Enes Muhammed eş-Şeyh, 150 bin eğitimli askerden oluşacak yeni bir ordunun kurulmakta olduğunu iddia etti. Bu ordu, Suriye’nin parçalanmasını engelleyecek, geçiş hükümetini denetleyecek ve Amerika’nın yeşil ışığıyla sahaya inecekti. Şimdi ise “150 bin kişilik ordu” söylemiyle, gerçekte uygulanabilir bir askerî plan sunmaktan ziyade, daha çok bir siyasî proje ortaya koymaya çalıştığı izlenimi veriyor.

YDH- Araştırmacı yazar Ahmet Erdem, Suriye’de gündeme gelen 150 bin kişilik yeni ordu iddiasını, sahadaki gerçeklik ve bölgesel güç dengeleri çerçevesinde analiz ettiği yazısında, söz konusu iddianın gerçek bir askerî girişimden ziyade, siyasî manipülasyon ve psikolojik baskı aracı olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne sürüyor.
15 Ağustos’ta, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait Erem News internet sitesi adeta bir bomba etkisi yaratan bir haber yayımladı. Haberde, Ebu Zuheyr eş-Şami lakabıyla tanınan Enes Muhammed eş-Şeyh, 150 bin eğitimli askerden oluşacak yeni bir ordunun kurulmakta olduğunu iddia etti. Onun sözlerine göre bu ordu, Suriye’nin parçalanmasını engelleyecek, geçiş hükümetini denetleyecek ve Amerika’nın yeşil ışığıyla sahaya inecekti.
Haber, Arap ve Fars medyasında hızla yankı buldu. Kimileri bu iddiayı ciddiye aldı, kimileri ise alayla karşıladı. Ancak temel soru hâlâ ortada duruyor: Gerçekten yeni bir ordu mu yolda, yoksa bu sadece Colani’ye baskı yapmak için hazırlanmış bir medya oyunu mu?
150 bin asker: Gerçek mi, hayal mi?
Enes eş-Şeyh’in 150 bin kişilik bir ordudan bahsetmesi, dikkatleri üzerine çeken ilk iddia oldu. Ancak bu rakam çok geçmeden hem alay konusu oldu hem de ciddi şüpheyle karşılandı. Neden mi? Çünkü Suriye’nin resmî ordusu bile iç savaş öncesinde, devlet bütçesi ve kurumsal yapısıyla birlikte, bu kapasiteye ulaşmakta zorlanıyordu. Şimdi ise ne devleti ne de güçlü bir destekçisi olan yeni bir yapının, nasıl 150 bin askeri bir araya getirebileceği büyük bir soru işareti.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Dera’daki ünlü komutan Ahmed el-Avde, gücünün zirvesinde sadece birkaç bin kişiyi “Sekizinci Tugay” adı altında topladı. Üstelik bu birlikler de 2025 yılında silahsızlandırıldı. Dolayısıyla 150 bin rakamı, sahadaki gerçeklikten çok, bir propaganda manşetine benziyor.
Enes eş-Şeyh: Dünden bugüne bir komutan
Enes eş-Şeyh, sahnede yeni bir isim değil. 2012 ve 2013 yıllarında, Beşşar Esed karşıtı silahlı grupları koordine etmek amacıyla kurulan Şam Askerî Konseyi'nin komutanlığını üstlenmişti. Daha sonra, küçük çaplı bir grup olan Liva el-Meham es-Seriyyeyi kurdu. Bu yapı ilerleyen dönemde “Terörle Mücadele Birimi” (Cihaz Mukâbele el-İrhab) adını aldı.
Grubun ana merkezi Şam ve çevresindeki bölgelerdi. Mevcudu birkaç yüz kişiden fazla değildi. Yerel kaynaklara göre, sınırlı düzeyde dış destek alıyorlardı; bu destekler çoğunlukla bölgesel kanallar üzerinden sağlanıyordu. Ancak grup hiçbir zaman sahada büyük ya da belirleyici bir güç hâline gelemedi.
Enes, sonraki yıllarda sahada bir komutandan çok, daha çok bir medya yüzü olarak öne çıktı. Onun son ciddi faaliyeti, bu röportajdan önce muhalefet adına sözcü ve analizci rolünde görülmesiydi.
Şimdi ise “150 bin kişilik ordu” söylemiyle, gerçekte uygulanabilir bir askerî plan sunmaktan ziyade, daha çok bir siyasî proje ortaya koymaya çalıştığı izlenimi veriyor.
Ahmed el-Avde: Yarı yanmış bir taş mı, yoksa olası bir yedek mi?
Bu denklemin diğer adı Ahmed el-Avde’dir; Deralı bir komutan olarak daha önce Şebabü’s-Sünne grubunu yönetmişti. 2018’de rejimle yapılan uzlaşının ardından Ruslara yakınlaştı ve Beşinci Kolordunun bir parçası olan Sekizinci Tugayın başına geçti.
Onun ana üssü, Busra eş-Şam şehri ve Dera’nın çevresiydi. Kuvvetleri hiçbir zaman birkaç bin kişiyi aşmadı.
BAE ve Ürdün bir dönem, Colani’ye karşı bir alternatif yaratmak için ona yatırım yaptı; fakat kuzeyde Colani’nin güçlü ağı onun büyümesini engelledi.
2025 baharında Avde’nin bir kısım güçleri silahsızlandırıldı ve konumu belirgin şekilde zayıfladı. Buna rağmen, hâlen bir “yedek taş” olarak anılıyor; aşiret tabanına sahip biri olarak gerektiğinde yeniden oyuna dönebilecek bir isim.
Amerika: Cepteki sopalı siyaset
Enes eş-Şeyh, Erem News’e verdiği röportajda bu yeni ordu için Amerika’dan “yeşil ışık” aldığını iddia etti. Ancak bununla ilgili doğrudan bir belge ya da kanıt mevcut değil. Yine de siyasî açıdan bakıldığında, Washington’un her zaman “yedek seçenekleri” masada tutmayı tercih ettiği biliniyor.
Şu an için Colani, Amerikan çıkarlarıyla en uyumlu figür: Direniş Ekseni’nin yayılmasını engelliyor, İsrail’le çatışmaya girmiyor ve Türkiye ile Katar’la iş birliği yapıyor. Fakat Amerika hiçbir zaman bütün yumurtalarını tek sepete koymaz.
Enes eş-Şeyh’in “ordu projesi” de büyük ihtimalle gerçek bir alternatiften ziyade, Colani üzerinde psikolojik baskı kurmaya yarayan bir araç olarak değerlendirilebilir.
BAE: Abu Dabi’nin Suriye rüyaları
Birleşik Arap Emirlikleri uzun süredir Suriye’de nüfuz elde etmenin yollarını arıyor. Önce Ahmed el-Avde’ye yatırım yaptı, ancak başarısız oldu. Şimdi ise gözüken o ki sahneye Enes eş-Şeyh’i çıkarmış durumda; Batı’ya hitap eden söylemleriyle öne çıkan bir figür: Azınlıkların korunması, ifade özgürlüğü, yabancı yatırımlar…
Abu Dabi’nin hayali, güvenli ve istikrarlı bir Suriye: İslâmcı siyasetten arındırılmış, yeniden inşa ve ticarete hazır bir ülke. Fakat sorun şu ki, bu proje hem yüksek maliyetli hem de Türkiye ve Rusya ile koordinasyon olmadan uygulanamaz. İşte tam da bu noktada, en azından mevcut koşullarda, BAE’nin eli büyük ölçüde bağlı kalıyor.
Türkiye’nin anlamlı sessizliği
Farsça ve Arapça medyada geniş yankı bulan bu haber, Türkiye’de hiçbir mecrada – ne Anadolu Ajansı’nda, ne Hürriyet’te, ne de Cumhuriyet’te – yer bulmadı.
Bu sessizliğin sebebi oldukça açık: Colani, Türkiye için kuzey Suriye’de kilit bir figür. Hem Kürtlerin önünü kesiyor hem de Ankara’nın nüfuz hattını güvence altına alıyor.
Enes eş-Şeyh’in adını ya da hayali ordusunu gündeme taşımak, yalnızca yeni bir alternatifi meşrulaştırmak anlamına gelirdi; bu ise Türkiye’nin kesinlikle kaçındığı bir durum.
Sonuç: Kâğıt üzerindeki ordu
Son tahlilde, Enes eş-Şeyh’in 150 bin kişilik ordu iddiası sahadaki bir gerçeklikten çok, medyatik bir oyuna benziyor.
Enes eş-Şeyh: Şam’daki sınırlı geçmişiyle bir medya figürü.
Ahmed el-Avde: Etkisi azalan, yerel bir komutan.
BAE: Colani’ye karşı bir alternatif arayışında olan sponsor.
Amerika: Her zaman cebinde gizli bir sopa bulundurmayı tercih eden aktör.
Türkiye: Colani’nin hâlâ masadaki en önemli kart olduğunu gösteren akıllıca bir sessizlik içinde.
Bugün için bu proje, gerçek bir ordudan çok, haber merkezlerinin manşetine taşınacak bir başlık durumunda. Ancak Colani’nin yapısında büyük bir kriz yaşanırsa ya da Türkiye aniden pozisyon değiştirirse kâğıt üzerindeki bu senaryo sahaya inebilir. Mevcut koşullarda ise bu ihtimal zayıf görünüyor.