Lübnan'da Şii toplum, ABD ve Suudilerin direnişi silahsızlandırma hesaplarını boşa çıkardı

img
Lübnan'da Şii toplum, ABD ve Suudilerin direnişi silahsızlandırma hesaplarını boşa çıkardı YDH

Lübnan’daki direnişin silahları meselesi, iç hesaplarla bölgesel ve uluslararası dengelerin kesiştiği karmaşık bir ikilem oluşturuyor. Suudi Arabistan ve ABD ise, son savaşın sonuçları ile Suriye ve Gazze’deki değişen gerçekliği kullanarak Hizbullah’ın rolünü azaltmayı ve meşruiyetini zayıflatmayı hedefledi.




YDH- El-Hanedek gazetesindeki analiz, Suudi Arabistan ve ABD'nin tutumlarını izleyerek ve her iki tarafın Lübnan ve bölge gerçeklerini nasıl yanlış değerlendirdiğini ele alarak, Lübnan hükümetinin direnişin silahlandırılmasına ilişkin kararının analitik bir okumasını sunuyor.

Analize göre, Suudi Arabistan ve ABD, son savaşın sonuçları ile Suriye ve Gazze’deki gelişmeleri kullanarak Hizbullah’ın rolünü zayıflatmayı ve silahlarını tartışmalı hale getirmeyi hedefledi. Ancak sahadaki gerçekler bu hesabı boşa çıkararak Şii kamuoyunu direnişe daha fazla yöneltti ve dış baskılar Hizbullah’ın Lübnan’daki konumunu güçlendirdi.

Hizbullah’ın son savaştan sonra zayıfladığı varsayımı yanlış çıktı; Washington ve Riyad, örgütün liderlerini ve askeri gücünü kaybettiğini düşündü.

Şeyh Naim Kasım ve liderlerin açıklamaları, direnişe bağlılık ve çatışmaya girme kararlılığını gösterdi. Ayrıca Şii toplumu, dış güçlerin hedefinde olduğunu fark ettikçe silahlara yönelmeye devam etti.

İkincisi, her iki taraf da Parlamento Başkanı Nebih Berri ile Hizbullah arasında bir anlaşmazlık çıkacağına inanıyordu. Ancak Berri'nin, hükümetin silah kısıtlaması kararı ve Emel Hareketi bakanlarının oturumlardan çekilme kararının ardından sergilediği tavır, direniş seçeneğine bağlılığını ortaya koydu ve Berri'nin Parti'yi zayıflatacak bir çözüm arayacağını varsayan Washington ve Riyad'ı şok etti.

Üçüncüsü, yanlış hesaplamanın odak noktası Şii halkıydı.

ABD ve Suudilerin hesabı, savaş ve yeniden yapılanma sürecinde yorgun düşen halkın Parti üzerinde geri çekilme baskısı oluşturacağı yönündeydi. Oysa sonuç tam tersine işledi: Dışarıdaki gerginlik, iç uyumu güçlendirdi ve büyükelçiliklerle ilişkili Şii figürlere güvenmek, halk tabanını etkilemede başarısız oldu.

Dördüncüsü, bölgesel gelişmeler yanlış hesaplamayı daha da kötüleştirdi.

8 Aralık'ta Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütünün Suriye'de yönetime getirilmesi, Suudiler ve Amerikalılara Hizbullah'ın birincil müttefiki Beşşar Esed'i kaybettiği ve Lübnan'ın artık savunmasız olduğu izlenimini verdi.

Ancak bu da Parti'yi zayıflatmadı; aksine, seçeneklerine bağlılığını daha da güçlendirdi.

Dahası, İsrail'in taktiksel başarılarına rağmen son Gazze deneyimi, direnişe caydırıcı silahını terk etme tehlikesini gösterdi. 

Beşincisi, İsrail'in savaş sonrası saldırgan tutumu, Riyad ve Washington'ı silahsızlanma projesini sürdürmeye teşvik etti. Ancak İsrail saldırıları Hizbullah'ın konumunu zayıflatmadı; aksine, güneyde işgalin yeniden başlamasından korkan direnişe yönelik halk desteğini artırdı.

Altıncısı, Süveyda'daki olaylar bir başka baskı unsuruydu. Washington, Tel Aviv ve Riyad, aynı senaryonun Lübnan'da da tekrarlanabileceğini ve bölünme veya iç savaş ihtimalinin yüksek olduğunu öne sürmek istediler.

Ancak bu deneyim, Hristiyan ve Dürzi figürler de dahil olmak üzere birçok Lübnanlı grubu, saldırganlık veya terörizme karşı bir garantör olarak direniş seçeneğine sarılmaya yöneltti.

Yedinci olarak, diğer mezhepler üzerinde oynan bahisler de gerçekleşmedi.

Bazı Hristiyan güçler, silahların dondurulması meselesini İsrail saldırganlığına bağlayarak tutumlarını değiştirdiler.

Dürzilerin, Süveyda deneyimi, kendilerini koruyacak bir iç garantöre ihtiyaç duyduklarına dair inançlarını pekiştirdi ve bu da direnişe olan bağlılıklarını güçlendirdi.

Sonuç olarak, Amerikan ve Suudi Arabistan’ın hesaplamalarındaki temel hata, Lübnan’ın dinamikleri ve Suudi Arabistan’ın Washington tarafından bir deneme alanı olarak görülmesine dair eksik ve yanlış bilgiden kaynaklandı.

Bu politikalar, Hizbullah’ı zayıflatmak yerine tam tersine etkiledi: Direniş saflarında kararlılık arttı, destekçi çevreler örgütün etrafında kenetlendi ve Washington ile Riyad’ın elinde sınırlı seçenek kaldı. Böylece, deney hedeflerine ulaşmada ciddi bir başarısızlık yaşandı.

İlgili Haberler


Makaleler

Güncel