''Kıyıda rejimin devrilmesinden önce ve sonra en önemli siyasi güçler üç ana gruba ayrılabilir: Sivil Demokratik Hareket, Sivil Eylem Hareketi ve Özgür Suriye Sivil Akımı. Kıyı şeridi, siyasi ve sosyal destekten yoksun “terk edilmiş” bir görünüm sergiliyor ve mezhepsel cinayetler ile adam kaçırmalar devam ediyor.''
YDH- El-Ahbar yazarlarından Abdülmünim Ali İssa, Suriye kıyılarında derin ve benzeri görülmemiş bir siyasi boşluk yaşandığını ve bunun bölgedeki güç dengelerini ciddi şekilde etkilediğini belirterek liderlik eksikliğinin, ortamın kontrol altına alınamamasından kaynaklanan temel bir sorun olduğunu vurguluyor. Siyasi boşluğun ve gücün parçalanmasının uzun süredir devam eden bir süreç olduğunun ve eski rejimin politikalarının doğrudan sonucu olduğunun altını çizen İssa, farklı siyasi hareketlerin durumunu, aralarındaki uyumsuzluk ve bölgedeki siyasi temsil krizini ortaya koyuyor.
Suriye kıyılarında 8 Aralık’tan bu yana benzeri görülmemiş bir siyasi boşluk yaşanıyor. Bazıları, eski Suriye ordusuna ait hücrelerin varlığına dayanarak bölgede bir değişim olasılığına dair spekülasyon yapıyor.
Bu hücreler, Esed rejiminin çöküşünün eşiğinde Lübnan’a sığınan tahmini 6 bin ila 8 bin savaşçıyı da kapsayabilir. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdurrahman, el-Ahbar’a verdiği röportajda yaklaşık 4 bin eski ordu savaşçısının Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) katıldığını ve Süveyda’da da benzer sınırlı vakaların ortaya çıktığını belirtti.
Bu gelişme, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin geçtiğimiz Çarşamba günü iş insanı Rami Mahluf’un “hem Suriye içinde hem Lübnan’a kaçan Alevi askeri, güvenlik ve medya mensuplarına sağladığı tüm mali desteği aniden kestiğini” bildirmesinin ardından geldi.
El-Ahbar’a konuşan kaynaklar bu haberi doğruladı ve bunun, kıyı şeridindeki gelişmeler konusunda askeri çözüme inananlar ile bölgesel ve uluslararası güçlerle köprüler kurarak siyasi çözüme öncelik verenler arasında yaşanan iç güç mücadelesiyle ilgili olduğunu ekledi. Mahluf’un bu hamlesi, askeri seçeneği terk edip Rus baskısı altında siyasi çözümlere yöneldiğinin bir yansıması olarak görülüyor.
Rejimin düşüşünden beri güneydeki Dürziler veya kuzey ve kuzeydoğudaki Kürtler gibi grupların aksine kıyı şeridi, siyasi veya sosyal destekten yoksun “terk edilmiş” bir görünüm sergiliyor. Bu eşitsizlik, Mart ayındaki kanlı olaylarda ve halen devam eden mezhepsel cinayetler ile adam kaçırmalarla kendini göstermeye devam ediyor.
Eski rejimin uygulamalarından Alevi toplumunu sorumlu tutan söylemler giderek artıyor ve neredeyse her gün yeni haberler ortaya çıkıyor.
Kıyı şeridindeki siyasi güçler mevcut yönetime hâlâ şüpheyle bakarken, önemli bir kısmı 8 Aralık olaylarını “farklı bir değişim umudu taşıyan Suriye veya halkının çıkarına olmayan” bir “değişim” olarak değerlendiriyor. Rejimin çöküşünden kısa süre sonra düzenlenen küçük bir iç toplantıda konuşan Marksist kökenli “Barışçıl Değişim Hareketi” lideri, bu görüşün yaygın olduğunu ifade etti.
Komünist Parti’nin beş kuruluşa, Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi’nin ise ikiye bölünmesine rağmen, rejimin devrilmesinden önce ve sonra kıyıda faaliyet gösteren en önemli siyasi güçlerin üç ana grup olduğu söylenebilir:
1- 2005 Şam Deklarasyonu ve Ertesi Gün Projesi gibi önceki deneyimlerden etkilenmiş; Sivil Demokratik Hareket, Ulusal Demokratik Buluşma ve Sivil Demokratik Akım gibi sivil demokratik devlet inşasına odaklanan yeni siyasi gruplar. Bu gruplar kıyı nüfusunun önemli kesimlerinde destek görse de, tutarlı bir çerçevede birleşemedikleri için siyasi güç ve etkinlikleri zayıfladı.
2- Kıyı bölgelerinde Fransız Mandası’na karşı ayaklanmaya liderlik eden Şeyh Salih el-Ali’nin torunu, avukat İsa İbrahim tarafından 2012’de kurulan laik bir siyasi hareket olan “Sivil Eylem Hareketi.”
Rejimin devrilmesinden sonra faaliyetlerini sürdürmüş, ancak geçen Ağustos ayında kurulan “Orta ve Batı Suriye Siyasi Konseyi” ile zirveye ulaşan bu hareket, konseyin kuruluşundan hemen sonra yaşanan geri çekilmelerle etkinliği hakkında şüpheler yarattı.
3- Ocak 2015’te duyurulan “Özgür Suriye Sivil Akımı”; ABD merkezli bu toplumsal örgüt, devletin ulusal, sivil ve demokratik temeller üzerinde yeniden inşasını savunuyor.
Kıyı şeridindeki derin gerginlik ve kaygı hali, sadece Suriye genel durumunun bir yansıması değil, aynı zamanda başta Alevi çevrelerinde “masum” görülmeyen, devletin topraklarındaki otoritesini genişletmek isteyen baskıcı otoritenin uygulamalarından kaynaklanan birikmiş hayal kırıklığının ifadesidir.
Ayrıca, uzun süre “öncü” olarak görülen kitlelerin, yön kaybının yarattığı “karmaşa” halinin esiri olması da siyasi boşluk halini beslemektedir.
Kıyı şeridindeki güç boşluğu yeni bir olgu değildir. Kısmen, toplumun geleneksel yapılarını ortadan kaldırmaya çalışan ve gerçek topluluk, din ve siyasi liderleri dışlayan eski rejimin politikalarının sonucudur.
Bu yaklaşım, Suriye genelinde uygulanmış olsa da, en belirgin etkilerini kıyı şeridinde göstermiştir. Bu durum, “liderlik, ortaya çıktığı ortam kontrol altına alınmadıkça eksiktir” vizyonundan kaynaklanmaktadır.
Patrick Seale’in “Esed ve Orta Doğu Mücadelesi” adlı kitabı, eski rejimin zihniyetindeki bu yaklaşımın merkeziliğine dair önemli kanıtlar sunar. İngiliz yazar, Hafız Esed’in 1984 başlarından yıkılışına kadar kardeşiyle yaşadığı çatışmada, “Kardaha’daki liderliğim eksik veya yokken nasıl Suriye’nin lideri olabilirim?” dediğini aktarır.
Çeviri: YDH