FT: “Büyük İsrail” Trump’ın baş ağrısı olacak

img
FT: “Büyük İsrail” Trump’ın baş ağrısı olacak YDH

Financial Times, ABD Başkanı Donald Trump için asıl sorunun, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Gazze ve Batı Şeria stratejisinin, Trump’ı hem İsrail’i destekleme içgüdüsüyle hem de süresiz dış savaşlardan kaçınma refleksi arasında sıkışmaya zorlaması ve Suudi Arabistan’la normalleşme hedefini tehlikeye atması olduğunu vurguluyor.




YDH- Londra merkezli Financial Times'ın (FT) haberine göre, Katar’ın tüm jestlerine rağmen — Trump’a hediye edilen lüks uçaktan, milyarlarca dolarlık yatırımlara ve Hamas rehine krizindeki arabuluculuğa kadar — ABD Başkanı, İsrail’in Doha’ya füze saldırısını engelleyemedi.

Financial Times’a göre, Trump’ın İsrail’in Doha’daki saldırılarından haberdar olup olmadığı tartışmalı olsa da sonuç değişmiyor; tıpkı Biden gibi Netanyahu üzerinde etkisiz kalan Trump, selefleri gibi İsrail başbakanının elinde şekillenen bir başkan portresi çiziyor.

Netanyahu’nun önündeki plan, Gazze’nin boşaltılması ve ardından Batı Şeria’nın geniş ölçekte ilhakıyla tamamlanacak gibi görünüyor. Karamsar bulanlar olabilir, ancak Netanyahu’nun sözlerine değil, icraatlarına bakmak gerekiyor; zira defalarca kanıtlandığı gibi vaatlerinin bir anlamı yok.

Bugün geldiği noktada “ön-son oyun” aşamasında ve asıl amacı, Gazze’deki yaklaşık iki milyon insanı Mısır sınırına kurulacak sözde bir “insani şehir”e sürmek.

FT'ye göre, Katar’daki saldırının hedefi de gerçekte Gazze ateşkesi görüşmelerini baltalamaktı; bu durum, Netanyahu’nun rehinelerin akıbetine kayıtsız kaldığının bir başka işareti oldu.

 

Trump açısından tablo giderek daha karmaşık bir hâl alıyor

Geçen yıl Washington, İsrail’e 12,6 milyar dolar askeri yardım aktardı; bu rakam, normalde yıllık 3,8 milyar doları bulan desteğin çok üzerinde. Ancak Gazze’nin boşaltılması ve planlanan kampların finansmanı için gereken kaynak çok daha büyük.

Trump, Gazze’yi Orta Doğu’nun Riviera’sına dönüştüren yapay zekâ videolarıyla dünyayı trollemeye kalkışsa da, böyle bir fantezinin maliyetinin akıl almaz seviyelerde olduğunu kendisi de görüyor olmalı.

Onun en büyük diplomatik başarısı olarak övdüğü İbrahim Anlaşmaları da bu süreçte risk altında; zira Netanyahu’nun etnik temizlik politikaları, Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Arap ülkelerinin İsrail’le normalleşmesini tehlikeye sokuyor, Suudi Arabistan’la yakınlaşma ihtimalini ise neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor.

Netanyahu’nun “ön-son oyun” stratejisi ilerledikçe, Londra ve Ottawa gibi başkentlerin Paris’i takip ederek Filistin’i tanıma kararı alması muhtemel görünüyor; bu ihtimalin önümüzdeki günlerde BM Genel Kurulu’nda gündeme gelmesi bekleniyor.

Batı dünyasının geri kalanı da, İsrail’in aşırı sağcı koalisyon ortaklarına yönelik bireysel yaptırımların ötesine geçip daha kapsamlı ekonomik ve diplomatik yaptırımları masaya koyabilir. İsrail’in giderek artan yalnızlığı karşısında Trump’ın ilk refleksi Netanyahu’nun yanında durmak olsa da, bu tutum kendi içgüdüleriyle çatışacak: süresiz ve maliyetli dış savaşlardan kaçınma arzusu. 

İşin ironisi şu ki, Trump’ın Netanyahu’yu dizginlemekteki isteksizliği ya da yetersizliği, Gazze’deki savaşı bitirmesini engellediği için, en çok istediği anlaşmayı da baltaladı: Suudi Arabistan’ın İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi.

Bütün bunlar, Trump’ın “Amerika’ya yatırım” politikasını destekleyecek muazzam petrodolar vaatlerinin bile onun İsrail konusundaki tutumunu değiştiremeyeceğini gösteriyor. Ve dünyanın geri kalan liderleri gibi, Arap liderler de bu öngörülemez başkanı fazla zorlamaktan çekiniyor.

Doha’ya yapılan İsrail saldırılarının, Arapların tutumlarını sertleştirip İsrail’e karşı daha kolektif bir tepkiyi tetikleyip tetiklemeyeceği ise henüz belirsiz.



Makaleler

Güncel