Muhammed Raad, Nasrullah’ın mirasını ve Gazze’ye destek kararlılığını anlattı

img
Muhammed Raad, Nasrullah’ın mirasını ve Gazze’ye destek kararlılığını anlattı YDH

Direnişe Vefa Bloku Başkanı Muhammed Raad, el-Meyadin’e verdiği özel röportajda, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın şehadeti sonrası yaşanan şoku, Filistin’e bağlılığın yenilenmesini ve Gazze’ye verilen desteğin stratejik önemini aktardı.




YDH- Direnişe Vefa Bloku Başkanı ve milletvekili Muhammed Raad, el-Meyadin’e verdiği özel bir röportajda, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın şehadeti üzerine düşündü; yaşanan ilk şok ve ardından gelen sorumluluk yükünden, İsrail saldırganlığı karşısında Hizbullah’ın Filistin’e bağlılığını nasıl yenilediğinden ve toparlanma sürecinden söz etti.

Eski Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın şehadetini öğrendiği anı tasvir eden Hizbullah milletvekili Muhammed Raad, el-Meyadin’e verdiği demeçte, “Hissettiğim an tarif edilemeyecek kadar şok ediciydi; sanki uzaydan yere çakılmış gibiydik.” dedi.

Raad, saldırıdan sonraki saatler boyunca Seyyid Nasrullah’ın hedef alınıp alınmadığı ve şehit olup olmadığı sorusunun cevapsız kaldığını belirtti. Eski liderin, görsel bir teyit olmadan herhangi bir sonucun asla ilan edilmemesi yönündeki katı ilkesinden dolayı, acı verici bir bekleyiş yaşadıklarını ve nihayetinde acı gerçeğin doğrulanmasının, kendilerine hemen büyük sorumlulukların yüklendiğini ifade etti.

Filistin, Seyyid Nasrullah’ın en büyük kaygısı olarak kaldı

Lübnanlı milletvekili şöyle devam etti: “Seyyid Nasrullah’ın taşıdığı yük çok büyüktü; zira bir ulusun kaygısını ve onun en büyük davası olan Filistin’in kaygısını taşıyordu. Zihni, milletin fraksiyonlarının merkezî hedeften uzaklaşmamasıyla meşguldü. Biz daha ilk andan itibaren, sorumluluğu üstlenerek hüznü aşmaya odaklandık ve gerçekten de bu sorumluluğu omuzlamaya başladık.”

O, şehit Seyyid Nasrullah’ın Aşura’daki son konuşmasını hatırlattı. Nasrullah’ın halka “Yeniden buluşana kadar” diyerek veda ettiğini, bunu ise açık bir vedalaşma olarak yorumladığını, Seyyid Hasan Nasrullah’ın “insanlığa karşı köklü düşmanlığını ve tüm vahşetini açığa çıkaracak bir düşmanla sert ve acımasız bir karşılaşmaya doğru gidildiğini” hissettiğini belirtti.

“Onu o anda kaybetmek bizim için şok ediciydi, ama ben o zaman şöyle demiştim: Ayrılmak için doğru anı seçti, çünkü mazlum, mağdur veya zulme uğramış birinin gözyaşlarını görüp hiçbir şey yapamamak, onun için çok daha acı verici olurduu” diye ekledi.

Seyyid Hasan Nasrullah’ı hedef almak, bütün Hizbullah’ı hedef almak demektir

İsrail işgali, Seyyid Hasan Nasrullah’ın şehadetiyle Hizbullah’ı sona erdirmeyi ve Lübnan’daki İslami Direniş’i onlarca yılda inşa ettiği kazanımlarıyla birlikte kırmayı amaçladı. Ancak bu konudaki soruya yanıt verirken Raad, hedefin aslında bütün parti olduğunu ve bunun apaçık ortada bulunduğunu belirtti.

Raad, Aksa Tufanı Operasyonu’nun hemen ardından, Hizbullah’ın bu çatışmanın belirleyici, kritik ve sert olacağını en başından itibaren anladığını açıkladı. Bunun, “düşmandaki gelişmeleri, hazırlıkları, Winograd Komitesi’nin tavsiyelerinin uygulanmasını ve sömürgeci Batı’nın, başta ABD olmak üzere, Gazze Şeridi’ne ve Filistin davası için direnen herkese karşı yürütülen savaşa doğrudan müdahil olmasını gözlemleyerek” görüldüğünü belirtti.

Hizbullah hedef alındığını biliyordu

İsrail’in önlemlerine rağmen, Raad, insanî, ahlakî ve ulusal açıdan Hizbullah’ın en azından Filistin halkını Gazze Şeridi’nde elinden gelen en iyi şekilde desteklemekten başka seçeneği olmadığını vurguladı. Lübnan’daki İslami Direniş’in, sürekli destek sağlayarak dünyaya net bir mesaj vermeyi amaçladığını açıkladı: Gazze ve Filistin’e yardım etmemek, bölgedeki tüm başkentler için sonuçlar doğuracak ve özgürlüğü savunduğunu iddia eden ama gerçekte savaşanlara destek vermeyen tüm güçleri açığa çıkaracaktır.

Ancak mesele sadece ideolojik veya insani bir boyutla sınırlı değildi. Raad, “Hizbullah, Gazze’deki direnişi hedef alma kararı verildiği andan itibaren, Gazze’nin bitişiğindeki başka bir cephede bulunsa da bir direniş olarak hedef alındığının farkındaydı.” dedi.

Gazze’yi desteklemek en doğru karardı

Aynı bağlamda, Direnişe Vefa Bloku başkanı, Gazze’yi desteklemenin Hizbullah’ın verdiği en doğru karar olduğunu vurguladı; çünkü bu, ne pahasına olursa olsun insanlık, özgürlük ve vatanseverlik için bir zafer anlamına gelmektedir. Direniş’in kimliği, inançları ve ilkeleriyle tam uyum içinde hareket ettiğini, davaya en üst düzeyde bağlılık sergilediğini belirtti.

Raad, yalnızca tembel olanların mazeret ürettiğini, suçun ise tamamen Gazze’yi desteklemeyenlerin üzerine ait olduğunu kaydetti. Gazze’ye yönelik saldırganlığı “en kriminal, en terörist saldırı” olarak nitelendirdi ve bunun tarihsel olarak “soykırım” diye adlandırılandan çok daha vahşi olduğunu belirtti.

Raad şunu sordu: “Dünyanın çocukları, yaşıtlarının süt eksikliğinden açlıktan öldüğünü gördüklerinde onlara ne diyeceğiz? Hastanelere, sahiplerine, hastalarına, doktorlarına ve hemşirelerine ne diyeceğiz? Kurumlar, şehirler, binalar, mahalleler hakkında ne söyleyeceğiz? Düşman bunların hepsini yok ederken, onunla birlikte yaşayabileceğimiz hangi hayat belirtileri kaldı?”

Seyyid Nasrullah’a verilen söz, Direniş’i motive etti

Uli’l-Bas Savaşı’nın başlangıcına dönen Hizbullah milletvekili, İsrail işgalinin bu savaşın belirleyici olacağını hayal ettiğini söyledi. Bu doğrultuda, Hizbullah’a ölümcül bir darbe vurabileceğini düşünerek, İsrail önce çağrı cihazı katliamını işledi, ardından Rıdvan Gücü komutanlarını hedef aldı ve sonrasında Seyyid Nasrullah’ı hedef aldı.

Raad, İsrail işgalinin, öldürücü darbeyi indirdiğine ikna olduğunu, fakat Hizbullah’ın bunun yerine olağanüstü bir direnç göstererek çok cepheli büyük bir askeri güç seferberliğiyle onu tamamen şaşırttığını açıkladı.

Bunu kanıtlamak için, İsrail işgalinin kara saldırısının ardından, Hizbullah saflarında savaş cephelerine katılmak üzere Güney Lübnan’a koşan savaşçıların akınını işaret etti. Öyle ki, cephe hattı hepsini barındıramadığı için, onları ilerlemekten alıkoymak amacıyla yolda kontrol noktaları kurulmak zorunda kalınmıştı.

Raad, bu olağanüstü seferberliğin arkasındaki temel motivasyonun, Seyyid Nasrallah’a verilen söz olduğunu açıkladı: Onun çizdiği yolda kararlı kalmak ve şehadet mertebesine yükseldiği aynı yolda yürümek.

Hizbullah’ın dayanışması belirleyici faktör oldu

Direnişe Vefa Bloku başkanı, Hizbullah’ın İsrail işgaliyle savaşta, Destek Cephesi ve Uli’l-Bas Savaşı boyunca maruz kaldığı saldırıların ölçeğinin, normalde bir ülkeyi yıkmaya ya da bir orduyu bozguna uğratmaya yetecek kadar büyük olduğunu vurguladı.

Raad, partiyi ayakta tutan ve bütünlüğünü koruyan şeyin, esasen ilkesel bir sadakat ve mutlak bağlılıktan kaynaklanan inanç temelli bir bağlılık olduğunu açıkladı. Bu bağlılık, ilkeleri hayata geçirme konusundaki samimi kararlılıkla birleşiyordu.

Raad ayrıca, bu sabiteleri ve ilkeleri bizzat somutlaştıran, onların uygulanmasında örnek teşkil eden liderlikle olumlu etkileşimin hayati önem taşıdığını belirtti.

“Böyle bir parti asla mağlup edilemez; bütünlük duruma hakim oldu… Partideki herkes, genel sekretersiz kalındığını hissettikleri ilk andan itibaren kendi görevlerini biliyordu.”

Hizbullah büyük ölçüde toparlandı

Raad ayrıca, Hizbullah’ın ağır bir darbe almasına rağmen büyük ölçüde toparlandığını belirtti. Savaş sırasında dahi örgütsel yapıyı yeniden inşa ettiklerini, boşalan görevleri hızla doldurduklarını açıkladı. Bir hafta ila on gün içinde arka arkaya iki genel sekreter atayıp ardından seçtiklerini, bunu hiçbir devletin veya ordunun başaramayacağını ileri sürdü.

Halk düzeyinde ise Milletvekili Muhammed Raad, halkın Direniş’e sevgisini, ilgisini ve sarsılmaz desteğini gösterdiğini kaydetti. Bunun temelini doktrinsel bağlılıkta ve hem liderliğin haklı davasına hem de yeteneklerine olan inançta gördüğünü, ayrıca partinin bu örnek liderliğin layık haleflerini yetiştirme kapasitesine sahip olduğunu belirtti.

Hizbullah ittifaklarında anlık çıkarların ötesine geçiyor

Lübnanlı milletvekili ayrıca, Hizbullah’ın yerel ittifakları hakkında konuştu ve “Her ittifak ya da ortaklık bir çıkar elde eder” dedi. Bu çıkarların ikiye ayrıldığını açıkladı: “Kısmi ve anlık çıkarlar ve büyük ulusal çıkarlar.”

Hizbullah’ın, ittifaklarında ve ilişkilerinde kısa vadeli çıkarların ötesine geçerek daha büyük, stratejik ulusal çıkarları hedeflediğini ifade etti. Bunun da herhangi bir ortaklığın dayanıklılığını ve sağlamlığını güçlendirdiğini vurguladı.

Hizbullah ittifaklarında samimi, kararlı ve şeffaftır

Milletvekili, Hizbullah’ın Lübnanlı diğer partilerle ittifaklarını yöneten ikinci faktörün açıklık olduğunu vurguladı ve şunu söyledi: “Başkalarıyla anlaşmaya varmak istediğimizde hiçbir şeyi gizlemeyiz ve onlara açıkça sunmadığımız hiçbir şeyi içimizde barındırmayız.”

Üçüncü faktörün ise “taahhütte samimiyet” olduğunu kaydetti. Raad şöyle devam etti: “Hiçbir müttefikimiz bizden dürüstlük eksikliği konusunda şikâyet etmedi; aksine, bizim sapmadığımız sabitelerimize bağlılığımızdan şikâyet ettiler. Onlar kendi anlık çıkarları için bizi bu sabitelerin bazılarını taviz vermeye zorlamaya çalıştılar.”

Raad’a göre bu faktörler, Lübnan’daki diğer siyasi gruplara kıyasla farklı bir davranış modeli ortaya koymada önemli katkı sağlamaktadır.

Raad, partinin gerçekten de ittifaklarının bedelini ödediğini, bunun güncel ve geçici bir maliyet olduğunu, fakat nihayetinde daha fazla destekçi çektiğini, daha büyük güven inşa ettiğini ve yolunda kararlı kalmak için ivme sağladığını belirtti. Geçiş dönemlerinde ise her aşamayla, kendi özel koşullarına göre ilgilendiklerini kaydetti.

Hizbullah’ın Emel Hareketi ile ittifakı diğerlerinden üstün

Hizbullah’ın ittifaklarıyla ilgili sözlerine devam eden Raad, partinin Emel Hareketi ile ilişkisine dair konumunu yeniden teyit etti ve bunun tüm diğer ittifakların üzerinde stratejik bir ittifak olduğunu vurguladı.

Bunun, Hizbullah’ın politik ortamının bir bütün olarak birliği ve tutarlılığını koruma kararlılığından kaynaklandığını açıkladı; bu ortam içinde faaliyet gösteren herkesle uyum içinde hareket etmeye özen gösterdiklerini belirtti.

Lübnanlı milletvekili, bu ittifakın gücünün ve stratejik doğasının, “birbirimizi anlamanın daha kolay olması ve ortak çıkarların daha yakın olması” gerçeğinden kaynaklandığını ekledi. Ayrıca, “Ortak doktrinsel aidiyet de buna katkı sağlıyor ve üzerinde anlaştığımız konuları gerçekleştirme güvenilirliği ne kadar yüksekse, bu ittifak o kadar sağlam hale geliyor.” dedi.

Hizbullah, diğer partilerle de aynı ilkeler doğrultusunda ittifak kurmaya hazır

Lübnan’daki diğer partilerle ittifaklar hakkında konuşan Direnişe Vefa Bloku başkanı, Hizbullah’ın hiçbir ittifaktan çekilmediğini, bu partilerin ise İsrail saldırısı sonucunda Hizbullah’a uygulananlara bağlı olarak kendi kararlarını verme özgürlüğüne sahip olduklarını kaydetti.

Raad, Hizbullah’ın ittifaklarını sürdürmeye tamamen hazır olduğunu, yeter ki bunlar aynı vizyon ve sabiteler temelinde kalsın, çünkü gerçekten değişen sadece satranç tahtasındaki piyonlar; ancak temel prensipler yerinde, düşman hâlâ düşman, tek fark onun daha vahşi hale gelmiş olmasıdır.

Hizbullah’ın İsrail işgaline karşı direnme ve onu karşılamadaki kararlılığı devam etmektedir, dedi. Bazıları Direniş’in meşruiyetine dair pozisyonunu tersine çevirmiş olsa da bu aktörlerin kendi bölgesel, siyasi ve çıkar odaklı hesapları vardır.

35 yıllık meşruiyet silinemez

Raad, direnişin meşruiyetini savunarak, rakiplerinin Lübnan halkı tarafından 35 yıl önce tanınan bu meşruiyeti silmelerine izin verilemeyeceğini belirtti. Son İsrail saldırısının ardından Hizbullah’ı bitireceğini düşünenler, tek bir hızlı siyasi hamle ile değişim dayatmaya çalıştı.

Buna karşın Hizbullah’ın varlığının güçlü ve tartışılmaz olduğunu ekledi; etkisinin yaygın, kurumlarının ayakta ve gelişmekte olduğunu, sosyal ve siyasi ağlarının aktif ve canlı olduğunu belirtti.

Hizbullah’a karşı tüm çabalar başarısız olmaya mahkumdur

El-Meyadin’e yaptığı açıklamada, Hizbullah milletvekili, bazı aktörlerin yasaları değiştirmek ve manipüle etmek için bölgesel ve uluslararası aktörlerden destek umduğunu kaydetti. Bu müdahalelerin, kararlılığı zayıflatmak ve Hizbullah’ın çalışmalarına engel olmak için tasarlandığını uyardı.

Buna karşılık, Raad, Hizbullah’ın “tüm bu çabalarla alay ettiğini” ve bunların “başarısız olmaya mahkûm olduğunu” vurguladı; partinin, merhum Seyyid Nasrullah’ın bir zamanlar sahip olduğu azim ve iradeye sahip olduğunu belirtti.

Ayrıca, Direnişe Vefa Bloku başkanı, Lübnan’daki tüm partilerin, bölgesel ve uluslararası değişiklikler ve belirsizlikler ışığında ciddi şekilde yeniden değerlendirilmesi ve gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Hizbullah’ın kendi iç değerlendirmesini tamamladığını, şimdi diğerlerinin kendi değerlendirmelerini tamamlamasını beklediklerini ekledi.

Raad, Hizbullah’ın iç değerlendirmesinin diğer partilerle siyasi etkileşim potansiyelini belirlediğini, seçimler için anayasal çerçevenin üzerinde anlaşmaya varıldığında, belirli seçim ittifaklarının oluşturulacağını söyledi.

Parlamento seçimlerinde aday olup olmayacağına dair

Milletvekili Muhammed Raad, yaklaşan parlamento seçimlerinde aday olup olmayacağı sorulduğunda, “Henüz karar verilmedi ve hâlâ çok erken” yanıtını verdi.

Hizbullah, iç istikrarı ulusal görev olarak görüyor

Ayrıca, Direnişe Vefa Bloku başkanı, Hizbullah’ın Lübnan iç istikrarına verdiği önemi ele aldı ve partinin, ulusun menfaati ve Lübnan ulusal toplumunun istikrarı ile daha büyük bir amaç uğruna zafer elde etme çabası için büyük acılara katlandığını vurguladı.

Milletvekili Raad, Hizbullah’ın ülkede stratejik sabır uyguladığını, hem partinin hem de Genel Sekreterinin Lübnan’ın istikrarına ulusal bir sorumluluk olarak bağlı olduklarını belirtti; bu sabrın hem övgüye değer hem de ayırt edici olduğunu ekledi.

Bu stratejik sabırın yanı sıra, bireysel olarak uygulanan “prensipli sabır” da vardır. Raad’a göre, şehit Seyyid Nasrullah, her iki sabır türü ile de öne çıkmıştır.

Seyyid Nasrullah’ın sabrı

Raad, bu prensipli sabrın, şehit Seyyid Nasrullah’ın aceleyle hareket etmesini veya ani tepki göstermesini engelleyen bir faktör olduğunu, çünkü yalnızca dikkatli inceleme, değerlendirme ve artı-eksi analizinden sonra bir pozisyon aldığını açıkladı.

Partiyi provoke etme ve iç çatışmaya sürükleme çabalarına ilişkin sorulduğunda, durumun o kadar aşırı olmasa da kötü niyetli bazı aktörlerin gerçekten Hizbullah’ı tuzağa düşürmeyi ve Lübnan halkı ile dünyanın gözünde örnek imajını lekeleyecek eylemlere sürüklemeyi amaçladığını belirtti.

“Çevremizdeki insanlara yüksek, etik bir model sunmak istiyoruz, böylece bizimle sevinip bağlılıklarımızda teselli bulabilirler; amacımız, davasının ve inancımızın doğruluğuna onları ikna etmektir.” diye ekledi.

Raad, bu konuyu yansıtırken, şehit Seyyid Nasrullah’ın, Hizbullah ile ilişkili birinin partinin itibarını lekeleyen rezil bir davranışta bulunması durumunda öfkeleneceğini, ancak adil bir davayı desteklemek, adaleti tesis etmek ve ezilenleri savunmak için bin şehit gerektirse bile savaşmaktan gurur duyduğunu hatırlattı.

Suudi Arabistan ile ilişkilerde güncelleme yok

Hizbullah’ın bölgesel ilişkilerine dair Raad, Suudi Arabistan ile ilişkiler konusunda bildirecek yeni bir şey olmadığını belirtti. Partinin temel hedefinin, hem Suudi Arabistan hem de diğer bölgesel devletlerle, Lübnanlılarla eşit düzeyde ilişkiler kurmalarını sağlamak olduğunu açıkladı.

Ayrıca, bu ülkelerin Lübnan iç işlerine müdahale etmeyi bırakmasını ve Lübnan halkının kendi siyasi seçimlerini, ittifaklarını ve hükümet programlarını belirleme hakkına sahip olmalarını sağlamalarını arzu ettiklerini belirtti.

Raad “Eğer tüm Lübnanlılar, belirli bir bölgesel parti ile bir ilişki konusunda uzlaşır ve bunun Lübnan ve ilgili taraf için ortak çıkarlar sağladığını görürsek, o zaman onlarla ortak olmaya hazırız.” dedi.

Suriye durumu

Suriye konusuna değinen Direnişe Vefa Bloku başkanı, el-Meyadin’e, “Öncelikle Suriye’de gerçekleşen dönüşümü takip ediyor ve izliyoruz, konumumuz ise Suriye halkının kabul ettiği şeydir.” dedi.

“Eski rejimle ilişkimiz Suriye halkının aleyhine değildi; aksine hem Suriye hem Lübnan halkının yararına, İsrail saldırganlığına karşı mücadeleyi desteklemek içindi. Bu saldırganlık Suriye’yi tehdit ettiği gibi Lübnan’ı da tehdit ediyordu.” diye ekledi.

El-Meyadin’e yaptığı açıklamada, milletvekili Raad, partinin Suriye’deki durumu izlediğini, Suriyelilerin istikrar sağlamalarını, güvenliği yeniden tesis etmelerini, anayasal yaşamlarını sürdürmelerini ve Suriye’nin Filistin davası ile İsrail düşmanına karşı mücadeledeki konumunu ve Siyonist saldırganlığı destekleyen bazı uluslararası güçlere karşı duruşunu tanımlamasını umduğunu ifade etti.

Raad, ancak bu koşullar yerine getirildikten sonra konuyu doğru şekilde inceleyebileceklerini, şu an için durumun daha fazla zamana ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

Hizbullah en şerefli insanların hizmetindedir

Direnişe Vefa Bloku Başkanı Muhammed Raad, el-Meyadin’e verdiği özel röportajı bitirirken,  Hizbullah’ın “Yüce Şehit’in en nazik, cömert ve asil insanlar olarak tanımladığı kişilerin arzularına hizmet ettiğini” belirtti ve ekledi: “Bu insanların çıkarlarını korumak ve haklarını savunmak için hayatımızı feda edeceğiz.”

Milletvekili Raad, Hizbullah ve destekçilerinin birlik içinde olduğunu, birbirlerinden güç aldıklarını belirtti. Şehit Seyyid Hassan Nasrullah’ın davasına bağlılık arttıkça birliğin de güçlendiğine inandığını ifade ederek, insanların Seyyid Nasrullah’ın açtığı yolda yürümeye devam edenleri destekleyeceğinden emin olduğunu vurguladı.