Suriye’nin kademeli parçalanışı: 'Devletçikler' modeli mi geliyor?

img
Suriye’nin kademeli parçalanışı: 'Devletçikler' modeli mi geliyor? YDH

"Devletçik senaryosunun Suriye’nin geleceği açısından en güçlü ihtimal olduğu söylenebilir. Her ne kadar kamuoyunda bu senaryoya fazla dikkat çekilmese de, hem Suriye tarihine hem de ülkenin toplumsal dokusunun gerçeklerine daha çok uyuyor."




YDH - Suriye’nin geleceği için en muhtemel senaryo, ülkenin hukuken birliğini korurken sahada farklı bölgelerde etkili yerel güçlerin öne çıktığı “devletçik” yönetim modeli. Islamic World News portalının değerlendirmesine göre bu tabloda, merkezi hükümetin etkinliği sınırlı kalıyor ve Kürtler, Dürzîler, Alevîler ile bazı Arap aşiretleri kendi bölgelerinde fiili güç elde ediyor. HTŞ rejiminin bazı bölgelerde yerel güçlerle anlaşmak zorunda kalması, Suriye’de parçalı bir yönetim düzeninin kalıcılaşabileceğine işaret ediyor.

Bu makalede, “devletçikler yönetim modeli”nin Suriye’nin geleceği açısından en muhtemel senaryo olduğu çok kısa biçimde açıklanıyor. Bu modelde, hukuken ülke bütünlüğü korunuyor; ancak sahada, her biri egemenlik alanı üzerinde daha fazla güç sahibi olan yerel aktörler öne çıkıyor. Merkezi hükümet ise, bu nüfuzlu yerel güçlerle işbirliği yapmak zorunda kalıyor. “Devletçik” senaryosunun Suriye’nin geleceği açısından en güçlü ihtimal olduğu söylenebilir. Her ne kadar kamuoyunda bu senaryoya fazla dikkat çekilmese de, hem Suriye tarihine hem de ülkenin toplumsal dokusunun gerçeklerine daha çok uyuyor.

“Devletçik” yönetim modeli, Osmanlı sonrası Arap ülkelerinde ortaya çıkan yönetim biçimlerinden biri. Yemen, Libya, Lübnan (özellikle son savaştan önce), kısmen Sudan ve Somali gibi ülkelerde bu modelin örnekleri mevcut. Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Bahreyn’i kapsayan eski Emirlikler ve 1971 öncesi Suudi Arabistan coğrafyası da bu yönetim tarzının diğer örnekleri. Irak’ta ise bu durumun hafifletilmiş bir biçimi gözleniyor; ancak Saddam sonrası ilk on yıla kıyasla etkisi azalmış durumda. Suriye’de ise 1946–1963 yılları arasında benzer bir tablo yaşanmıştı.

Mevcut devlet ve toplumsal zemin

Bu tablo, bir ülkede aşağıdaki üç koşulun bir arada bulunmasıyla ortaya çıkıyor:

— Mevcut devlet yeterli hegemonya kuramıyor.

— Milletleşme süreci ciddi şekilde sekteye uğramış; öyle ki yurttaşlar, kişisel kimliklerini tanımlarken milli kimliği geri plana atıyor.

— Ekonomik kaynaklar devletin tekelinde kalmıyor; devlet, finansman ya da güvenlik için nüfuzlu isimlerle işbirliği yapmak zorunda kalıyor.

Böyle bir zeminde, mevcut devlet hem “sistem inşası süreci”nde hem de “iç rekabetin kurumsallaştığı bir iç düzen” içinde bulunuyorsa—özellikle “kamuoyunun” etkili olduğu bir durumda—bu tablo daha da derinleşiyor.

Burada tekrar vurgulamak gerekir ki, sahadaki gerçek güç dengesi ile hukuki yapı arasında ayrım yapmak şart. Söz konusu örneklerin hiçbirinde hukuken federal bir yapı yok.

Devletçikleri oluşturabilecek en muhtemel gruplar

Bu bölümde, merkezi hükümetin işbirliği yapmak zorunda kalacağı ve kendi topraklarında merkezi yönetimden daha güçlü hâle gelebilecek iç aktörler sıralanıyor. Arap siyasi literatüründe, bu durumda “devlet içinde devlet” yani “devletçik” ifadesi kullanılıyor.

a) Kürtler

Kürtler, devletçik oluşturma konusunda en yüksek ihtimale sahip grup. Etki alanları kuzeydoğuya veya Haseke’nin kuzey bölgeleriyle Kobani’ye sınırlı kalabilir; ancak genel olarak devletçik kurma potansiyelleri diğer gruplara kıyasla çok daha yüksek. Bir önceki bölümde sayılan dört kriterin tamamı Kürtler için belirgin biçimde geçerli.

b) Dürzîler

Devletçik kurma açısından ikinci en güçlü grup Dürzîler. Farklı yönetim modelleri arasında karşılaştırma yaparken, bugün en çok Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi öne çıkıyor olsa da, devletçik senaryosunun en önemli itici gücü Dürzîlerin bir kolu. Kısa süre önce merkezi yönetimle varılan anlaşmada, devlet; Süveyda vilayetinde İçişleri Bakanlığı (güvenlik ve kolluk kuvvetleri) ile Adalet Bakanlığı (mahkemeler ve yargı organları) alanında yalnızca yerel kadroları kullanmayı taahhüt etti; buna karşılık Dürzî gruplar ise silahlarını teslim etmeyecek! Ayrıca devlet başka bazı yükümlülükler de üstlendi. Bu gelişmeler, Süveyda vilayetinde devletçiğin temellerini atıyor.

c) Alevîler

Devletçik kurma potansiyeline sahip üçüncü grup, kıyı bölgelerindeki Alevîler. Suriye toplumunda bu gruba karşı genel bir hassasiyet var; buna karşılık, Alevîler kendi içlerinde bütünlük sağlayabilir, abartılı hedeflerden kaçınır, diğer mezheplerin pratik tepkisini çekmez, dışarıdan etkili bir destek bulur ve akıllıca strateji geliştirebilirlerse, kıyı bölgelerinde kendi devletçiklerini kurabilirler.

ç) Özgür Suriye Ordusu

Devletçik kurma potansiyeli taşıyan dördüncü grup, ABD’nin doğrudan desteğiyle Tenef bölgesinde ortaya çıkan Özgür Suriye Ordusu. Bugün Tenef’ten Karyeteyn ve Tedmur’a kadar uzanan geniş bir alanda etkinlik gösteriyorlar. En önemli avantajları “dış destek”, “Arap kimliği” ve “Beşşar Esed muhalifliğiyle birlikte SDG’nin avantajlarından yararlanma imkânı”. Böylece hem Suriye ordusunda varlık gösterip hem de yarı özerk bir yapı koruyarak devletçik kurma potansiyeli taşıyorlar.

d) Deraa

Deraa’da da devletçik oluşumu açısından ciddi bir potansiyel var; fakat asıl sorun, güneyin yerel toplulukları arasındaki iç ayrılıklardan kaynaklanıyor. Deraa ahalisi, esasen dört ya da beş ayrı gruba bölünmüş durumda; bu grupların en az yarısı ise iç rekabette il dışı hatta ülke dışındaki güçlere umut bağlıyor. Bu iç bütünleşme eksikliği ve dışa bağımlılığı artıran iç çekişmeler, Deraa’da devletçik kurma ihtimalini zayıflatıyor.

e) Diğerleri

Yukarıdaki beş ana grup dışında da bazı bölgelerde devletçik oluşumu ihtimali var. Kapsam sınırlı olduğundan, bu grupların yalnızca isimlerini anmakla yetiniyoruz:

— Deyr ez-Zor’daki Arap aşiretleri

— Rakka aşiretleri

— Halep’in kuzeyindeki Türkmenler

— İdlib’teki selefi gruplar

— Diğer küçük azınlıklar

Bu senaryonun belirtileri

Burada, Suriye’de bu senaryonun işaretleri neler diye sormak gerekir. Bu kapsamda, hem güvenlik hem de siyasi düzeyde birkaç örnek sıralanabilir. En önemli işaret, HTŞ rejiminin Süveyda’daki büyük şeyhlere boyun eğmesi ve ilde İçişleri ve Adalet bakanlıklarının Dürzîler tarafından yönetileceğini ilan etmesidir. Bu durum, Suriye Demokratik Güçleri ile yapılan anlaşmanın dahi ötesine geçiyor.

İkinci belirti, merkezi yönetimin Afrin’deki mevcut durumu değiştirme çabası; bu süreç zamanla demografik değişime de yol açabilir. Ayrıca, devletçiği güçlendiren başka ayrıntılar da sayılabilir.

Güvenlik düzeyinde, çok sayıda silahlı grubun silahlarını yeni hükümete teslim etmeyip yerel kapsamlı ordular kurması en önemli gelişme.

Ayrıca, “eski rejime sadık silahlı grupların (‘Şebbiha’ olarak biliniyor) faaliyetine devam etmesi ve Heyet Tahrir eş-Şam’dan kayıp vermesi”, “HTŞ rejiminin tüm Suriye’ye hâkim olamaması ve ülkenin üç ya da dört ayrı bölgeye ayrılması” gibi olgular da dikkat çekiyor.

Siyasi alanda ise, Colani'nin vilayetler ve silahlı gruplarla kurduğu ilişkiler başlıca husus. Deraa ve Süveyda gibi illerde, vali yerel güçlerin onayıyla seçiliyor. Deraa, Deyr ez-Zor, Hama ve Halep’te üst düzey ordu komutanları, başkanın bireysel iradesinin ötesinde başka güçlerin etkisiyle atanıyor.

Süveyda’da henüz ordu komutanı belirlenmemişken, kıyı illerinde Savunma ve İçişleri bakanlıklarına bağlı resmî kurumlarla, yeni başkan tarafından kurulan “Sulh Komitesi” arasında rekabet yaşanıyor. Fırat’ın doğusunda ise ne vali atanmış ne de ordu komutanı göreve başlamış durumda.

Çeviri: YDH