İran merkezli Nur News yazarı Muhammed Kazım Enberlûî, Direniş Ekseni’nin Aksa Tufanı’nda stratejik ve hesaplı hareket ederek düşmanlarını zayıflattığını ve kayıpları minimize ettiğini belirtiyor. Enberlûî, İran ve Direniş Cephesi’nin saha ve sembolik gücünün bölgesel çatışmalarda belirleyici olduğunu, NATO ve ABD’nin ise tepkisel ve stratejiden uzak hamlelerle sürekli risk altında kaldığını vurguluyor

YDH- Tahran merkezli Nur News yazarlarından Muhammed Kazım Enberlûî'ye göre, Direniş Ekseni, ikinci yıldönümüne yaklaştığımız Aksa Tufanı'nda, savaşın hesaplanabilir doğasını kendi avantajına çeviriyor, kayıpları minimize ediyor ve düşmanlarını stratejik olarak zayıflatıyor.
Son dönemde, ABD ve İsrail'in fiilen bir yıpratma savaşına girmiş olduğunu kaydeden Enberlûî, zaman geçtikçe, İran ve Direniş Cephesi’nin stratejik ve sembolik gücünün, bölgesel ve küresel siyaset sahnesinde bu çatışmanın etkilerini belirgin hâle getirdiğini açıklıyor.
Direniş Ekseni'ni harekât hatlarını ve belirleyici noktaları tespit ederek “savaşın matematiksel ve geometrik mantığına uygun şekilde, bilimsel ve hesaplı hareket eden taraf” olarak konumlandıran Enberlûî, Yahya Sinvar ve Muhammed Dayf gibi Hamas liderlerinin, savaşın matematiği ve geometrisi üzerine odaklanan bir düşünce kuruluşuna sahip olduğunu belirtiyor.
Savaş alanı dışında ise İsmail Haniye ve siyasi kadrolar, komutanların bilimsel ve pratik yeterliliklerine güveniyordu.
Aksa Tufanı'nın ilk saatlerinde İsrail rejiminin savunma hatlarının çöktüğünü vurgulayan Enberlûî'ye göre, savaşı kazanmanın anahtarı, düzinelerce esir almak ve yüzlerce İsrail'i etkisiz hâle getirmekle sağlandı.
İşgalcilerin ulusal güvenliği ve hayali barış hedefleri boşa çıktı; on binlerce savaş mültecisi ise İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu kabinesinin kontrolüne bırakıldı.
Aksa Tufanı, İsrail'in “yenilmezlik” efsanesini ve Batı Asya’daki Amerikan stratejilerinin zayıflığını çürütürken iki yıl süren savaş suçları, kitlesel katliamlar ve Gazze’de kullanılan yıkıcı bombardımanlar, İsrail'i ve NATO’yu Hamas’ın stratejik odaklanmasının etkilerini ortadan kaldıramadı.
Enberlûî, Hizbullah Genel Sekreterleri Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin’in şehadet yıldönümü vesilesiyle Lübnan’da olduğu zaman diliminde, direnişçi grupların sahadaki gençlerin moral, disiplin ve savaş kapasitesini gözlemlediğini, gençlerin ise hem fiziksel hem psikolojik olarak güçlü ve kararlı olduklarını ve sahadaki çatışmalarda kazanmış taraf olarak yeni bir stratejik düzenin oluşmasını beklediklerini anlatıyor.
''Aynı düzen, Yemen, Gazze, Batı Şeria ve İran’da da mevcut.'' diyen Enberlûî, ''Hizbullah hâlâ Lübnan’da güçlü, Irak’taki direnişçi gruplar aktif ve Yemen’in direnişi işgal altındaki topraklarda günlük bir tacizi uygulamayı sürdürüyor.'' diye devam ediyor.
Ayrıca, İran da Amerikan ve İsrail üslerine düzenlediği füze ve insansız hava aracı saldırılarıyla kapasitesini test etti.
Batı Asya’daki NATO savaş merkezi ve İsrail işgal ordusunun, bu hazırlık seviyesinden habersiz olduğunu amaçsız bombardımanlar ve direniş liderlerini hedef alma takıntılarının, onları sürekli belirleyici noktalardan vurulmaya açık hâle getirdiğini; ''bu nedenle, “sefalet” ve “ezilme” vadisinde mücadele ettiklerini'' kaydetti.
Enberlûî, Avrupa Troykası ve ABD'yi, stratejik açıdan yetersiz ve olgunlaşmamış bir tutum sergileyen taraflar olarak niteliyor; onların hareketlerini “çocuksu snapback oyunları” olarak görüyor ve yaptıkları hamlelerinin yüzeysel, tepkisel ve stratejik planlamadan uzak olduğunu vurguluyor.
Enberlûî yazısını şu sözlerle sonlandırıyor:
''Şimdi savaşın tam ortasındayız: Biz her türlü çatışmaya hazırız; onların durumu ise kötülüklerinin devamlılığından şüphe duymak ve yenilginin farkında olmamaktan ibaret.''