ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırmaması halinde İsrail'in büyük bir savaş başlatacağı tehdidini savurdu.

YDH - ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Tom Barrack, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının yalnızca "İsrail’in güvenliği için değil, aynı zamanda Lübnan’ın yeniden yapılanması için de bir fırsat olduğunu" iddia etti.
Barrack, bölgesel ortakların yatırım yapmaya hazır olduğunu ancak bunun için Lübnan’ın meşru güç tekelini yeniden yalnızca Lübnan ordusunun komutası altında sağlaması gerektiğini savundu.
X platformunda bugün bir makale yayımlayan Barrack, "Beyrut kararsızlığını sürdürürse İsrail tek taraflı adımlar atabilir ve bunun sonuçları ağır olur" diye yazdı.
ABD'li diplomat, "Hizbullah’ın silahsızlandırılması İsrail açısından kuzey sınırlarının güvenceye alınması, Lübnan açısından ise egemenliğin yeniden tesis edilmesi ve ekonomik toparlanma fırsatıdır" değerlendirmesini yaptı.
Barrack ayrıca bu adımın ABD için "Başkan’ın ‘refahla barış’ vizyonunu" hayata geçirme ve Amerikan çıkarlarını koruma anlamına geldiğini belirtti.
Bunun yanı sıra Barrack, bölge geneli için ise bu durumun Hizbullah ile Hamas’ın etkisini zayıflatacağını ve Arap dünyasında entegrasyonu hızlandıracağını savundu.
"Barış zincirinin yeni halkaları Şam ve Beyrut"
"Şam ve Beyrut, Bilad'uş Şam'daki barışın sıradaki iki halkası" başlıklı makalesinde Barrack, "Suriye’nin İsrail ve Türkiye dahil komşularıyla istikrarını yeniden kazanması, İsrail’in kuzey güvenlik mimarisinin ilk sütununu oluşturuyor. İkinci sütun ise Lübnan’da Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve İsrail’le güvenlik ve sınır görüşmelerinin başlatılmasıdır" ifadelerini kullandı.
Barrack, "Lübnan hükümetinin benimsediği ‘tek ülke, tek ordu’ ilkesi hâlâ sadece bir temenniden ibaret; Hizbullah’ın siyasi hâkimiyeti ve iç huzursuzluk korkusu bu hedefin önünde engel oluşturuyor" dedi.
"ABD, Beyrut'u Hizbullah'tan ayrışma sürecinde desteklemeli"
Tom Barrack, Washington yönetiminin Beyrut’a destek vererek Hizbullah'tan hızla ayrışmasına yardımcı olması gerektiğini söyledi.
"Lübnan, bölgesindeki terörle mücadele temposuna uyum sağlayamazsa yeni bir radikalizm dalgasının hedefi haline gelebilir" iddiasında bulunan Barrack, şöyle devam etti:
"Eğer Beyrut harekete geçmezse Hizbullah’ın askeri kanadı İsrail’le büyük bir çatışmaya sürüklenir. Bu, İsrail’in gücünün zirvede olduğu ve İran’ın Hizbullah’a desteğinin en zayıf noktada bulunduğu bir döneme denk gelir."
Barrack, direniş örgütünün siyasi kanadının da Mayıs 2026’da yapılması planlanan seçimler yaklaşırken tecrit edilme riskiyle karşı karşıya kalacağını ifade etti.
ABD'li temsilciye göre, "Hizbullah İsrail’den ağır bir saldırı alır, bölgesel ya da siyasi kayıplar yaşar ya da itibarı zedelenirse, 2026 seçimlerini tabanını koruyabilmek ve yeniden toparlanmak için ertelemeye çalışacaktır."
Barrack, böyle bir senaryonun "meclisin felce uğramasına, hükümet boşluğunun derinleşmesine ve 2019’dakine benzer ancak bu kez silahlı gerilim ve ekonomik çöküşün eşlik ettiği bir ulusal ayaklanmaya yol açabileceğini" öne sürdü.
Bu durumun "bölgesel müdahale çağrılarını artırarak Lübnan’ı krizden kurumsal çöküşe sürükleyebileceğini" de ekledi.
Öte yandan Barrack, ABD’nin yeni Lübnan Büyükelçisi Michel Issa’nın gelecek ay Beyrut’a ulaşarak ülkenin bu karmaşık meselelerde istikrarlı biçimde ilerlemesine destek vereceğini açıkladı.
Suriye'ye yönelik 'Sezar Yasası' kaldırılmalı çağrısı
Suriye konusuna da değinen Barrack, "Gazze’de başlayan barış rüzgarının İsrail’in kuzey sınırını aşarak Suriye’nin kurtuluşunu canlandırması gerekiyor" dedi.
Barrack, ABD Temsilciler Meclisine seslenerek Senato’nun ardından Sezar Yasası'nın kaldırılması yönünde oy kullanılmasını istedi.
ABD'li temsilci, "8 Aralık 2024’te yeni hükümetin göreve başlamasıyla Suriye artık 2019’daki ülke değil. Yeni yönetim Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Avrupa ile ilişkilerini onardı, hatta İsrail’le sınır görüşmeleri yürütüyor" diye konuştu.
Barrack, "Yaptırımların kaldırılması bir bağış değil, stratejik bir adımdır. Bu sayede özel sektör ve müttefik yatırımcılar Suriye’de elektrik, su, okul ve hastane altyapısını yeniden kurabilir. Bu, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın yeniden inşasından bu yana en önemli imar girişimlerinden biri olacaktır" değerlendirmesini yaptı.
"Gazze barış süreci yeni bir işbirliği döneminin başlangıcı"
Makalesinin sonunda Barrack, "Gazze Barış Zirvesi bir şov değildi; enerji entegrasyonu, ekonomik bağlar ve ortak insani hedefler temelinde yeni bir işbirliği döneminin açılış perdesiydi" ifadelerini kullandı.
Esir takasının, ateşkesin ve Şarm eş-Şeyh’te verilen taahhütlerin "süreçsel bir nitelik taşıdığını" vurgulayan Barrack, sözlerini şöyle tamamladı:
"Artık diyalogun ritmi kuzeye, Suriye’ye ve nihayetinde Lübnan’a taşınmalıdır. Abraham Anlaşmaları’nın genişletilmesi bölge için gerçek bir aydınlanma örneği olacaktır."