Lübnan’da siyasi gerilim tırmanıyor. Hizbullah ve Emel’in sokak hareketleri hazırlığı, ABD ve İsrail’in silahsızlandırma ısrarı ve Barrack’ın iptal edilen Güney ziyareti ülkeyi hem iç hem de bölgesel gerilimlerin ortasına taşıdı. Lübnan hükümeti ve güvenlik güçleri, hem protestoları yönetmek hem de yabancı heyetlerin güvenliğini sağlamak için geniş çaplı önlemler aldı.

YDH- El-Ahbar’ın bugünkü haberine göre, Hizbullah ve Emel Hareketi’nin, Lübnan yönetimine tam bir itaatle, Eylül ayından itibaren sendika, öğrenci ve işçi hareketlerini sokağa taşıma kararı aldığına dair bilgiler gündeme geldi.
Bu hamlenin, hükümetin silahlarla ilgili alınan kararları tersine çevirmeye yönelik taleplere nasıl bir karşılık vereceğini test etmeyi amaçladığı belirtiliyor.
Öte yandan, geçen Kasım’da sağlanan ateşkesin ardından İsrail’in güneyde işgal ettiği mevzilerden çekilmesi henüz gündeme alınmazken, ABD’nin desteğiyle direnişin silahsızlandırılması yönündeki ısrarı, mevcut tabloyu daha da karmaşık hale getirdi.
Bu durum, ABD heyetinin Beyrut ziyaretinin ardından Parlamento Başkanı Nebih Berri tarafından da açık biçimde dile getirildi.
Berri, ABD elçisi Tom Barrack’ın benimsediği “adım adım” politikasına İsrail’in herhangi bir yanıt vermemesinden duyduğu hayal kırıklığını ifade etti.
Barrack, beraberindeki heyet üyeleriyle yaptığı temaslarda, İsrail’in Hizbullah’ın Lübnan topraklarından çekilmesi ya da saldırıların durdurulması tartışılmadan önce direnişin silahsızlandırılması gerektiğini savundu.
Berri ise, Amerikan heyetinin “İsrail’den hiçbir şey getirmediğini” söyleyerek süreci daha da çıkmaza soktu. Bir sonraki aşamanın gidişatına dair detay vermekten kaçınan Berri, yalnızca “işlerin kolay olmadığını” vurguladı.
2 Eylül’de yapılması planlanan kabine toplantısında ordunun Hizbullah’ın silahlarını geri çekme planının ele alınacağına işaret eden Berri, “Ülkede anlaşmazlığa yol açan her şey kınanmalıdır” ifadesini kullandı.
Bu tabloya rağmen Berri’nin açık çıkışları, Amerikan heyetiyle yapılan görüşmelerin gergin geçtiğine dair daha önce sızan bilgileri de doğrulamış oldu.
Aralarında Tom Barrack, Morgan Ortagus ve Lindsey Graham’ın da bulunduğu heyet, Lübnan’ın talep ettiği garantileri tamamen görmezden geldi.
Barrack’ın, İsrail’den karşılıklı bir adım atması için baskı yapabileceğine dair daha önce verilen işaretlerin aksine, bu yöndeki beklentiler de boşa çıkmış görünüyor.
Barrack Güney’e yapacağı ziyareti iptal etti
Barrack, dün resmi karargâh ziyaretini Güney'e yapacağı bir ziyaretle tamamlamayı planlamıştı, ancak iptal etmeden önce Merciyyun kışlasında yaklaşık iki saat beklemek zorunda kaldı.
Lübnanlı ordu subaylarıyla görüşmesini tamamladıktan sonra, konvoyuyla Hiyam kasabasına gidecek ve oradan askeri helikopterle Sur şehrine hareket edecekti.
Ancak, ziyaretine karşı çıkan halk hareketlerine dair art arda gelen haberler, onu sabah kendisini uçuran helikopterle doğrudan Beyrut'a dönmeye yöneltti.
El-Ahbar, Barrack’ın hasarlı çadırlara inceleme yapma ve Sur’a bir “turistik-eğlence” ziyareti düzenleme niyetini açıkladığından beri, bölge sakinleri ve aktivistler her iki bölgede de ziyareti engellemek amacıyla toplanma çağrısı yaptı.
Sur’da ise ziyaretin iptalinin şehir belediyesine bildirilmiş olmasına rağmen, Sur Gençlik Buluşması ile şehit aileleri ve yaralı çağrı cihazı katliamı mağduru aileler, Barrack’ın öğle yemeği yiyeceği restoranın karşısındaki Sur Sarayı önünde protesto düzenledi.
Çadır meydanında, enkazların yakınında şehitlerin fotoğrafları asılıydı; anneler ise “Çocuklarımızı öldüren, evlerimizi yıkan ve bugün suçlarını izlemeye gelen Barrack ve efendilerinin küstahlığına” tepki gösteriyordu.
Tıpkı 2024 Kasım’da olduğu gibi, Güney halkının hareketi, Lübnan Ordusu için doğrudan çatışma tehlikesinden kurtarıcı bir unsur oldu.
Ordunun, ABD elçisinin yoğun askeri gözetim altında araçlarıyla hareketini güvence altına alma planının bir parçası olarak, doğuda Zahrani'den doğuda Merciyyun'a ve güneyde Sur'a kadar büyük bir kuvvet konuşlandırdığı kaydedildi.