Çin’in İran politikası ‘alışverişten’ öteye mi geçiyor?

img
Çin’in İran politikası ‘alışverişten’ öteye mi geçiyor? YDH

Çin’in, İran’ın askeri kabiliyetlerini yeniden inşa ettiğine yönelik iddialar, Pekin’in Ortadoğu’daki tarafsızlık siyasetinde değişim tartışmalarını gündeme getirdi. Uzmanlar, Çin’in ekonomik çıkarlarının, İran ve bölge istikrarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu vurguluyor.




YDH - Çin’in Ortadoğu’ya yaklaşımında son dönemde yeni bir safhaya geçildiği değerlendirmeleri öne çıkıyor.

Çinli yetkililer, bölgede ABD’den farklı bir politika izlediklerini ve ilişkilerin “sadece alışveriş” ile sınırlı olduğu görüşünü sıkça dile getiriyor. Ancak “12 Gün Savaşı” sonrası Çin’in, İran’ın askeri kabiliyetlerini geliştirmesine destek sunduğuna dair bilgiler, Pekin’in resmi tarafsızlık çizgisinde bir değişim olup olmadığı sorularını artırıyor.

Çin’in, bugüne dek Ortadoğu’da doğrudan askeri müdahaleden kaçındığı, ancak ekonomik ve stratejik çıkarlarının İran ve bölge istikrarına bağlı olduğu biliniyor. Gözlemciler, ABD destekli İsrail saldırılarının bu dengeyi giderek daha fazla tehdit ettiğini belirtiyor.

Yedioth Ahronoth gazetesinde, Batılı istihbarat kaynaklarına dayandırılan haberde, İran’ın “savunma kabiliyetlerini yeniden inşa ettiği” ve Çin ile bu alanda işbirliği yaptığı öne sürüldü.

Haberde, Çin’in Ekim 2024’te İsrail ile yaşanan çatışmaların ardından İran’a askeri teçhizat sağladığı ve sonrasında İran’ın askeri altyapısının güçlendirilmesinde rol aldığı iddia edildi.

İsrailli üst düzey yetkililer, “Çin’in niyetleri net değil,” derken, İsrail’in Pekin’e “sorgulayıcı mesajlar” ilettiği belirtildi.

ABD merkezli Foreign Policy dergisinde yayımlanan bir analizde ise, Ortadoğu’daki büyük güç rekabetinin, “1980’lerdeki Soğuk Savaş’a” benzetildiği ifade edildi.

Analizde, Çin’in İran’daki yatırımlarını ve çıkarlarını korumak için Tahran yönetiminin askeri gücünün yeniden inşasına destek verdiği görüşü yer aldı.

Makaleyi kaleme alan isim, Hong Kong ziyareti sırasında görüştüğü Çinli yetkililerden, “Çin’in temel çıkarı, bölgeden enerji akışının ve ticaret yollarının kesintisiz devam etmesi” mesajını aldığını aktardı.

Çin’in, bölgesel istikrar ve serbest ticaretin önceliği olduğunu vurguladığı ifade edildi.

Pekin’in Yemen ve İsrail’e dair politikalarının ise İran’dan farklı bir çerçevede şekillendiği belirtiliyor. Çin’in Yemen’de Sana yönetimiyle anlaşmalar yapması ve İsrail’e karşı söylemini sertleştirmesi, uzmanlara göre ABD’ye düşük maliyetli bir baskı uygulama yöntemi olarak görülüyor.

Ancak bu adımların, Pekin’in Tahran’la ilişkilerinde daha derin ve karşılıklı bir bağımlılık taşıdığı değerlendirmesine yer verildi.

Çin ile İran arasında 2021’de 25 yıllık bir işbirliği anlaşması imzalandı. The New York Times gazetesinin elde ettiği taslak metne göre, Çin’in İran’a 400 milyar dolar yatırım yapması ve buna karşılık ucuz petrol tedarik etmesi öngörülüyordu.

Anlaşmanın nihai metni açıklanmasa da, savunma ve altyapı projelerinde işbirliği maddelerine de yer verildiği belirtildi.

Analizlerde, “Sadece petrol ticareti bile, Pekin-Tahran ilişkilerinin genellikle tahmin edilenden daha yakın olduğunu gösteriyor,” görüşü öne çıkıyor.

İran’ın zayıflamasının Çin’in ekonomik ve jeostratejik çıkarlarına zarar vereceği, Tahran’da yönetimin ABD’ye yakınlaşması halinde ise Pekin’in bölgedeki gücünün riske gireceği belirtiliyor.

Bu nedenle bazı uzmanlar, Çin’in İran’ın hava savunma sistemleri ve balistik füze envanterini hızla yeniden inşa etmesine destek vermesini “mantıklı bir tercih” olarak nitelendiriyor.

Foreign Policy’deki değerlendirmede, Ortadoğu’da son yıllardaki güç dengelerinin “Soğuk Savaş yıllarının oyun kurallarına” benzetildiği aktarıldı.

Yazar, “Her ne kadar bu benzetme kusurlu olsa da, sıfır toplamlı büyük güç rekabetinin ve artan risklerin yeniden gündeme geldiğini göz ardı etmek güç,” yorumunu yaptı.