Trump ekonomisi zorda

img
Trump ekonomisi zorda YDH

"Şimdi yeniden iktidara gelen, daha kararlı ve odaklanmış Trump rejimi, gerileyen Birleşik Devletler’in yaşadığı sancılara kendi gerici çözümlerini sunmaya çalışıyor."




YDH - Donald Trump’ın “Önce Amerika” politikası çerçevesinde uyguladığı “Trumponomics”, korumacı ticaret savaşları ve göçmen karşıtı baskınlarla ABD ekonomisine zarar veriyor. Milyarlarca dolarlık yatırım yapan bir Hyundai fabrikasına düzenlenen baskın, yönetimin kendi hedefleriyle çelişen ve yabancı düşmanlığına dayalı eylemlerinin en somut örneği olarak öne çıkıyor. Bu politikalar iş gücü piyasasında daralmaya yol açarken, Counterfire yazarı John Clarke, bu durumu yalnızca Trump’ın başarısızlığı olarak değil, ABD’nin azalan küresel gücüne yönelik tehlikeli bir tepki olarak değerlendiriyor.

Donald Trump, “Amerika’yı Yeniden Yüceltme” misyonunu sürdürürken, “Önce Amerika” olarak anılmaya başlanan bir yaklaşımı benimsedi. Yönetimi, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasından bu yana hakim olan ABD’nin dünya liderliği anlayışını bir kenara bıraktı.

Trump, küresel bir düzenin temel taşı rolüyle ilgilenmiyor; bunun yerine, ABD’nin zayıflayan ancak hâlâ muazzam olan ekonomik gücünü ve devasa askeri üstünlüğünü, ticaret ve jeopolitik rekabet konularında mümkün olan en büyük anlık faydaları elde etmek için kullanmaya çalışıyor.

Haziran ayında MSNBC'de yayımlanan görüş yazısı, "Trumponomics"i anlamlandırmaya ve Trump yönetiminin uyguladığı ekonomi stratejisini değerlendirmeye çalıştı.

Yazı, bir miktar haklılık payıyla Trump’ın meyilli olduğu dengesiz ve öngörülemez davranışlara işaret etmekle birlikte, bu yönetimin eylemlerini şekillendiren bazı temel unsurları da tespit etti.

MSNBC şunları belirtiyor:

“Trump, bu yılın başından beri gezegendeki neredeyse her ülkeye gümrük vergileri getirdi; Çin, Kanada ve Meksika ile büyük ticaret savaşları başlattı; tarım, inşaat ve konaklama gibi sektörler için sonuçları henüz tam olarak ortaya çıkmamış devasa bir sınır dışı etme faaliyeti yürüttü. İç gündeminin büyük kısmını içeren Cumhuriyetçilerin kapsamlı yasa tasarısı, zenginler için vergileri keskin bir şekilde düşürürken yoksullara sağlanan sosyal yardımları kesecek ve ulusal borcu devasa ölçüde artıracak.”

Trump’ın siyasi yaklaşımları, büyük ölçüde, yenilmesi gereken düşman güçler tarafından baltalanmış bir ABD “yüceliği” kavramına dayanıyor. Göçmenler toplanıp sınır dışı edilecek, liberal siyasi rakipler ve müdahaleci federal bürokrasiler dize getirilecek ve merkezi bir yürütme gücü rejimi kurulacak.

Ticaret konularında ise temel önerme, ABD’nin hem rakipleri hem de müttefikleri tarafından aldatıldığı yönünde.

Çözüm, ticaret dengesini lehe çevirecek ve rakipleri ABD’de üretim tesisleri kurmaya zorlayacak korumacılığa ve gümrük vergisi tedbirlerine yönelik agresif bir dönüş. Rakipsiz imalat hakimiyetinin yeniden tesisi, Trump ekonomisinin ve daha geniş “Önce Amerika” stratejisinin temel bir unsuru.

Hyundai fabrikasına baskın

Trump’ın göçmen işçilere karşı yürüttüğü mücadelenin içerdiği ekonomik tehlikeler, geçen hafta Georgia’daki büyük bir Hyundai tesisine düzenlenen göçmenlik baskınıyla vurgulandı.

National Public Radio’ya göre, “ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza ajanları, perşembe günü Savannah yakınlarındaki Ellabell, Georgia’da inşaatı süren devasa bir elektrikli araç batarya fabrikasına düzenledikleri baskında, çoğu Güney Kore vatandaşı 475 kişiyi gözaltına aldı. Tesis, Hyundai Motor Group ile LG Energy Solution arasında bir ortak girişim.”

Gözaltına alınanların yaklaşık 300’ünün Koreli olduğu ve ABD’nin bir müttefiki ve önemli bir ticaret ortağı olan bu ülkenin hükümetinin, baskına hazırlıksız yakalandığı ve derin bir şok yaşadığı anlaşılıyor.

Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae Myung, “Güney Kore vatandaşlarının hak ve çıkarlarının ve ABD’ye yatırım yapan Güney Koreli şirketlerin ticari faaliyetlerinin ihlal edilmemesi gerektiğini” vurguladı.

Müzakerelerin ardından Trump yönetimi, gözaltındaki Korelileri serbest bırakmayı kabul etti ve bu kişileri evlerine getirmek için bir uçak kiralandı.

Baskının önemini değerlendiren Georgia ve Alabama’dan sorumlu iç güvenlik soruşturmaları özel ajanı Steven Schrank, “İş gücümüzü sömürenlerin, ekonomimizi baltalayanların ve federal yasaları ihlal edenlerin hesap vereceğine dair açık ve net bir mesaj gönderiyoruz,” diye ilan etti.

Ayrıca operasyonun aylar süren dikkatli bir planlamanın sonucu olduğunu vurguladı.

Trump ise göçmenlik denetçilerinin eylemine açıkça destek çıkarak, “Onların yasa dışı yabancılar olduğunu ve Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumunun sadece işini yaptığını söyleyebilirim,” dedi.

Baskına yol açan soruşturmada, gözaltına alınan işçilerden bazılarının “vizelerinin süresinin dolduğu veya çalışmalarını yasaklayan bir vize muafiyetiyle ülkeye girdikleri” tespit edilmiş gibi görünüyor; ancak asıl mesele, bu tesiste böylesine göz önünde ve büyük ölçekli bir operasyon yapılması yönündeki siyasi tercihtir.

Hyundai tarafından mart ayında yayımlanan bir açıklamada, şirketin “Georgia’da 12,6 milyar dolarlık bir yatırım ve eyalet tarihindeki en büyük ekonomik kalkınma projesini” yürüttüğü belirtilmişti.

Ayrıca, “ABD imalat büyümesini desteklemek için 2025’ten 2028’e kadar 21 milyar dolarlık ek bir yatırım” yapılacaktı.

Hyundai’nin yatırımlarının ölçeği ve bu yatırımların Trump’ın yabancı rakiplerin ABD’de üretim tesisleri kurması yönündeki açık hedefiyle ne denli uyumlu olduğu göz önüne alındığında, bu dikkatle hazırlanmış ve devasa yaptırım operasyonunun gerçekleştirilmesi oldukça dikkat çekici görünüyor.

Şüphesiz, konunun daha ihtiyatlı bir şekilde çözülmesi tamamen mümkündü ve öyle görünüyor ki, Trump’ın ekonomik gündemi söz konusu olduğunda, yabancı düşmanı bir gayretkeşlik sağduyuya baskın çıkıyor.

Dahası, Hyundai baskını, yönetimin tutumunun büyük kapitalist çıkarlar açısından ne derece sorunlu olduğunun yalnızca keskin bir ifadesi.

Yasal statüsü olmayan işçiler uzun zamandır ABD iş gücünün önemli bir parçası olmuştur ve acımasız ve baskıcı bir göçmenlik sistemi, onları mümkün olduğunca savunmasız tutmak için çalışmıştır.

Fakat Trump, meseleyi en sömürücü işverenlerden bazılarının kârlarını kesecek bir seviyeye taşımakla tehdit ediyor.

Haziran ayında CNN Business, "göçmen istihdam eden işverenleri temsil eden bir grup olan Amerikan İş Dünyası Göç Koalisyonu’nun CEO’su Rebecca Shi"den alıntı yaptı.

Shi, son zamanlarda “ülke çapındaki işletmelere yönelik göçmenlik denetimi baskınlarının, faaliyet göstermek ve refaha ulaşmak için göçmen emeğine bağımlı olan yerel ekonomiler, topluluklar ve endüstriler için ciddi zorluklar yarattığından” şikâyet etti.

Goldman Sachs’a göre, belgesiz “göçmenler toplam ABD iş gücünün yüzde 4 ila 5’ini, ancak tarımsal üretim, gıda işleme ve inşaat gibi sektörlerde yüzde 15 ila 20 veya daha fazlasını oluşturduğu” göz önüne alındığında, Shi’nin ve temsil ettiği çıkarların endişeleri pek de şaşırtıcı değil.

Ekonomik yavaşlama

5 Eylül’de el-Cezire, “Amerika Birleşik Devletleri iş gücü piyasasının, işverenlerin ABD Başkanı Donald Trump tarafından uygulanan gümrük vergileri ve iş gücü havuzunu zayıflatan göçmenlik baskıları nedeniyle ekonomik belirsizlikle karşı karşıya kalmasıyla duraksamaya başladığını” bildirdi.

Devasa ABD ekonomisi ağustos ayında sadece 22 bin istihdam yaratabildi ve işsizlik oranı yüzde 4,3’e yükseldi. “Bu yılın başından bu yana işverenler 892 binden fazla kişiyi işten çıkardı; bu, 2020’den bu yana en yüksek rakam.”

Bu habere yanıt veren Employ America’nın yönetici direktörü ve eski bir Merkez Bankası ekonomisti olan Skanda Amarnath, gümrük vergileri yüzünden bir başka "kötü istihdam raporu"ndan bahsetti.

Amarnath, “Revizyonların da ışığında, gümrük vergilerinin işe alımları ve istihdamı olumsuz etkilediği giderek daha açık hale geliyor. İmalat sektöründeki istihdam keskin bir şekilde düşüyor, madencilik ve toptan ticaret gibi ticarete duyarlı diğer sektörler de aynı şekilde,” diye konuştu.

Mevcut ABD yönetiminin “Önce Amerika” yaklaşımının Trump ekonomisi bileşeninin çok büyük sorunlarla karşılaştığı açık.

ABD ekonomisinin işleyişinde bu kadar kilit bir rol oynayan belgesiz işçileri sınır dışı etmeye yönelik kaba çaba, yıkıcı etkiler ve ekonomik şoklar üretiyor.

Ticaret savaşı yaklaşımı küresel istikrarsızlık ve tehlikeli bir ekonomik çöküş riski yaratıyor ve kesinlikle Trump’ın öngördüğü ekonomik faydaları ABD’ye getirmiyor.

Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, burada tek bir başkanlık yönetiminin başarısız yaklaşımlarından çok daha fazlasıyla karşı karşıyayız.

Neticede Trump, ABD’nin hegemonik gücündeki bir düşüşe ve küresel düzen içindeki liderlik rolünü sürdürme yeteneğinin azalmasına yanıt veriyor.

Bunun yanında Trump’ın Beyaz Saray’a Biden yönetiminin başarısızlıkları temelinde döndüğü de vurgulanmalı. O siyasi rejim, sorumlu bir ABD dünya liderliğinin restorasyonu olarak pazarlandı ve hem yurt içinde hem de uluslararası alanda kendi vaatlerini yerine getiremedi.

Biden, ABD’nin on yıllardır oynadığı rolü kurtaramadı ve yalnızca Trump’ın ikinci dönemine zemin hazırlamış oldu.

Şimdi yeniden iktidara gelen, daha kararlı ve odaklanmış Trump rejimi, gerileyen Birleşik Devletler’in yaşadığı sancılara kendi gerici çözümlerini sunmaya çalışıyor.

Bu, meydan okunması ve yenilmesi gereken çok tehlikeli bir yönetim; ancak ABD’nin “yüceliğini” yeniden tesis etme girişiminin dayandığı umutlar ve varsayımlar son derece şüpheli görünüyor. ABD emperyalizminin gerilemesine bir yanıt olarak, “Önce Amerika” hamlesi fazlasıyla kötü gidiyor.

Çeviri: YDH