Batı Şeria’da zeytin hasadı, yerleşimci ve asker şiddetinin gölgesinde can kayıpları ve ağır yaralanmalarla sürüyor. Artan saldırılar, Filistinliler tarafından köyleri boşaltmaya zorlayan sistematik bir baskı kampanyasının parçası olarak görülüyor.
YDH- New York Times'ın edindiği bilgiye göre, 13 yaşındaki Eysem Mualla, Batı Şeria'nın Beyta kasabasında ailesiyle birlikte zeytin toplarken İsrail askerlerinin attığı göz yaşartıcı gaza maruz kalarak hayatını kaybetti.
Olay, bölgede geleneksel olarak yılın en neşeli zamanlarından biri olan zeytin hasadı sezonunda yaşanan şiddetin trajik bir sonucu olarak kayıtlara geçti.
Güvenli bir yer arayışı
Habere göre, Eysem’in ailesi 10 Ekim Cuma günü, aşırılıkçı yerleşimcilerin saldırısına uğradıkları bir zeytinlikten uzaklaştırılmıştı. Görgü tanıkları, bu tür saldırıların Batı Şeria'da giderek yaygınlaşan bir olay haline geldiğini belirtti. Bu nedenle aile, 11 Ekim Cumartesi günü daha güvenli görünen bir zeytinlik seçti. Görünürde yerleşimci yoktu.
Eysem’in annesi Gurub Hamayel, oğlunun kendisine gölgede dinlenmesini söylediğini ve "Ben her şeyle ilgilenirim." dediğini aktardı.
Askerlerin müdahalesi
Görgü tanıklarının bildirdiğine göre, İsrail askerleri birkaç yüz metre uzaktaki bir askeri araçtan indi ve göz yaşartıcı gazla müdahaleye başladı. Eysem, üç kapsülden çıkan gaz bulutuna maruz kalarak nefes alamadı ve yere yığıldı. Dört hafta komada kaldıktan sonra 13 Kasım Salı günü hayatını kaybetti.
Eysem’in, özellikle şiddetli geçen bu zeytin hasadı sezonunun ilk can kaybı olduğu bildirildi.
Şiddet ve dokunulmazlık kültürü
Haberde, Filistinliler ve Filistinli, İsrailli ve Batılı aktivistlerin maskeli yerleşimci gruplarının düzenli olarak Filistinli köylülere saldırdığını ifade ettikleri aktarıldı.
Saldırganların, müsamahakâr kolluk kuvvetleri ve Yahudi aşırılıkçıları durdurmak için nadiren müdahale eden birlikler tarafından cesaretlendirildiği belirtildi.
İsrail ordusunun, askerlerinin hasada izin vermekle görevli olduğu konusunda ısrar ettiği, ancak aktivistlerin askerlerin sıklıkla yerleşimcilerin tarafını tuttuğunu veya hasadın kendisini engellemeye çalıştığını söylediği bildirildi.
Filistinliler, Batı Şeria’daki şiddeti ve sağcı İsrailli yetkililer tarafından hoşgörüyle karşılanmasını, “kendilerine karşı yürütülen daha geniş bir taciz kampanyasının parçası” ve yaşamlarını o kadar çekilmez hâle getirme amacı taşıyan bir girişim olarak görüyor; hedef, köylülerin zamanla köylerini terk etmesi.
Aynı dönemde, İsrail yerleşim yerleri, Batı Şeria’daki köylere doğru tepelere hızla inşa edilerek, “köylerin topraklarını işgal eden bir yayılma” olarak dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler verileri
Birleşmiş Milletler Filistin İşlerinden Sorumlu Koordinasyon Ofisi’nin verilerine göre, yerleşimci şiddeti ekim ayında tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Ofis, “264 saldırı, yani günde yaklaşık sekiz olay” kaydedildiğini belirtti; kayıtlar 2006 yılından itibaren tutuluyor.
Ofis, 1 Ekim’den bu yana zeytin toplayıcılarına yönelik 167 saldırı olduğunu ve “151 Filistinlinin yaralandığını, bunlardan 83’ünün İsrailli yerleşimciler, geri kalanının ise askerler tarafından yaralandığını” bildirdi.
Yetkililer, şiddetin son altı yıldan daha fazla sayıda topluluk ve zeytin ağacını etkilediğini vurguladı.

Diğer saldırı vakaları
Batı Şeria’daki zeytin hasadı sırasında yaşanan şiddet olayları, Eysem Mualla’nın trajik ölümüyle sınırlı kalmadı.
Habere göre, Turmus Aya köyünde, 53 yaşındaki Afef Ebu Alya, 19 Ekim’de sopa kullanan maskeli bir İsrailli tarafından bayılıncaya kadar dövüldü. Olay, video ile kaydedildi ve İsrail medyasında yayımlandı. pazar günü polis, şüpheliyi gözaltına aldı; İsrail medyası, zanlının yakındaki bir yerleşim biriminde ikamet eden 21 yaşında bir kişi olduğunu bildirdi.
Kefr Kaddum’da zeytin toplamaya çalışan 51 yaşındaki Hikmet Şitvi ise 28 Ekim’de yerleşimciler tarafından arabasına kadar kovalandı. Kayınbiraderi Abdurrahman Şitvi, Şitvi’yi arabasında kanlar içinde bulduğunu söyledi. Hastane raporuna göre, saldırı sonucunda Şitvi’nin “kafatası, çenesi, kaburgaları, kolları ve bacaklarında çoklu kırıklar oluştu ve komaya girdi”. Şitvi ancak salı günü komadan uyandı.
Abdurrahman Şitvi, yaptığı açıklamada, Batı Şeria’daki durumu “insanlığa karşı bir utanç” olarak nitelendirerek, “Buradaki insanlar sadece mezarlarında güvende hissedecek.” dedi.
Şitvi, Filistinlilerin kendilerini savunamadığını da vurguladı: “Hukuken biz suçlu durumuna düşeriz. Yapabileceğimiz tek şey toprağımızda var olmaya devam etmek.” şeklinde konuştu.
Batı Şeria’daki zeytin hasadı sırasında yalnızca Filistinliler değil, hasada katılan İsrailli ve Batılı aktivistler ile saldırıları belgeleyen gazeteciler de hedef alındı.
Geçen hafta sonu, Beyta’daki bir teraslı yamaçta zeytin toplamaya çalışan köylülere destek vermek üzere gelen İsrailli aktivistler, yerleşimcilerin taş atması ve bazı kişileri sopalarla dövmesiyle karşılaştı. Saldırılarda yaralananlar arasında bir Reuters fotoğrafçısı ve güvenlik danışmanı da bulunuyordu.
Ayrıca, İsrailli aktivist ve fotoğrafçı Oded Yedaya da zeytin hasadını belgelemeye çalışırken taşlı saldırıya uğradı ve ağır yaralandı.
“Zeytun 2025” koalisyonunun İsrailli organizatörü Jonathan Pollak, 7 Ekim’in ve Gazze savaşının, aşırılıkçı yerleşimciler arasında "bir haklılık ve anı değerlendirme duygusu" yarattığını ifade etti.
Pollak, "Çok, çok güçlü bir dokunulmazlık ve hesap vermeme duygusu var" şeklinde konuştu.
Bazı Filistinliler zeytin toplamaya devam etmeye çalıştı. Ancak silahlı yerleşimcilerin tehditleri ya da yerleşimcileri korumak üzere konuşlandırılan İsrail askerlerinin engellemeleri nedeniyle çoğunun ağaçlarına ulaşamadıkları ifade edildi.
Yerel kaynaklar, bölgedeki saldırıların artan şiddet eğilimi ve yerleşimcilerin Filistinli köylülere yönelik periyodik saldırılarıyla bağlantılı olduğunu belirtti.

İsrail ordusunun iddiası
Askerlerin hasadın “müdahale olmadan sürdürülmesini sağlamakla” görevlendirildiğini iddia İsrail ordusu, bazı çatışma bölgelerinde “sürtüşmeyi önlemek amacıyla zeytinliklere erişimin yalnızca arazi sahipleriyle sınırlandırıldığını” da kabul etti.
Buna karşın Filistinliler ve aktivistler, sahadaki askerlerin belirlenmiş alanların çok ötesindeki geniş bölgeleri rutin şekilde “kapalı askeri bölge” ilan ettiğini, bunun da köylülerin ağaçlarına ulaşmasını engellemekten başka bir amaca hizmet etmediğini ifade ediyorlar.
Bu ağaçlara ulaşmak ise hayati önem taşıyor; çünkü İsrail yasalarına göre, birkaç yıl boyunca işlenmeyen tarım arazileri devlet tarafından kalıcı olarak kamulaştırılabiliyor ve bunun sıkça uygulandığı aktarılıyor.
Eysem’in son yolculuğu
New York Times'ın elde ettiği hastane raporuna göre, Eysem’in göz yaşartıcı gaz soluması nedeniyle kalbi birkaç dakika durdu ve şiddetli oksijen eksikliği yaşadı. Bu durumun solunum cihazına bağlanmasını gerektirdiği belirlendi.
Eysem’in, hayatını kaybettikten saatler sonra aile mezarlığına defnedildiği bildirildi. Annesi Gurub Hamayel, en küçük çocuğuyla ilgili son bir anısını şöyle paylaştı: "Bana sorardı, 'Anne, benim seni sevdiğim gibi sen de beni seviyor musun?' Ben de evet derdim."

Ailenin, 10 Ekim'de "Mevaser Shalom" adlı yeni bir yerleşim yerinden gelen saldırgan yerleşimciler tarafından bir zeytinlikten kovulduğu, ertesi gün ise yerleşim yerinden daha uzaktaki bir zeytinliği seçtikleri aktarıldı.
İsrailli aktivist Eran Maoz'un çektiği ve New York Times ile paylaştığı videoda, bir köylünün askerlere "Göz yaşartıcı gaz atmayın! Bizi burada öldürüyorsunuz!" diye bağırdığı, bir askerin de megafonla "Göz yaşartıcı gaz kullanmak istemiyoruz. Gidin, buradan defolun!" diye yanıt verdiği görülüyor. Ancak Maoz, askerlerin göz yaşartıcı gaz atmaya devam ettiğini ve bu atışlardan birinin Eysem’i etkisiz hale getirdiğini belirtti.