"İlk tahminler, yılda 10 binden fazla gencin bu şekilde seferber edilebileceğini gösteriyor ki bu rakam, İsrail içinden sağlanabilecek yoklama kaçaklarının toplamından fazla."

YDH - İsrail ordusu, ciddi asker açığını kapatmak için “Yeniden Başlayanlar” adını verdiği operasyonla 15 bine kadar yoklama kaçağını affederek yeniden hizmete çağırıyor. Gazze, Lübnan, İran ve Suriye cephelerindeki savaş yükü nedeniyle askerlikten kaçış kitlesel bir olguya dönüşmüş durumda. El-Ahbar yazarı Yahya Dabuk'un aktarımına göre ordu, yalnızca ülke içindeki gençleri değil, diaspora Yahudilerini de seferber etmeye çalışıyor.
İsrail’deki asker açığı krizine işaret eden olağanüstü bir adımla, İsrail ordusu “Yeniden Başlayanlar” adını verdiği bir operasyon başlattı. Hedef, çoğu ultra-Ortodoks olmayan farklı toplumsal kesimlerden 15 bine kadar yoklama kaçağını kapsıyor.
Bu adım, sıradan bir ek seferberlik hamlesi değil; askerî kurumun içinden gelen bir olağanüstü hâl ilanı niteliğinde.
Ordu, asker açığından ağır şekilde muzdarip olduğunu, görev yükünün katlanarak arttığını ve kapasitesini aştığını gizlemiyor.
Orduya göre askerlikten kaçanlara tanınan af, birkaç günlük süreyle (önümüzdeki perşembe gününe kadar) sınırlı. Bu süre, “son fırsat” olarak sunuluyor.
Eksikliğin yalnızca geleceğe dönük bir ihtimal değil, somut bir hâl aldığı ve ordunun hızlı tedbir almaya zorlandığı görülüyor. Kaçaklara “açık kucakla karşılanacakları, tüm adli dosyalarının silineceği” vaadiyle çağrı yapılırken, kayıt olmayanların gözaltına alınacağı ve askerlik yasasında öngörülen cezaların uygulanacağı bildiriliyor.
Böylece, savaş koşullarında orduyu hızla takviye edebilmek için hem teşvik hem tehdit yöntemleri aynı anda devreye sokulmuş durumda.
Peki, neden şimdi? Çünkü Gazze’deki savaş hâlâ sürüyor. 7 Ekim 2023’ten beri ordu, aralıksız olarak Gazze’ye saldırıyor. Aynı dönemde Lübnan cephesinde iki aydan fazla süren bir çatışma, ardından İran’la geniş çaplı bir karşılaşma yaşandı. Buna ek olarak, Suriye cephesinde de savunma ve sızma operasyonları için birlikler seferber edildi.
Lübnan sınırında ise yeni bir savaş ihtimali göz ardı edilmediği için geniş ölçekli konuşlanma sürüyor. Böylece zorunlu askerlik ve yedek kuvvetlere dayalı sistem, İsrail ordusunu kuruluşundan bu yana en ağır döneme sokmuş durumda. Bu durumun göstergeleri:
— Binlerce ölü, yaralı ve engelli;
— On ayı aşkın süredir silahaltında tutulan yüz binlerce yedek asker;
— İş gücü açığı yüzünden çöken sivil ve toplumsal kurumlar;
— Askerlikten kaçanların hızla çoğalması ve savaş sürerken bile kitlesel bir olguya dönüşmesi;
— Ordunun, önümüzdeki bir buçuk yıl içinde kaçakların on binlere ulaşacağını öngörmesi.
Orduya göre bu tablo, çok cepheli bir savaşta İsrail’in dayanma gücünü tehdit ediyor. Kaçaklık ve askerliği reddetmek, artık “istisna” olmaktan çıkıp toplumun yaklaşık beşte birine sirayet eden derin bir sosyal olgu hâline gelmiş durumda. Dahası, askerlikten kaçmak artık gizlenmesi gereken utanç verici bir davranış olarak görülmüyor.
Dini ve ideolojik gerekçeler öne sürülerek büyük gösteriler düzenleniyor, celp kâğıtları yakılıyor, “Öleceğiz ama askere gitmeyeceğiz,” sloganları atılıyor.
Ancak ordu, bu operasyonla ultra-Ortodoksları değil, normalde zorunlu hizmete katılan kesimleri hedef alıyor. Bu da askerlikten kaçışın geleneksel olarak reddeden ultra-Ortodoksların ötesine geçtiğini gösteriyor.
Ordu verilerine göre yeni operasyon, “savaş zamanı askerlikten kaçan orta ve dar gelirli genç erkek ve kadınları” kapsıyor. Ayrıca ordu, “18-25 yaş arasındaki diaspora Yahudilerini” özellikle ABD ve Fransa’dan İsrail’e gelip orduya katılmaya çağıran bir planı da gündeme aldı.
İlk tahminler, yılda 10 binden fazla gencin bu şekilde seferber edilebileceğini gösteriyor ki bu rakam, İsrail içinden sağlanabilecek yoklama kaçaklarının toplamından fazla.
Bu adım “yaratıcı çözüm” gibi sunulsa da, ordunun içsel krizi aşamadığını, çareyi ülke sınırları dışında aradığını gösteriyor. Bu da İsrail’in geleceği açısından soru işaretleri doğuruyor: Yurttaşlar askerlikten kaçarken, ideolojik gönüllülere yaslanmak zorunda kalan bir “devlet.”
Eş zamanlı olarak, ordu ultra-Ortodokslara özel koşullar sunarak yeniden çağrı yaptı: Ayrı birlikler, koşer gıda, “din dışı kültürlerden arındırılmış” ortam, şeriata uygun kıyafet ve benzeri düzenlemeler. Bu tablo, İsrail’in toplumsal gruplara göre bölünmüş çoklu ordulara yöneldiğini, ordunun da askerliği reddeden kesimlere uyum sağlamak zorunda kaldığını gösteriyor.
En kritik nokta ise, bu girişimin yalnızca asker açığını kapatma değil, doğrudan savaş kararlarıyla bağlantılı olması.
Özellikle Gazze kentinin işgaline dair siyasi karar, ordunun başlangıçta reddettiği ama sonunda boyun eğmek zorunda kaldığı bir meseleydi.
Başka bir deyişle ordu, bu adımıyla siyasilere “imdat çağrısı” gönderiyor; ideolojik hesaplarla alınan kararların uygulanmasını zor bulduğunu açıkça hissettiriyor.
Çeviri: YDH