Trump'ın adamları Siyonizme destekte birbiriyle yarışıyor

img
Trump'ın adamları Siyonizme destekte birbiriyle yarışıyor YDH

Washington'un Tel Aviv ile özdeşleşmesi, ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin siyaset ve çıkarları aşarak Gazze'deki soyırım savaşını meşrulaştıran ideolojik bir ittifaka dönüştüğünü gösteriyor. Trump yönetimi ve çevresindeki isimlerin aşırıya kaçan tutumları, bu tezi daha da güçlendiriyor.




YDH - Washington ve Tel Aviv arasında, özellikle Gazze savaşı ve bunun bölgedeki yansımaları konusunda zaman zaman "görüş ayrılıkları" olduğuna dair haberler çıksa da, birbirini izleyen ABD yönetimlerini Siyonist varlığa bağlayan ilişkinin iki devlet arasındaki sıradan bir "ittifakın" ötesine geçtiği kısa sürede anlaşılıyor.

Bazı gözlemciler, ideolojik ve dini karakterin eskiden beri Amerikan dış politikalarına hâkim olduğunu, hatta bu karakter ile ABD'nin kuruluşu ve yerli halklara karşı işlediği soykırımlar arasında bir bağ bulunduğunu savunurken, Donald Trump yönetiminin uygulamaları ve yetkililerinin aşırıya kaçan tutumları bu teoriyi pekiştiriyor.

Örneğin, geçtiğimiz şubat ayında Trump'ın çevresindeki bazı kişiler, onun Filistinlilerin "çok daha iyi konutlara sahip olacakları" bahanesiyle ABD'nin Gazze Şeridi'ni ele geçirmesini öngören planı uyarınca "Gazze Şeridi'ne geri dönme hakları olmayacağı" yönündeki açıklamalarını meşrulaştırmak için yoğun çaba sarf etti.

Trump yönetimi, 7 Ekim'den önce de Yahudi yerleşimlerine yönelik İsrail yanlısı bir görüş benimsemişti.

Nitekim 2019'da dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Dışişleri Bakanlığının 1978 tarihli tutumuna katılmadığını belirterek, Batı Şeria'daki sivil yerleşimlerin "uluslararası hukuka aykırı olmadığını ve barış sürecinin önünde bir engel teşkil etmediğini" söylemişti.

Bugün ise Washington, tanınacak herhangi bir Filistin devletinin "barış çabalarıyla çeliştiği" teorisini açıkça benimsiyor ve bu devleti destekleyen müttefiklerini, Katar'a karşı olduğu gibi bazen "İsrail'in kalın sopasını" ima ederek "ağır sonuçlarla" tehdit ediyor.

Pompeo: Bu topraklar Yahudi halkının meşru vatanı

Pompeo, Şubat 2023'te bir radyo mülakatında daha da ileri giderek, "dini inançlarının ve ABD'nin stratejik çıkarlarının" İsrail'i desteklemeyi gerektirdiğini belirtti.

"İsrail işgalci bir devlet değildir," diyen Pompeo, "Evanjelik bir Hristiyan olarak İncil'i okuduğumda, 3 bin yıl sonra pek çok kişinin inkâr etmesine rağmen bu toprakların Yahudi halkının meşru vatanı olduğuna ikna oldum," diye konuştu.

ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, haziran ayında Bloomberg haber kuruluşuna verdiği mülakatta, ABD'nin "artık bağımsız bir Filistin devleti kurma hedefini gütmediğini" teyit etti ve ayrı bir açıklamasında "İslam ülkelerinin gelecekteki bir Filistin devleti için topraklarının bir kısmından vazgeçmesini" önerdi.

İngiliz yayın kuruluşu BBC, 2023'te yayımladığı bir haberde, "Evanjelik muhafazakârların Cumhuriyetçi Parti koalisyonunun temel bir parçasını oluşturduğunu" ve "bu dindar seçmenlerin ve siyasetçilerin İsrail devletiyle derin bir bağları olduğunu" belirtmişti.

BBC'nin aktardığına göre, George Washington Üniversitesinden din araştırmacısı Christopher Rolleston, "Evanjelikler arasında Yahudi halkının Tanrı'nın seçilmiş halkı olduğuna dair güçlü bir his var," dedi.

Haberde, "ABD Temsilciler Meclisinin yeni Cumhuriyetçi Başkanı Mike Johnson'ın güçlü Evanjelik bağlantıları olduğu" ve Washington'da düzenlenen "İsrail için Yürüyüş" etkinliğinde yüz binlerce kişiye hitap eden az sayıdaki siyasetçiden biri olduğu ifade edildi.

Johnson, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun önceki açıklamalarından alıntı yaparak İsrail ile Hamas arasındaki savaşı "iyi ile kötü, aydınlık ile karanlık, medeniyet ile barbarlık arasında bir mücadele" olarak nitelendirdi.

Rubio'dan Netanyahu'ya tam destek

Son olarak, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Netanyahu ile görüşmesi, Gazze'deki soykırım savaşının başlangıcından bu yana İsrail tarafına verilen ve son olarak Katar topraklarını hedef alıp Gazze şehrini "yakma" noktasına varan Amerikan "yeşil ışığı" konusundaki şüpheleri ortadan kaldırdı.

Rubio'nun ziyaretinden saatler sonra İsrail tankları şehre girerken ve hava saldırıları daha fazla sivilin ölümüne neden olurken, ABD Başkanı Donald Trump, Hamas'ı "elinde tuttuğu canlı İsrailli esirlere zarar vermemesi" konusunda uyardı.

Netanyahu ise Trump'a bir açıklamayla teşekkür ederek, "İsrail'in Hamas'a karşı mücadelesine ve tüm rehinelerimizin serbest bırakılmasına verdiği sarsılmaz destek" için minnettarlığını ifade etti.

Arap ve Müslüman liderler geçen hafta gerçekleşen "İsrail saldırısını kınamak" için Doha'da toplanırken ve İsrail, BM Genel Kurulunun bir sonraki oturumunda daha geniş bir uluslararası kınamayla karşı karşıya kalmaya hazırlanırken, Rubio, Netanyahu ile "omuz omuza" durarak ülkesinin İsrail'in soykırımına verdiği desteği teyit etti.

Rubio, İsrail'in Doha'daki Hamas liderlerine yönelik saldırısının yarattığı "öfkeyi" de küçümsedi.

Ziyaretiyle eş zamanlı olarak Fox News'e konuşan Rubio, "Olanlardan memnun olmadıklarını anlıyoruz, ancak hâlâ Hamas var, hâlâ rehineler var ve hâlâ bir savaş var. Bütün bunlarla başa çıkılması gerekiyor ve umuyoruz ki Katar ve Körfez'deki tüm ortaklarımız yapıcı bir şeyler katmaya devam eder," dedi.

Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Gazze'deki savaşı sona erdirmeyi dış politikanın önceliği olarak gören her türlü stratejiyi açıkça baltalayan Rubio, "Burada kiminle muhatap olduğumuzu hatırlamalıyız. Bu, hayatlarını şiddete ve barbarlığa adamış bir grup insan," ifadelerini kullandı.

Rubio, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu zorlu gerçekle karşı karşıya kaldığımızda, bunu sona erdirmek için barışçıl ve diplomatik bir yol olmasını ne kadar istesek de, bunu keşfetmeye ve buna bağlı kalmaya devam edeceğiz. Ancak bunun gerçekleşmeme ihtimaline de hazırlıklı olmalıyız."

Rubio'nun Netanyahu ile "dayanışma" görüşmesi sırasında küçümsediği diğer konular arasında, Washington'un bu operasyonu desteklediği ve "hiçbir itirazda bulunmadığı" yönündeki medya haberlerinin ortasında, İsrail'in Gazze şehrindeki son operasyonlarına ilişkin Amerikan endişeleri de yer aldı.

Öte yandan, Washington ile Tel Aviv arasında "tam bir uyum" gösterme çabası olarak, Beyaz Saray'ın Katar'a yönelik saldırıdan füzeler havadayken haberdar edildiğini iddia etmesine rağmen, yedi İsrailli yetkili Axios haber portalına Beyaz Saray'ın "operasyondan daha önce, özellikle geçen salı haberdar edildiğini" söyledi.

Söz konusu yetkililerden biri, "Başlangıçta tartışma siyasi düzeyde Netanyahu ile Trump arasında, daha sonra askeri kanallar aracılığıyla gerçekleşti ve Trump saldırıya 'hayır' demedi," iddiasında bulundu.

Aynı kaynaklara göre, Trump'ın itiraz etmesi durumunda İsrail "saldırıyı iptal edecekti."

İlgili Haberler