Hizbullah, yeniden imara hazırlanıyor

img
Hizbullah, yeniden imara hazırlanıyor YDH

"Parti, devletin kayıtsızlığını tamamen kavradı. Bu durum, Cumhurbaşkanı Aun’un yaklaşık 7 bin ailenin evlerine dönmesi için binaların yapısal güçlendirilmesine 40 milyon dolar ayırma taahhüdünü defalarca tekrarlamasına rağmen yerine getirmemesiyle somutlaştı."




YDH - Hizbullah, devletin sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle yeniden imarı kendi finansmanıyla üstlenmeye hazırlanıyor. Vaad ve Cihad el-Bina gibi kurumlar aracılığıyla üç aşamalı ve milyarlarca dolarlık bir plan yürürlüğe girecek. El-Ahbar gazetesi yazarı Fuad Bezzi'nin aktardığına göre söz konusu süreç, Temmuz 2006 sonrası başlatılan projeye benzer şekilde, barınma ve onarım çalışmalarını tamamlayacak. Buna karşılık hükümet, Dünya Bankası’nın 250 milyon dolarlık kredisini imza törenleriyle duyururken, şartlı ve sınırlı kullanım halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalıyor.

Devleti, evleri yıkılan yurttaşlarına sahip çıkmaya zorlayan tüm girişimler başarısız oldu. Hizbullah, bu dosyada siyasi iktidarın açık bir kayıtsızlık ve oyun sergilediğini görünce, özel finansmanla Vaad şirketi üzerinden yeniden imar sürecini başlatmaya yöneldi. Böylece süreç, halihazırda neredeyse tamamlanan onarım ve enkaz kaldırma adımlarına benzer bir rota izleyecek.

Bu yöntem, Temmuz 2006 saldırısı sonrasında devletin harekete geçmesinden önce partinin başlattığı yeniden imar projesine de benziyor.

Bu çerçevede, Hizbullah’ın Cihad el-Bina ve Vaad gibi kurumları üzerinden, güney Beyrut’un yanı sıra savaşta zarar gören bölgelerde –sınır köyleri dışında– bir milyar dolarlık ilk aşamayı finanse etmesi bekleniyor. Bunu, her biri bir milyar dolarlık iki aşama daha takip edecek.

Yaklaşık yarım milyar dolara mal olan onarımın tamamlanması ve yerinden edilmişlere yönelik barınma desteğinin sürmesi de bu plana dahil.

Hizbullah’ın bu adımı, ABD’nin Lübnan’a uyguladığı siyasi abluka, düşman İsrail’in askeri baskısı ve içerideki bazı çevrelerin de katılımıyla yürütülen kuşatma ortamında, imarı “silahsızlanma” şartına bağlama girişimleri dahilinde atılıyor.

Kaynaklar, “makinenin” projeyi hayata geçirmek için hazırlıklara başladığını, ancak henüz resmi bir duyuru yapılmadığını aktarıyor.

Aynı zamanda bu durumun, Hizbullah’ın devleti sorumluluktan muaf tuttuğu anlamına gelmediği vurgulanıyor.

Parti, devletin kayıtsızlığını tamamen kavramış bulunuyor. Bu durum, Cumhurbaşkanı Jozef Aun’un yaklaşık 7 bin ailenin evlerine dönmesi için binaların yapısal güçlendirilmesine 40 milyon dolar ayırma taahhüdünü defalarca tekrarlamasına rağmen yerine getirmemesiyle somutlaştı.

Başbakan Nevaf Selam ile Maliye Bakanı Yasin Cabir’in, ateşkes sonrasında bombalanan binalara 5 milyon dolar tazminat sağlama sözü de tutulmadı.

Metinde, “Nevaf Selam’ın siyasi art niyeti bütün bu vaatleri boşa çıkardı” deniliyor.

Böylece hükümetin yeniden imar dosyasını üstlenmesine dönük tüm çabalar sonuçsuz kaldı ve halk, düşmanın dayattığı “evlerinizi geri almak için direnişin silahını bırakın” denkleminin içine sürüklendi.

Gerçekte, Hizbullah’ın hükümetin oyalamalarını tolere etme süresi sınırsız değil. Özellikle, ikinci yılına giren göçmenlik hâlini yaşayan sınır köylerinin sakinleri ağır baskı uyguluyor.

Kimileri hem köydeki evini hem de güney Beyrut’taki konutunu kaybetmiş durumda. Buna karşın siyasi otorite, ahlaki ve insani sorumluluklarından uzak duruyor.

Bu yönelim aynı zamanda ideolojik bir zemine oturuyor. Zira “toplum varoluşsal tehditlerle karşı karşıya, yeniden imar bugün zafer ya da yenilginin parçası.” Bu yüzden, saldırının izlerini silmeyi kanıtlayacak somut adımlara yönelmek zorunlu hale geldi.

Hükümetin şimdiye kadarki en görünür adımı ise toplamı Hizbullah’ın harcadığının dörtte birinden az olan “Dünya Bankası kredisi şovu” oldu.

Toplam 250 milyon dolarlık bu kredi dün Maliye Bakanı Yasin Cabir ile Dünya Bankası Bölge Direktörü Jan Kristof Kari arasında imzalandı. Bu gelişme, saldırının sona ermesinin üzerinden sekiz aydan uzun süre geçtikten sonra yaşandı.

Bu süreçte Hizbullah, yaklaşık 402 bin konutu 1,1 milyar dolarlık maliyetle onardı, 15 bin aileye barınma sağladı ve sınır köyleri dışında yıkılan binaların yüzde 90’ının enkazını kaldırdı.

İmza töreni sırasında, bu paranın insani dosyayı dönüştüreceği ve bir milyar dolara ulaşacak bağış ve kredilerin önünü açacak “uluslararası müdahale” olduğu propagandası yapıldı.

Fakat küçük miktardaki bu fon, Hizbullah’ın harcadıklarıyla kıyaslandığında hem borç niteliğinde hem de çoğu zaman işe yaramaz alanlara yönlendirilecek.

Ayrıca harcamaya başlanması için parlamentonun onayını bekliyor; oysa yerinden edilmişler aylarca, kimileri ise iki yılı aşkın süredir sokakta.

Krediye göre, hükümet parayı Lübnan’ın önceliklerine göre harcayamayacak. Örneğin, sınır köylerinin imarı yasak; zira insanların köylerine dönmesi düşmanın çıkarlarına aykırı. Fon dört başlık altında bölünüyor:

– İlki, “acil müdahale” başlığıyla, çevresel zararları azaltmak için enkazın planlı şekilde yönetimi ve geri dönüşümüne ayrılıyor. Oysa bu enkaz çoktan kaldırılıp özel alanlara taşınmış durumda.

– İkincisi, ekonomik faaliyetlerin hızlıca canlanabileceği bölgelerde altyapının onarımına odaklanıyor. Bu da sınır köylerinin dışlanması anlamına geliyor. Burada ulaşım, su, enerji, iletişim, atık yönetimi, acil hizmetler, eğitim ve sağlık gibi alanlara sınırlı destek sağlanacak. Ayrıca, zaten Hizbullah tarafından onarılmış 60 bin konutun “küçük tamirleri” için ev sahiplerine cüzi yardımlar öngörülüyor.

– Üçüncüsü, “sürdürülebilir ve çevre dostu yeniden imar” için fizibilite çalışmaları ve projelendirmeye ayrılıyor.

– Dördüncüsü ise projenin yönetimi için kullanılacak. Bu alanda ise Dünya Bankası’nın bürokratik yükleri Lübnan’daki yolsuzlukla iç içe geçiyor.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel