Lübnan’da Şii toplumu ve devlet ilişkilerini güçlendirme çabaları çerçevesinde Yüksek İslam Şii Konseyi ile Suudi Arabistan arasında diplomatik temaslar sürüyor. Görüşmelerde, Güney Lübnan’ın güvenliği ve esirlerin kurtarılması da ulusal kaygılar arasında vurgulandı.
YDH- Yüksek İslam Şii Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib, Suudi Arabistan’ın Lübnan Büyükelçisi Velid Buhari’yi Hazmiye’deki konsey merkezinde ağırladı.
İkili, Lübnan ve bölgedeki gelişmeleri ele alarak, istikrarın sağlanması için devletin rolüne odaklanırken el-Hatib, devletin halkın güvenini yeniden tesis etmesinin öncelikli olduğunu belirtti.
“Halkın, günlük, sosyal ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılaması gereken devlete güveni yeniden kurulmalı. Diğer meseleler ancak o zaman çözülebilir” diyen el-Hatib hükümetin yerinden edilmiş kişiler ve mültecilerin endişelerini görmezden gelmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Şii unsurunun hiçbir zaman bölücü olmadığını, bilakis birleştirici ve bütünleştirici rol üstlendiğini ifade eden el-Hatib, Suudi Arabistan’ın Lübnan halkını bir araya getirme ve istikrar sağlama konusundaki tarihî rolünü övdü.
El-Hatib, Buhari’yi, konseyin önümüzdeki ay düzenleyeceği Taif Anlaşması sempozyumuna davet etti. Buhari ise Lübnan liderliğinin istikrara ulaşmadaki bilgeliğini övdü ve Meclis Başkanı Nebih Berri’nin rolünü takdir etti.
Büyükelçi, Suudi Arabistan’ın Lübnan’daki veya yurtdışındaki Şii unsurlarla herhangi bir sorunu olmadığını belirterek, “Hiçbir Lübnan unsurunu devletten dışlamıyoruz. Bu, Taif Anlaşması’nın ruhudur” dedi.
El-Hatib, İçişleri Bakanı Ahmed El-Hacer ile de bir araya geldi. Görüşmede, hükümetin halkın endişelerini gidermesi ve özellikle yerinden edilmiş kişilerin güvenini yeniden tesis etmesi gerektiği vurgulandı.
Yeniden yapılanmanın genel bütçeden hariç tutulmaması gerektiği dile getirildi. El-Hacer ise, konseyin merkezini ziyaret etmekten onur duyduklarını belirterek, tüm ulusal meseleler ve Lübnanlıları ilgilendiren konuların detaylı şekilde ele alındığını kaydetti.
El-Hatib, ülkenin öncelikli kaygısının Güney Lübnan’daki toprakları kurtarmak, İsrail saldırılarını durdurmak ve düşmanın elindeki esirleri kurtarmak olduğunu belirterek “Bu, hepimizin aklını meşgul eden genel ulusal kaygıdır” dedi.
Hükümetin, devletin tüm Lübnan topraklarındaki otoritesini genişletme çabasıyla karşılaştığı zorluklara değinen El-Hatib, “Bu süreç, toprakların kurtarılması, saldırıların durdurulması ve tutukluların iadesini içeriyor” ifadelerini kullanarak Lübnanlıların birliği ve ulusal dayanışmanın, olağanüstü koşullarda bile öncelik olduğunu vurguladı.