Uluslararası toplumun süregelen sessizliği ve hesap verebilirlik mekanizmalarının işletilmemesi, İsrail’e fiilen katliamlarını sürdürmesi için yeşil ışık yakıyor. Böylece Gazze’deki Filistin varlığını sona erdirmeyi amaçlayan yavaş ilerleyen bir soykırım süreci derinleşiyor.
YDH- Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, Gazze’deki ateşkesin ilanından bu yana İsrail'in, Filistin halkına yönelik soykırım niteliğindeki saldırılarını daha sessiz ama sistematik bir biçimde sürdürdüğünü; bu yeni stratejinin, ateşkesi kısmi topçu atışlarıyla ihlal etmeyi ve birkaç günde bir sivilleri hedef alan geniş çaplı saldırılara dönüştürmeyi içerdiğini bildirdi.
Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ardından İsrail ordusu, “kademeli tırmandırma” politikasını benimseyerek aralıklı saldırılardan büyük ölçekli katliam dalgalarına geçti.
Bu süreçte 219 Filistinli öldürüldü; 85’i çocuktu. Bu da günde ortalama 10 ölüm anlamına geliyor. Yaklaşık 600 kişi yaralandı; yani her gün ortalama 28 kişi.
Rakamlar, İsrail’in iki yılı aşkın süredir yürüttüğü sistematik öldürme politikasını durdurmadığını açık biçimde ortaya koyuyor.
Günlük bombardıman ve saldırıların yanı sıra İsrail ordusu iki büyük katliam gerçekleştirdi.
İlki 19 Ekim’de yaşandı: 20’si çocuk, 6’sı kadın olmak üzere 47 Filistinli öldürüldü.
İkincisi ise 28–29 Ekim tarihlerinde gerçekleşti ve 46’sı çocuk, 20’si kadın toplam 110 kişi hayatını kaybetti.
Son günlerde özellikle Han Yunus’un doğu mahalleleriyle Gazze kentinde topçu atışları, silahlı saldırılar ve bina yıkımları devam ediyor.
Euro-Med'e göre, bu durum, İsrail’in kontrolü altındaki yaklaşık yüzde 50’lik bölgeyi fiilen ateşkes kapsamı dışına çıkararak “sürekli operasyon alanı”na dönüştürme çabasında olduğunu gösteriyor.
Saha gözlemleri, kuzey Gazze’deki Cibaliya kampında İsrail ordusunun hareketliliğini, uyarı amacıyla sarı beton bloklar yerleştirdiğini ve bunun yüzlerce sakini ile evlerine dönmeye çalışan yerinden edilmiş kişileri yeni bir göç dalgasına zorladığını ortaya koyuyor.
28–29 Ekim’deki saldırılar sırasında yapılan incelemeler, orantısız ve ayrım gözetmeyen onlarca hava saldırısını belgeledi.
Bu saldırılar açıkça intikam, toplu cezalandırma ve devam eden bir soykırım modeline işaret ediyor. Bazı örnekler çarpıcı:
- 28 Ekim, Gazze kenti: Zeytin Mahallesi’nde el-Benna ailesinin evi hedef alındı; 4’ü çocuk, 3’ü kadın 10 sivil öldü.
- Han Yunus: Bir sivil araç vuruldu; Ayyaş Saadi Ayyaş (33), eşi Heba Gazî İsa el-Kudra (28) ve çocukları Enes (8), Saadi (6) ve Rima (3) yaşamını yitirdi.
- Nuseyrat kampı: Sabah erken saatlerde Ebu Dalal ailesine ait iki ev bombalandı; 7’si çocuk, 3’ü kadın 18 Filistinli öldü.
- Mevasi Han Yunus: Yerinden edilmiş sivillerin kaldığı bir çadır hedef alındı; biri kadın, 5’i onun çocuğu olmak üzere 8 kişi hayatını kaybetti.
- Deyr el-Belah: Bir İHA saldırısı, el-Attar ailesinden bir çift ile üç çocuğunu öldürdü.
Saldırılar el-Amal Mahallesi, Yermuk Caddesi, Bureyc, Nuseyrat ve Deyr el-Belah kamplarında devam etti. Evler yerle bir edildi, okullar ve barınaklar toplu mezarlara dönüştü.
Bu olaylar münferit değil; ateşkesi fiilen aşındıran, aralıklı katliamlarla askeri saldırganlığı sürdüren ve uluslararası sessizlikle güç bulan kasıtlı bir soykırım modelinin parçası.
Mevcut bulgular, Gazze’nin coğrafi yapısının yeniden şekillendirilmekte olduğunu gösteriyor.
İsrail’in uyguladığı plan, Gazze’yi doğu-batı yönünde ikiye bölerek, güneyde Rafah ile kuzeyde Beyt Hanun, Beyt Lahya ve Cibaliya’nın bazı kısımlarını “kırmızı” ve “sarı” bölgeler hâline getiriyor.
Bu alanlar tamamen İsrail’in askeri kontrolüne bırakılırken süreç ABD’nin desteğiyle yürütülüyor.
Bu bölünme, Gazze’nin coğrafi bütünlüğünü ortadan kaldırıyor; büyük bölgeleri yaşanmaz hâle getirerek halkı zorunlu göçe zorluyor.
Çadırların, okul barınaklarının, kadınların, çocukların ve gazetecilerin hedef alınması, 1949 tarihli Dört Cenevre Sözleşmesi’nin açık ihlali niteliğinde.
Bu, siviller arasında korku yaratmayı ve can kayıplarını en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan kasıtlı bir strateji.
Euro-Med gözlemlerini şöyle sonuçlandırdı:
''Uluslararası toplumun süregelen sessizliği ve hesap verebilirlik mekanizmalarının işletilmemesi, İsrail’e fiilen katliamlarını sürdürmesi için yeşil ışık yakıyor. Böylece Gazze’deki Filistin varlığını sona erdirmeyi amaçlayan yavaş ilerleyen bir soykırım süreci derinleşiyor. Sivillerin korunması, tüm bombardımanların ve ablukanın son bulması, İsrail güçlerinin tamamen geri çekilmesi ve Gazze’de işlenen savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım için uluslararası bir hesap mekanizmasının derhâl işletilmesi yönünde acil eylem gerekmektedir.''