’i ateşkesi sistematik şekilde ihlal etmekle suçlayarak, ABD’nin Lübnan’a dayattığı şartları reddetti ve direnişin silah bırakmayacağını vurguladı. Genel Sekreter, olası bir İsrail saldırısına karşı direniş, ordu ve halkın birlikte karşı koyacağını söyledi.

YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Filistin Birimi Komutanı Tümgeneral Muhammed Said İzadi’nin (Hac Ramazan) şehadetinin 40. gününde yaptığı konuşmada, şehit liderin Filistin direnişine yaptığı katkıları vurgulayarak, "Gazze’nin savunma planını denetledi ve direnişin gelişimini destekledi" dedi.
İzadi’nin, Hizbullah'ın merhum Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın şehadetinden iki gün sonra Lübnan’a gelerek Hizbullah’ın emrine girdiğini hatırlattı.
Hacı İzadi'nin, Hizbullah ile çok yakın ilişkiler kurduğunu ve Seyyid Hasan Nasrullah ile olağanüstü bir bağı olduğunu vurguladı.
Genel Sekreter, şehit lider hakkındaki konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Şehit Hac Ramazan İzadi, Filistin uğruna yüzlerce kilometre yol kat etti ve hayatını bu davaya adadı. Henüz 19 yaşında kritik bir görevde komutan oldu. Filistin direniş gruplarıyla koordinasyonu sağlayan Filistin Bürosu’nda görev yaptı; sürgündeki Filistinli liderlerle birlikte uyudu, kalktı, yedi ve içti. 2000 yılında Güney Lübnan’ın kurtuluşu ve Aksa İntifadası’nın başlamasının ardından, Hac Ramazan İran’dan Lübnan’a dönerek İran Devrim Muhafızları içinde Kudüs dosyasının başına geçti. Filistin’de direniş faaliyetlerini geliştirmek için çalıştı ve Filistinlilerin birliğine inandı. Filistinli direniş gruplarının imkânlarını artırmak için çaba harcadı, Gazze’nin savunma planını bizzat denetledi ve oradaki direnişin gelişimine katkı sundu. Hac Ramazan şöyle diyordu: “Aksa Tufanı, hiçbir direniş gücünün şimdiye kadar başaramadığı bir mucizeydi. Aksa ve Kudüs, kendilerine hizmet edenleri yüceltir.''
Direnişin ateşkes anlaşmasına tam olarak uyduğunu vurgulayan Şeyh Naim Kasım, "Anlaşmayı bozan ve binlerce kez ihlal eden İsrail’dir" diyerek, İsrail’in, işgalin Hizbullah’a Lübnan’da kalıcı bir varlık sağladığının açıkça görülmesinden sonra anlaşmayı imzalamaktan pişman olduğunu belirtti.
Şeyh Naim Kasım'ın konuşmasında şu sözleri öne çıktı:
''Bu dönemin sloganı şudur: Biz dimdik duruyoruz ve başımız dik bir şekilde bu süreci aşacağız. Bilin ki, Direniş, ordu ve halkla birlikte savaş meydanında kalacak ve zafer kazanacaktır. Lübnan ancak tüm halkıyla istikrar bulabilir; bir taraf diğerinin pahasına istikrar sağlayamaz. Bugünkü savaşta ya tüm Lübnan kazanır ya da herkes kaybeder. Biz, birlikte zafer kazanabileceğimize inanıyoruz.''
"Suriye’de yaşanan gelişmeler, İsrail’in aldığı önlemleri büyük ölçüde etkiledi; bu nedenle İsrail anlaşmayı yeniden gözden geçirdi ve pişmanlık duydu" diye konuştu.
Şeyh Naim Kasım, ABD’nin Lübnan’a yönelik taleplerinin "tamamen İsrail’in çıkarlarına hizmet ettiğini" söyleyerek Washington’un Lübnan’ı direnişten yoksun bırakma çabasını eleştirdi.
ABD elçisi Tom Barrack’ın sunduğu üçüncü Amerikan muhtırasına değinen Şeyh Naim Kasım, bunun "birinci ve ikincisinden daha kötü" olduğunu belirtti.
Şeyh Naim Kasım, "Bu teklif Lübnan’ın tavizleri karşılığında İsrail’in elini tamamen serbest bırakıyor" dedi ve ekledi:
''Barrack, silahsızlanmanın 30 gün içinde tamamlanmasını talep etti; buna el bombaları ve havan topları bile dahildi ki, bunlar ne orta menzilli ne de ağır silah sayılır; bunlar temel silahlardır! Direniş’in kapasitesinin %50’sinin dağıtılmasını istiyorlar, oysa %100’ün ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Bu, %50 dağıtılsa bile, %99 dağıtılsa bile, hâlâ %50’ye ulaşılmadığını iddia edebilecekleri anlamına geliyor. Ayrıca, öneriye göre İsrail, ancak bu adım tamamlandıktan sonra beş noktadan çekilmeye başlayacaktı; ardından 60 ila 90 gün sürecek ikinci bir aşamaya geçilecekti ve bu aşamanın sonunda Lübnanlı esirlerin teslim süreci başlayacaktı. Bu, Lübnan’ı gücünden mahrum bırakmaktan başka bir şey değildir. ABD’nin önerisi, Direniş’in temsil ettiği askeri kapasiteden Lübnan’ı yoksun bırakmayı ve ordunun İsrail'i etkileyebilecek herhangi bir silah edinmesini engellemeyi amaçlıyor.''
Hizbullah’ın yeni bir anlaşmaya kesinlikle karşı olduğunu yineleyen Şeyh Naim Kasım, "Biz yeni bir anlaşmaya değil, mevcut anlaşmanın uygulanmasına razıyız. İsrail saldırganlığı şemsiyesi altında önerilen hiçbir takvime razı değiliz" ifadelerini kullandı.
Şeyh Naim Kasım, silahsızlanma karşılığında mali şantaja boyun eğmeyeceklerini belirterek, "Eğer silahlarımızı bırakacak olursak, fonlamanın ne anlamı var? İsrail, ABD ve bazı Arap ülkelerinin isteği üzerine silah bırakmak, egemenliğin garantisi midir?" diye sordu.
Şeyh Naim Kasım konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Artık omurganızı dik tutup net bir tavır alma zamanı! Her defasında bir Körfez lideri fonları kesecek diye siyasetçilerin tutum değiştirmesinin hiçbir anlamı yok. Onların fonları batsın! Söz konusu olan bizim ülkemiz! Zaten zayıfsanız, kendinizi neden daha da zayıflatıyorsunuz?!''
Şeyh Naim Kasım, İsrail işgalinin Lübnan’a karşı büyük bir saldırıdan kaçınmasının kendi çıkarına olduğunu vurgulayarak, "Eğer böyle bir şey olursa, direniş, ordu ve halk kendini savunacak; füzeler düşmanın kalbine ulaşacak ve sekiz aydır inşa ettikleri güvenlik tek bir saatte çökecek" dedi.
Lübnan devletini baskılara karşı koymaya çağıran Şeyh Naim Kasım, "Vatandaşlarının yeteneklerini ellerinden almak yerine, güvenlik ve egemenliği korumak için planlar geliştirin" dedi. Egemenlik üzerine yapılan bakanlık açıklamalarını sorgulayarak, "Sınırların savunulması nerede? Eğer bunu yapamıyorsanız, biz kapasitemizi koruyup geliştirelim" diye ekledi.
Şeyh Naim Kasım, direnişin Lübnan’ın Taif Anayasası’nın bir parçası olduğunu hatırlatarak, "Bu mesele oyla tartışılamaz; ulusal güvenlik ve savunma stratejisi bağlamında ele alınmalıdır" dedi. "Hiç kimse Lübnan’ı egemenliğini ve onurunu koruyan güçten mahrum edemez" ifadelerini kullandı.
İç çözümün yalnızca mutabakatla sağlanabileceğini vurgulayan Şeyh Naim Kasım, "Hiçbir çözüm iç uzlaşma olmadan gerçekleşmeyecek. Lübnan ya tüm halkıyla kazanacak ya da hep birlikte kaybedecek" dedi.
Şeyh Naim Kasım ayrıca, direnişin saldırganlığı durdurduğunu hatırlatarak, "Burası fedakârlıkların ve kanın döküldüğü bir ülke; kimsenin bize dayatma yapmasına izin vermeyeceğiz" diye konuştu.
Hizbullah Genel Sekreteri, "Destekçilerimiz birlik içinde ve savaşçılarımız en ağır fedakârlıklara hazır" diyerek, "Fedakârlık yaparak toprağı kurtaranlar, vatana zarar verenlerden daha vatanseverdir" ifadelerini kullandı.
Beşinci yıldönümünde Beyrut Limanı trajedisine de değinen Şeyh Naim Kasım, davanın siyasallaşmadan, mezhepçilikten uzak bir şekilde hızla sonuçlandırılması çağrısında bulundu.
''Direniş; sosyalistler, komünistler ve diğerleri gibi farklı mezheplerden ve ideolojilerden partiler, güçler ve şahsiyetlerden oluşmaktadır ve onun en büyük gücü budur. Düşman yenilmez değildir ve bugüne kadar hedeflerine ulaşamamıştır; şimdi de ulaşmasına izin vermeyin. Size baskı yapanlara, “Direniş’le konuşun, biz gerekeni yaparız” deyin.''