Euro-Med: İsrail, Gazze’de her gün 17 tuzaklı aracı patlatıyor

img
Euro-Med: İsrail, Gazze’de her gün 17 tuzaklı aracı patlatıyor YDH

Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail ordusunun bir haftada Gazze’de yaklaşık 120 bubi tuzaklı aracı infilak ettirdiğini, her patlamanın 3,7 büyüklüğünde deprem etkisi yaratarak şehri yok ettiğini bildirdi.




YDH- Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Euro-Med) bildirdiğine göre, son bir hafta içinde İsrail ordusu Gazze kentinin yerleşim bölgelerinde yaklaşık 120 tuzaklı aracı patlattı.

Açıklamada, bu araçların toplamda yaklaşık 840 ton patlayıcı taşıdığı ve günlük ortalama 17 aracın infilak ettirildiği kaydedildi. Her bir patlamanın Richter ölçeğine göre, 3,7 büyüklüğünde bir depreme eşdeğer olduğu belirtildi.

Euro-Med, bunun Gazze Şeridi’nde iki yıldır kesintisiz süren soykırımın bir parçası olarak, nüfusu yok etmeye yönelik en büyük güç kullanım kampanyasını oluşturduğunu kaydetti.

Patlamaların şiddeti depreme eşdeğer

Bilimsel ölçümlere göre, patlayıcı enerjisi ve depremler arasındaki standartlara atıf yapan örgüt, sismolojik ve askeri fizik tahminlerinin, her aracın taşıdığı 6–7 ton TNT’nin yaklaşık 3,7 büyüklüğündeki doğal bir depreme denk enerji açığa çıkardığını gösterdiğini bildirdi.

Bu patlamalardan kaynaklanan ağır yıkımın genellikle onlarca metreye (yüksek yoğunlukta yaklaşık 90 metreye) yayıldığı, kırık ve küçük hasarların ise birkaç yüz metreye, açık alanlarda neredeyse bir kilometreye kadar uzandığı belirtildi.

Gazze kentinde yapılan saha belgelerine göre, bu patlamaların birkaç kilometre uzaklıktaki binalarda bile belirgin sarsıntıya yol açtığı, birkaç saniye süren ve doğal depremlere benzer şekilde hissedilen titreşimler oluşturduğu kaydedildi.

Zaten hasarlı binalarda yıkım büyüyor

Euro-Med, Gazze’deki tüm binaların 23 ayı aşkın süredir devam eden bombardımanlarla zaten hasar gördüğünü ve zayıfladığını, her yeni patlamanın bu nedenle orantısız derecede yıkıma yol açtığını aktardı. Çatlamış yapılar ve açık alanların etkisiyle, her yeni patlamada yüzlerce metre ötede onlarca binanın zarar gördüğü belirtildi.

Örgüt, İsrail ordusunun kullanım dışı zırhlı araçları devasa, uzaktan patlatılan patlayıcı yüklü tuzaklara dönüştürme uygulamasının modern tarihte ölçek ve yöntem açısından benzeri görülmemiş olduğunu bildirdi. Buna rağmen, bu barbarca uygulamanın uluslararası toplumdan etkili bir tepki görmediği, bu durumun çifte standart, adaletsizlik ve Filistinlilerin yaşamına yönelik kayıtsızlığı açıkça ortaya koyduğu ifade edildi.

Amaç: Yerleşim bloklarını yok etmek ve göçe zorlamak

Geçtiğimiz hafta boyunca İsrail’in bu tuzaklı araçları Gazze kentinin üç ana ekseninde –güney, doğu ve kuzey– yoğun olarak kullandığı ve resmi gerekçenin kentin merkezi yerleşim bloklarını yıkmak ve nüfusu zorla göç ettirmek olduğu belirtildi.

Bu patlamaların yıkım ve yerinden edilmenin ötesinde felaket niteliğinde bir etki yarattığı, aynı zamanda siviller arasında aşırı korku yayan sistematik bir psikolojik terör aracı olarak da kullanıldığı kaydedildi. Patlamaların Gazze’nin tamamına yayılan sağır edici gürültüler çıkardığı, kalan binaları şiddetli şok dalgalarının baskısı altında salladığı, sivilleri sürekli korku, travma ve güvensizlik içinde yaşamaya zorladığı ifade edildi.

Uluslararası hukuk ihlalleri

Euro-Med, uluslararası eylemsizlik ve bazı devletlerin suç ortaklığının, İsrail’in Gazze kentini hiçbir yasal gerekçe göstermeden yok etmesine olanak tanıdığını, bunun İsrail’in cezasızlığını pekiştirdiğini ve uluslararası hukukun sivilleri en ağır suçlardan, başta soykırımdan, korumadaki etkinliğini zayıflattığını bildirdi.

Tuzaklı araçların kullanımının uluslararası insancıl hukukta açıkça yasaklandığı, bu araçların doğası gereği ayrım gözetmeyen silahlar olduğu, etkilerinin meşru askeri hedeflerle sınırlanamayacağı belirtildi. Bu nedenle geniş çaplı patlayıcı nitelikleriyle kaçınılmaz olarak sivilleri ve sivil nesneleri vurdukları, uluslararası insancıl hukukun iki temel ilkesi olan ayrım ve orantılılık ilkelerinin açık ihlali anlamına geldikleri kaydedildi.

Euro-Med, bu silahların yasaklı silahlar olarak sınıflandırıldığını ve yerleşim bölgelerinde kullanılmalarının tek başına savaş suçu oluşturduğunu; sivillerin öldürülmesi, zorla göç ettirilmesi, temel yaşam koşullarından yoksun bırakılması veya sistematik ya da yaygın saldırıların parçası olarak ağır acılara yol açması halinde insanlığa karşı suç kapsamına girdiğini belirtti. Ayrıca, bu araçların sistematik biçimde mahalleleri yıkmak, halkı evlerinden ve yaşam kaynaklarından mahrum bırakmak için kullanılmasının doğrudan soykırım aracı niteliğinde olduğunu, Soykırım Sözleşmesi’nde tanımlanan, bir grubun tamamını veya bir kısmını yok etmeye yönelik yaşam koşullarını dayatma fiiline uyduğunu kaydetti.

BM’ye çağrı

Açıklamada, bu araçların yıkıcı kullanımının sadece ölüm ve yerinden edilmelere yol açmadığı, aynı zamanda bütün mahalleleri ve altyapıyı silmeyi hedeflediği, böylece Gazze kentinde yaşamı yeniden kurma ihtimalini yok ettiği ve Filistinlilerin topraklarında kalma ve evlerine dönme haklarını ortadan kaldırmayı amaçladığı belirtildi.

Euro-Med, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na 1950 tarihli ve “Barış için Birleşme” olarak bilinen 377 A(V) sayılı tarihi karar çerçevesinde derhal harekete geçme çağrısı yaptı. Bu kararın, Güvenlik Konseyi’nin veto veya görüş ayrılığı nedeniyle sorumluluklarını yerine getiremediği durumlarda Genel Kurul’un olağanüstü özel oturum toplamasına ve kolektif tavsiyeler kabul etmesine –barış gücü oluşturulması dahil– yetki verdiği hatırlatıldı.

Genel Kurul’un bu çerçevede acilen bir karar alarak Gazze Şeridi’ne barış gücü oluşturması ve konuşlandırması gerektiği, bunun sivillere yönelik suçların sona erdirilmesini, insani yardımın engelsiz ulaştırılmasını, sağlık ve yardım tesislerinin korunmasını, ablukaya son verilmesini ve yeniden imarı güvence altına alacağını kaydetti. Bu mekanizmanın işletilmesinin uluslararası toplum için hem hukuki hem de ahlaki bir zorunluluk olduğu vurgulandı.

Devletlere sorumluluk çağrısı

Euro-Med, tüm devletlerin bireysel ve kolektif olarak Gazze’deki soykırımı tüm biçimleriyle durdurmak, Filistinli sivilleri korumak için etkili önlemler almak ve İsrail’in uluslararası hukuka ve Uluslararası Adalet Divanı’nın bağlayıcı kararlarına uymasını sağlamak üzere acilen harekete geçme sorumluluğu bulunduğunu bildirdi.

 

İlgili Haberler