Suriye’de dokuz ay önceki rejim değişikliğinin ardından Lübnan ile ilişkilerde perde arkasında ciddi anlaşmazlıklar yaşanıyor. Taraflar, sınır güvenliği, tutuklular ve anlaşmalar gibi kritik konularda ortak bir yol haritası belirleyemedi.

YDH - Suriye’de önceki hükümetin devrilmesinin üzerinden dokuz ay geçti. Lübnan ile yeni kurulan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejiminin resmi ilişkileri dışarıdan bakıldığında olumlu görünse de gerçekte derin bir tıkanma ve gerginlik yaşanıyor.
Lübnan tarafı, Şam’a giderek rejim lideri Ebu Muhammed el-Colani'yi (şimdiki adıyla Ahmed eş-Şaraa) tebrik etmişti. Eski geçici Başbakan Necib Mikati yılın başında, ardından hükümetini kurduktan sonra Başbakan Nafi̇ Seleme bakanlar heyetiyle Şam’a gitti.
Ancak Colani, Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'yi henüz Beyrut’a göndermedi. HTŞ rejimi yalnızca Suudi Arabistan üzerinden yürütülen güvenlik-askeri temaslarla yetindi, bu da siyasi ve diplomatik ilişkilere yansımadı.
Suudi Arabistan’ın girişimleriyle Lübnan ve Suriye savunma bakanları ile iki ülke istihbarat başkanları arasında görüşmeler gerçekleşti. Ancak bu temaslar siyasi ve iktisadi dosyalardaki gerginliği gidermeye yetmedi.
Kısa süre önce Lübnan’ı ziyaret eden HTŞ heyeti, Başbakan Yardımcısı Tarik Mitri ile bir araya geldi. Görüşmede taraflar genel konuları ele alsa da Suriye tarafı ağırlığı Lübnan hapishanelerindeki İslamcı tutuklulara verdi.
Heyet, çoğu Lübnanlı ve Arap olan yaklaşık 350 kişinin serbest bırakılmasını talep etti.
Lübnan’dan karşı talep: Kayıpların akıbeti
Mitri, bu talebe karşılık olarak Suriye’nin topraklarında kaybolan Lübnanlıların akıbetinin aydınlatılmasını istedi.
Taraflar, karşılıklı kayıp ve tutuklu dosyalarını incelemek üzere ortak bir adli komisyon kurulmasında mutabık kaldı. Ayrıca sınır sorunları için de bir yargı-askeri komisyon önerisi gündeme geldi.
Mitri, ilişkilerin hukuki dayanaklarını hatırlattı ancak Suriyeli heyet metinlere hâkim olmadı. HTŞ rejimi, önceki dönemin imzaladığı anlaşmaları gözden geçirme niyetinde olduğunu daha önce belirtmişti. Bu yaklaşımın esas nedeni, eski hükümetle hesaplaşma olarak değerlendiriliyor.
İki ülke arasındaki sınırlar demografik ve coğrafi olarak iç içe geçmiş durumda. Kara sınırlarının belirlenmesi, Şebaa Çiftlikleri gibi anlaşmazlıkların çözümü oldukça zor görülüyor.
Fransız büyükelçilikleri her iki tarafa arşiv haritalarını sunmuş olsa da ortak ilerleme kaydedilmedi. Deniz sınırları ise daha da çetrefilli hale geldi.
Lübnan’ın Kıbrıs ve HTŞ ile yürüttüğü müzakereler çözümsüz kalırken, Şeybani'nin Yunanistan ziyareti konuyu daha da karmaşıklaştırdı.
Gündemdeki diğer başlıklardan biri de Asi Nehri’nin suları ve sınır bölgelerindeki sondaj çalışmaları oldu.
HTŞ rejiminin elinde bazı anlaşma metinlerinin bulunmadığı, eski Lübnan-Suriye Yüksek Konseyi binasının yağmalanması nedeniyle belgelerin kaybolduğu ifade edildi.
Ayrıca, 2010’da imzalanan adli işbirliği anlaşması iki ülke parlamentolarında onaylanmadığı için yürürlüğe girmedi.
Görüşmelerin ardından yeni bir toplantı tarihi belirlenmedi. Beyrut hükümeti, dosyaların yasal prosedürlere göre ele alınacağını ve özellikle tutuklularla ilgili taleplerin mevcut mevzuat çerçevesinde değerlendirileceğini bildirdi.
Taraflar arasındaki derin anlaşmazlıkların kısa vadede çözülmesi beklenmiyor.