Kahire Anlaşması: İran-Batı geriliminde kısmi ilerleme yeterli olacak mı?

img
Kahire Anlaşması: İran-Batı geriliminde kısmi ilerleme yeterli olacak mı? YDH

‘’İran ile UAEA 9 Eylül’de Kahire Anlaşması'nı imzaladı. Troyka, “tetik mekanizması”nın uzatılmasını hâlâ masada tutuyor ancak Tahran’a üç koşul sunuyor: ABD ile nükleer müzakerelere başlamak, UAEA müfettişlerine tesislere erişim sağlamak ve zenginleştirilmiş uranyum stokları hakkında tam bilgi vermek.’’




YDH- El-Ahbar yazarı Muhammed Havacui, nükleer belirsizlik, diplomatik baskı ve olası yaptırımların etkilerini ele alıyor. Havacui’ye göre, Kahire Anlaşması tek başına İran-Batı gerginliğini çözmüyor ve Avrupa’nın BM yaptırımlarını uygulayıp uygulamayacağı hâlâ belirsiz. Sadece sürecin kırılgan dengesini ve olası senaryoları görünür kılan anlaşma, sınırlı ancak kritik bir etkiye sahip. Havacui'ye göre, İran, UAEA ile işbirliğinin düzeyi, ABD ile nükleer görüşmelere başlaması ve uranyum stokları hakkında açıklık sağlaması gibi somut adımlar atmadıkça Avrupa ülkeleri mekanizmayı esnetmeyek.

İran ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasında 9 Eylül’de imzalanan Kahire Anlaşması, taraflar arasındaki işbirliğinin yeniden başlaması için bir “metodoloji kılavuzu” sunuyor.

Tahran, bunu “güven inşa etme” yönünde atılmış bir adım olarak nitelendiriyor. Ancak anlaşmanın Batı ile İran arasında nükleer gerginliği azaltıp azaltmayacağı ve Avrupa ülkelerinin “tetikleme mekanizması” çerçevesinde İran’a yönelik BM yaptırımlarını yeniden uygulamaktan kaçınmaya ikna edilip edilemeyeceği hâlâ belirsiz.

İki taraf, Avrupa Troykası’nın mekanizmayı devreye sokmasından kısa bir süre sonra Kahire Anlaşması’nı imzaladı.

Eğer süreç devam ederse, bir ay içinde BM yaptırımlarının İran’a otomatik olarak geri dönmesi söz konusu. Öte yandan Avrupa ülkeleri, “tetik mekanizması”nın uzatılmasını hâlâ masada tutuyor; ancak Tahran’a üç koşul sunuyor: ABD ile nükleer müzakerelere başlamak, UAEA müfettişlerine tesislere erişim sağlamak ve zenginleştirilmiş uranyum stokları hakkında tam bilgi vermek.

Analistler, bu üç koşuldan yalnızca birinin yerine gelmesi durumunda bile diğerlerinin uygulanmasının garanti edilmediğini belirtiyor. Anlaşmanın uygulanması gerginliği birden düşürmüyor ve İran ile Avrupa arasındaki nükleer kriz sona ermiyor. Fransa, Almanya ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, Tahran’ın niyetlerinden hâlâ şüphe duyuyor. Bu ülkeler, izleme ve gözetim anlaşmasını nihai bir çözüm yerine nükleer program üzerinde kısıtlamalar ve uzun vadeli güvenceler için bir başlangıç noktası olarak görüyor. Dolayısıyla, anlaşma tamamen uygulanmış olsa bile İran üzerindeki siyasi ve ekonomik baskı devam ediyor.

Bu gelişmeler ışığında üç olası senaryo öne çıkıyor:

1. Geçici iyileşme ve “tetik mekanizması” süresinin uzatılması:
İran, Kahire Anlaşması’nı uygulayarak UAEA ile şeffaf ve doğrulanabilir bir işbirliği başlatır ve ABD ile görüşmelere adım atarsa, Avrupa ülkeleri esnek bir yaklaşım benimseyerek mekanizmanın süresini uzatabilir. Bu durumda, anlaşmanın olumlu etkisi hissedilecek ve yaptırımların yoğunlaştırılması sınırlanacak.

Avrupa’nın tutumu iki boyutlu olacak: Tahran’la iletişim kanallarını açık tutmak ve “tetik mekanizması”nı frenlemek, ayrıca nükleer müzakerelerde pazarlık gücünü koruyarak teknik anlaşmalara varmak.

2. Güven inşa edilememesi ve BM yaptırımlarının geri dönmesi:
İran, UAEA ile somut ve doğrulanabilir bir işbirliği göstermez ve ABD ile nükleer görüşmelere başlamazsa, Avrupa ile ilişkiler hızla bozulacak.

Bu durumda “tetik mekanizması” uygulanacak ve BM yaptırımları yeniden devreye girecek. Senaryo, İran için ciddi ekonomik ve siyasi sonuçlar doğuracak, bölgesel ve uluslararası gerginliği artırabilir. Kahire Anlaşması, sembolik bir önlem olarak kalacak, Avrupa ülkeleri UAEA belgelerine dayanarak diplomatik baskıyı artıracak ve gerekirse BM Güvenlik Konseyi’ni devreye sokacak.

ABD’nin desteğiyle İsrail’in askeri operasyon başlatması da olasılık dahilinde.

3. Kademeli ilerleme ve kısmi anlaşma:
İran, UAEA ile sınırlı işbirliğine başlar, ABD ile görüşmelere istekli olduğunu gösterir ve zenginleştirilmiş uranyum ve tesislere erişim konusunda bazı değerlendirmeler uygularsa, Avrupa ülkeleri “tetik mekanizması”nın son tarihini geçici ve koşullu olarak uzatabilir.

Bu orta senaryo, yaptırımların tamamen geri dönmesini engeller; ancak görüşmeler kırılgan bir zeminde devam eder ve İran yükümlülüklerini yerine getirene kadar baskı sürer.

Kısacası Kahire Anlaşması, nükleer gerginliği tamamen çözmese de İran ile Batı arasında sınırlı bir işbirliği zemini yaratıyor. Nihai sonuç, Tahran’ın somut adımlar atıp atmayacağı ve ABD ile Avrupa ülkelerinin tutumuna bağlı olacak.

Çeviri: YDH