Adelson ailesi kim? Ortadoğu'yu nasıl şekillendiriyorlar?

img
Adelson ailesi kim? Ortadoğu'yu nasıl şekillendiriyorlar? YDH

ABD Başkanı Trump’ın ateşkes sonrası İsrail parlamentosunda yaptığı konuşma, milyarder Siyonistlerin Orta Doğu politikalarını nasıl şekillendirdiğini gözler önüne serdi. Trump, Adelson ailesinin etkisiyle Golan Tepeleri ve Kudüs’teki ilhak kararlarını normalleştirmenin perde arkasını ifşa etti.




YDH- ABD Başkanı Donald Trump, birkaç gün önce İsrail parlamentosu Knesset’te yaptığı konuşmada, ABD-İsrail ilişkilerini ve Orta Doğu politikasını etkileyen bağışçıların rolünü vurguladı. 

ABD Başkanı, Filistin, Golan Tepeleri ve Kudüs’teki gelişmelerin, Siyonist milyarderlerin finansmanı ve devlet politikalarının bir araya gelmesiyle şekillendiğini ortaya koydu.

Konuşma sırasında, Las Vegas ve Makao’da milyarlarca dolarlık kumarhane imparatorluğu kurmuş olan Sheldon Adelson ve eşi Miriam Adelson’a övgüler yağdıran Trump, Adelson ailesinin serveti ve etkisi üzerinden, İsrail’i Amerika’dan daha çok sevdiklerini ve politik kararlar üzerindeki etkilerini esprili bir dille dile getirdi.

 

Adelsonlar kimdir?

Sheldon Adelson, mütevazı bir başlangıçtan Las Vegas ve Makao'da milyarlarca dolarlık bir kumarhane imparatorluğu kurmaya kadar yükseldi.

İsrail doğumlu eşi doktor Miriam Adelson ise kendi başına bir hayırsever ve siyasi bir güç haline geldi.

Tahmini 60 milyar doları aşan servetleriyle Cumhuriyetçi Parti tarihinin en büyük bağışçıları oldular.

Miriam Adelson ayrıca İsrail’in etkili gazetelerinden Israel Hayom’un sahibi olarak, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Siyonist sağın politikalarıyla uyumlu bir yayın çizgisi sürdürüyor.

 

Adelson'ların siyasi müdahaleleri bağışların ötesinde

Adelsonlar, kendilerini iktidar belirleyicileri olarak konumlandırıyorlar, adaylara fon sağlıyorlar ve "Büyük İsrail" vizyonlarına sadık kalmalarını sağlıyorlar.

Zenginlik, medya gücü ve ideolojik netliğin bu birleşimi, Adelson'ları benzersiz bir örnek haline getirdi.

Pasif finansörler değil, tartışmaları şekillendiren ve siyasi müttefiklerinin İsrail genişlemesinin temel meselelerini (Kudüs, yerleşimler ve Golan Tepeleri) hayata geçirmesini sağlayan politika mimarlarıydılar.

Trump’ın konuşmasında işaret ettiği önemli konulardan biri, ABD yönetiminin Golan Tepeleri üzerindeki egemenliği tanıması ve 2018’de büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması gibi kararların, bağışçıların yönlendirdiği politikalarla doğrudan bağlantılı olmasıydı.

Bu adımlar, uluslararası hukuku ve BM kararlarını ihlal etmesine rağmen, İsrail’in ilhak politikasının meşrulaştırılmasına hizmet etti.

 

'Direniş, uluslararası kapitalist planları sorgulatıyor'

El-Ahbar gazetesinden Kerim Haddad, bu durumun tarihsel bir örüntüye dayandığını vurgulayarak Britanya Hindistanı’ndan Kongo ve Cezayir’e kadar özel servet ve ticari çıkarların sömürgeci genişlemeyi yönlendirdiğini ve bu durumun yalnızca direnişle kırıldığını belirtti.

Trump’ın Adelson ailesine yönelik sözleri, sermayenin devlet aracılığıyla işgali nasıl güvence altına aldığını, yerli halkların mülksüzleştirilmesinin ve ilhakın nasıl normalleştirildiğini gösteren bir tablo çiziyor.

Batı Asya'daki direniş hareketleri ise, tarihsel örneklerle paralel olarak, bu yapısal sömürgeci ve kapitalist ilişkiler karşısında tek sürdürülebilir güç olarak öne çıkıyor.

Adelson ailesinin etkisi, kapitalizm ile sömürgecilik arasındaki yapısal bağlam içinde anlaşılmalı zira sömürgecilik kapitalizmin tesadüfi bir yan ürünü değil, onun temel bir unsuru olarak ortaya çıkıyor.

Haddad, Marx’ın Kapital eserinden alıntı yaparak Amerika’da altın ve gümüşün keşfi sırasında yerli halkların yok edilmesi, köleleştirilmesi ve madenlerde çalıştırılmasının, kapitalist çağın temel özelliklerinden olduğunu hatırlatıyor. 

Şeyh Cerrah'ta yerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Filistinliler, Golan Tepeleri'nde egemenliklerinden mahrum bırakılan Suriyeliler ve Gazze'de abluka altında olanlar için Trump'ın Knesset konuşması bir şaka değil, tam tersine ağır bir suçlamaydı.

Bu konuşma, mülksüzleştirilmelerinin soyut "anlaşmazlıkların" sonucu olmadığını, milyarderler ve politikacılar arasındaki anlaşmaların bir sonucu olduğunu ortaya koydu. 

Ekonomik güç, servet birikimi ve şiddet arasında organik bir bağ olduğunu ve bu bağın sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik ve etik boyutları olduğunu tartışan Haddad yazısında şunu öne çıkardı:

''Trump’ın konuşması, Filistin’in bugün bir istisna olmadığını, aksine uzun tarihsel zincirin devamı olduğunu ortaya koyuyor: Bu, milyarderlerin fonladığı, devletlerin hayata geçirdiği ve ezilen halkların karşı karşıya kaldığı kapitalizm ile sömürgeciliğin amansız evliliğidir. İsrail işgaline direnenler için bu, geçici bir ironi değil; düşmanı adlandıran, görünür kılan ve açığa çıkaran bir andır. Fetihler sermaye tarafından meşrulaştırılıyor ve kurtuluş yalnızca sömürgeci devlete ve onu besleyen kapitalist güçlere karşı verilen kesintisiz mücadeleyle mümkün oluyor; bu, küresel bir sistemin acı ve adaletsiz gerçeğidir.''

İlgili Haberler