Trump-Putin Zirvesi’ni değerlendiren İngiltere merkezli Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü uzmanları, Putin’in ateşkesi erteleyen stratejiler izlediğini, Trump’ın ekonomik baskı uygulamakta isteksiz göründüğünü ve Avrupa’nın Ukrayna’ya destek konusunda risk seviyesiyle ilgili zor bir karar aşamasına geldiğini belirtti.

YDH- İngiltere merkezli güvenlik ve savunma düşünce kuruluşu Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nün (The Royal United Services Institute-RUSI) dün yayımladığı makalede, farklı birimlerin direktörleri Trump-Putin Zirvesi’ni değerlendirdi.
RUSI Askeri Bilimler Direktörü Matthew Savill, Putin’in zaman alacağını bildiği daha kapsamlı bir anlaşmaya işaret ederek ateşkes fikrini etkisizleştirmiş olabileceğini belirtti.
Savill, Putin’in sunduğu ve Ukrayna ile Avrupa’daki ortaklarına iletilen teklifin ayrıntılarının beklendiğini, ancak Rusya’nın kayda değer adımlar atmasının olası görünmediğini ifade etti. Rusya’nın sahadaki ilerlemesinin yavaş olmasına rağmen, Ukrayna ve uluslararası destekçilerini geride bırakabileceğini hesapladığını kaydetti.
Savill, “daha ağır yaptırımların” ve “Ukrayna’ya daha geniş askeri desteğin inandırıcı bir tehdit olarak gündeme gelmemesi” halinde, Rusya’nın Ukrayna’yı yıpratma stratejisine odaklandığını belirtti. Alaska’daki Amerikan askeri gücü gösterisine rağmen, Putin’in bu gücün kendi yönüne çevrilmesinden kaygı duymadığını bildirdi.
Savill, Avrupa’daki “Gönüllüler Koalisyonu”nun yeterince caydırıcı bulunmayan bir ateşkesi beklediğini, Avrupa’nın kendi konuşlanmasını ABD desteğine şart koştuğunu ve beklentilerini düşürdüğüne dair bilgilendirmeler yaptığını, bu nedenle Ukrayna’ya destek verirken hangi risk seviyesini üstleneceği konusunda zor bir karar sürecine girdiğini kaydetti. Ukrayna’nın ise Rusya’nın askeri-sanayi avantajlarına yanıt bulması gerektiğini ifade etti.
RUSI Finans ve Güvenlik Merkezi Direktörü Tom Keatinge, kendisini “anlaşmanın ustası” olarak tanımlayan Trump için “zirvenin ekonomik boyutunun” en fazla katkı sunabileceği alan olduğunu belirtti.
Keatinge, zirve öncesinde hem yatırım anlaşmaları ve yaptırımların hafifletilmesi gibi teşvikler, hem de daha ağır yaptırımlar ve Rusya’nın petrol ticaret ortaklarına, özellikle Hindistan’a, daha yüksek tarifeler getirilmesi gibi baskıların gündeme geldiğini kaydetti.
Keatinge, Putin’in zirveye Trump ile anlaşmalar görüşmek üzere hazır bir “iş” ekibiyle geldiğini, ancak beklediği teşvikleri alamadığını belirtti.
Liderlerin zirve sonrası açıklamalarından ve heyetlerin yorumlarından edinilen bilgilere göre, “daha fazla ekonomik baskı tehdidinin de görüşülmediğini” aktardı. Böylece “mevcut durumun korunduğunu” ifade eden Keatinge, gözlerin şimdi Rus petrolünü satın alan Hindistan’a uygulanması beklenen yüzde 25’lik gümrük tarifesine çevrildiğini kaydetti.
Keatinge, Rus ekonomisinin zayıflamış olmasına rağmen Trump’ın maksimum ekonomik baskı uygulamaya isteksiz göründüğünü, bu nedenle zirve gibi girişimlerin Trump’ın istediği “başarıyı” getirme ihtimalini azaltacağını belirtti.
RUSI Uluslararası Güvenlik Direktörü Neil Melvin, Rusya’nın savaş hedeflerinin 2022’deki işgalden bu yana “değişmediğini ifade etti.”
Melvin, zirvede Putin’in, savaşın “kök nedenlerini” ele almak istediğini açıkça ortaya koyduğunu, Kremlin’in bunları NATO genişlemesi, Ukrayna’da Rusya’nın entegrasyon projelerine karşı çıkan hükümetlerin ortaya çıkışı ve Ukrayna’daki toprak ile etnik Ruslara ilişkin iddialara meydan okunması olarak tanımladığını bildirdi.
Melvin, bu önkoşulların Putin’in “kapsamlı barış anlaşması” talebinin temelini oluşturduğunu ve bu gündemin Ukrayna’nın boyunduruk altına alınmasına yol açacağını belirtti.
Melvin, Putin’in zirvede hiçbir taviz vermediğini, buna karşılık kendisini ABD Başkanı ile eşit konumda sunmayı başardığını kaydetti. Ayrıca, Zelenskiy ve Avrupalı liderleri Avrupa güvenliğinin geleceğine dair merkezi tartışmanın dışında bırakmayı bir zafer olarak gördüğünü belirtti. Melvin, bundan sonraki adımların belirlenmesinde ABD Başkanı Trump’ın rolünün “kritik” olacağını ifade etti. Zirve öncesi haftalarda Trump’ın, Rusya’nın barış sürecine ciddi katılım göstermemesinden dolayı “hayal kırıklığı” yaşadığını, Putin’in ise artan baskı ihtimalini önlemek için zirveye razı olduğunu kaydetti.
Melvin, Putin’in ABD’yi uzun müzakerelere çekmeye çalıştığını, özellikle Trump’ı Moskova’ya getirmeyi bir “kazanım” olarak gördüğünü belirtti. Putin’in, Donbass bölgesinde son günlerde ivme kazanmaya başlayan yaz taarruzuyla Kyiv üzerindeki baskıyı artırmayı planladığını ifade etti. Trump’ın ise barış anlaşması yapmaya ilgi duyduğunu, bunun Nobel Barış Ödülü için en “kolay yol” olarak görüldüğünü kaydetti. Ancak zirve sonunda süreci Ukrayna ve Avrupalıların sürdürmesi gerektiğini ima ettiğini bildirdi.
Melvin, Putin’in Trump’ı yeni ikili zirvelere çekememesi halinde, Trump’ın süreçten yorularak geri çekilmesinin Kremlin için de kabul edilebilir bir sonuç olacağını belirtti.
Melvin, Zelenskiy’nin Avrupalılarla birlikte zirveden en kötü ihtimal olan kendi başlarının üzerinden yapılacak bir anlaşmayı önleyerek çıktığını kaydetti. Ancak Zelenskiy’nin, Putin’in Trump’ı geniş kapsamlı ekonomik ve siyasi gündemlere yönlendirerek Ukrayna savaşını ABD-Rusya ikili ilişkilerinde ikincil konuma düşürmesini engellemesi gerektiğini ifade etti. Zelenskiy’nin, Trump’ı sürece dahil tutmak amacıyla üçlü bir görüşme önerdiğini belirtti.
Melvin, Zelenskiy’nin önümüzdeki hafta Washington’a giderek bu fikri gündeme getireceğini aktardı. Oval Ofis’teki görüşmede Zelenskiy’nin temel amacının Trump’ın sürece bağlılığını güçlendirmek ve Putin’in masaya anlamlı ve acil bir şekilde oturmasını sağlamak için daha fazla yaptırım ve artan askeri destek yoluyla baskıyı artırmasını istemek olacağını kaydetti.